Beanbag tradutor Turco
128 parallel translation
He's a beanbag.
Bir fasulye torbası.
A beanbag.
Fasulye torbası.
A beanbag!
Fasulye torbası!
I just said our son, the apple of our 3 eyes, Martha being a Cyclops our son is a beanbag, and you get testy.
Dedim ki oğlumuz, tepegöz ( Cyclop ) Martha'nın göz bebeği oğlumuz bir fasulye torbasıdır, sen de öfkeleniyorsun.
Just visiting, or did you get a leak in your beanbag?
- İyi şanslar. - Sabaha görüşürüz.
I wanna show you my new beanbag punch.
Sana yeni kum torbamı göstermek istiyorum.
Done it on a beanbag?
Yumuşacık koltuklarda mı yapılsın?
- Beanbag chairs, lava lamps. Amazing.
- Fasulye koltuklar, lav lambaları.
I wanna lie in that beanbag.
Bu puf yastıkta ben uzanmak istiyorum.
- Maybe the beanbag bunnies?
- Belki de oyuncak tavşanlar?
I'm in a beanbag chair, O.K.?
Şu anda minderde oturuyorum tamam mı? Bu bölümü geçelim.
- That's a beanbag. - You're kidding.
- Bunun içinde de fasulyeler var.
And every place that she tells you to put an ottoman, put a beanbag chair.
O heryere divan, sandaye, çekyat v.b. şeyler koymanı söylüyecek.
I grabbed him by the arm and sat him down on a fucking beanbag.
Onu kolundan tuttum ve bir minder üzerine oturtturdum.
You two should be kissin my fuckin'hairy beanbag,'cause if it wasn't for me, she might have married that schmuck!
Siz ikiniz bana dua etmelisiniz. Çünkü ondan kurtulmasaydım neredeyse evleniyordu.
All I did was kick around a beanbag.
Tüm yaptığım bir torbanın etrafında dolaşmaktı.
And these beanbag chairs look so comfortable. [Sighs] Oop!
Hey burada biri daha var.
Perhaps like an airplane seat, or a beanbag chair!
Uçak koltuğu veyahut bir puf alabiliriz.
If you're busting your ass, how come it's the size of a goddamn beanbag chair?
Kan ter içinde çalışıyorsan kıçın niye fil kadar?
Beanbag chairs?
Sünger koltuklar mı?
So, this morning I thought I was taking it in the chest with the beanbag projectile, but George and his company said, "No way."
Bu sabah bu mermiyle göğsümden vurulacağımı sanıyordum. Ama George ve şirketi'asla'dediler.
Did you see the way I caught that beanbag with my stomach?
Karnımla nasıI yakaladığımı gördün mü?
Yesterday I was sitting in a beanbag chair naked, eating Cheetos.
Dün evde armut koltuğuma çıplak bir vaziyette oturmuş çitos yiyorum..
He said, "Are you sitting in a beanbag chair naked, eating Cheetos?"
"evde armut koltuğa çıplak bir vaziyette oturmuş çitos mu yiyorsunuz" deyince..
I'll try and take him out with a beanbag hit.
Çuval vuruşuyla halletmeyi deneyeceğim.
The matching beanbag chair arrives next week.
- Buna uyan sandalyeler de önümüzdeki hafta gelecek.
Now, remember, Lenny-benny-beanbag... you're to meet me at the awards ceremony... - at 6 : 00 sharp, you got it? - Whatever.
Sakın unutma Lenny, ödül töreni için saat 6 : 00'da benimle buluşacaksın, anladın mı?
Beanbag chairs.
Puf koltuklar.
AND THAT BEANBAG CHAIR IN OUR PLACE THAT DOUG LIKES, IT'S ALL YOURS.
Ve bizim evdeki Doug'ın sevdiği o çuval koltuk da sizin olsun.
Just 10 minutes on the beanbag.
Bu bar cücesiyle sadece 10 dakika kalayım.
- Troy, sit on the beanbag, please.
- Troy, otur, lütfen.
I want the beanbag chair.
Ben puf minderi istiyorum.
I want the beanbag chair.
Puf minderini geri istiyorum.
Beanbag chair.
Puf minderi.
- They're like hosepipes propping up a beanbag.
- Onlar bir hortum ya da minder desteği gibi.
Nice beanbag.
Güzel'beanbag'.
Afraid someone's going to steal your beanbag?
'Beanbag'i çalacaklar diye mi korkuyorsun?
Maybe a lava lamp and some beanbag chairs?
Belki lav lambası ve armut koltuklar.
Shoot that idiot with a beanbag.
O salağı zarar vermeden vur.
IN THE BED, IN THE SHOWER, WE DESTROYED A BEANBAG CHAIR.
Hatta bir kolyuk bile kırdık.
Guys, check out this beanbag I found in the alley.
Yolda bulduğum puf mindere bakın.
Watch when Jeff sits in this beanbag chair.
Jeff'in puf mindere oturuşunu seyret.
And Bart, you go with your father to Shelbyville to get the beanbag chairs re-beaned.
Ve Bart, sen de babanla Shelbyville'e git ve puf koltuklarımızı doldurt.
Oh, no, I hate the beanbag store.
Puf dükkanından nefret ediyorum.
It wasn't the beanbag that killed her, I can tell you that much.
Kızı öldüren şey "fasulye" değil, o kadarını söyleyebilirim.
I'm thinking you didn't need to blow me off my ski with a beanbag round.
Çantalarımla beni kayaktan düşürmenize gerek yoktu.
It's like fucking a beanbag chair.
Sallanan sandalye ile düzüşmek gibi.
Oh, beanbag rounds.
Plastik kurşunlar.
When I moved in here, all you had Was a beanbag chair and a card table.
Buraya taşındığımda tek sahip olduğun... armut koltuk ve kumar masasıydı.
It's like getting out of a beanbag these days.
Patates çuvalına döndüm bu günlerde ama.
Non-lethal beanbag rounds. Packs one hell of a punch.
Birini yumruk yemişe çevirir.