English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ B ] / Believe it

Believe it tradutor Turco

35,015 parallel translation
And you better believe it was getting to Escobar.
Ve bu Escobar'ın kanına dokunuyordu.
Believe it or not, the State Department does the guest list, not me.
İnanır mısınız, misafir listesini ben değil Dışişleri Bakanlığı hazırlıyor.
Can you believe it?
Buna inanamayacaksın.
Believe it or not, I was on a jury.
İster inan ister inanma, jürideydim.
- Drive it around the block. You'll believe it.
Birkaç tur at, inanacaksın.
I didn't believe it... until now.
İnanmıyordum... Şimdiye dek.
I'd like to think there's a place that can actually innovate, but... I can't quite believe it.
Gerçekten yenilik yapabilecek bir yerin var olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor ama inanmakta zorlanıyorum.
I-I don't just want you to believe it.
Ben sadece inanmak istemiyorum.
I can't believe it's the last night of camp.
Kampın son gecesi olduğuna inanamıyorum.
I didn't believe it, but...
Orada bir şeyler oluyor. Ona inanmıyordum ancak...
Still can't believe it...
Hala inanamıyorum...
Can you believe it?
İnanabiliyor musun?
I mean... you wouldn't believe it.
Yani, buna inanamazsın.
We believe it.
Bahse girebiliriz.
I couldn't believe it.
- Nina. İnanamadım.
I can't believe it's dark already.
Hemen karanlık çöktüğüne inanamıyorum.
Don't have to believe it.
İnanmak zorunda değilsin.
So big, you wouldn't believe it.
Öyle büyük ki inanamazsın.
But I don't believe it.
Ama inanamıyorum.
Well, believe it or not, I am on your side.
İster inan ister inanma ben seninleyim.
You know, we all made it, which is rarer than you think, believe it or not, but we're down to two now.
Hepimiz başarmıştık ki ister inanın ister inanmayın bu zannetiğinizden daha nadir olan bir şey. Ama şimdi iki kişi kaldık.
Can you believe it? Forty-nine!
İnanabiliyor musunuz?
You better believe it.
İnansan iyi edersin.
I can't believe it.
İnanamıyorum.
I can't believe I didn't see it before.
Bunu daha önce nasıl fark edemediğime inanamıyorum.
However if it passes, we believe Ferrous will disavow the results and pull their support from the Council.
Ama kabul edilirse Ferrous'un, sonuçlarını kabul etmeyeceğini ve Konsey'e verdiği desteği geri çekeceğini düşünüyoruz.
Now, I don't know how they got it past your scans, but you have to believe me.
Taramalarınızdan nasıl geçtiler bilmiyorum ama bana inanmak zorundasın.
Believe in the power of the lake, and it will reveal the truth.
Gölün gücüne inanın ki, gerçeği ortaya çıkarsın.
- It was my pleasure, believe me.
Benim için bir zevkti, inanın.
I let the world believe you were dead and it almost got me killed.
Herkesin senin ölü olduğuna inanmasını sağladım ve neredeyse ölüyordum.
I'll believe that when I hear it come out of his own mouth.
Bunu onun ağzından duyunca inanırım.
And, uh... I-I do believe that it was my last shot at her.
Sanırım bu son şansımdı.
Uh, it's just that taken all that has happened, you have to ask, you have to wonder, why should we believe that our future is any better than today?
Konu sadece bunca olanlardan sonra şunu sormak neden geleceğimizin daha iyi olacağına inanmalıyız?
It's hard to believe, but it's happened to me three times.
İnanmazsın ama benim başıma da 3 defa geldi.
I believe that we have an undetermined threat out there, and I don't like it.
Bence belirsiz bir tehlike serbest ve bu hoşuma gitmiyor.
Because it's hard to believe what you've been through.
Çünkü çok şeye katlandın.
First heard about it from an Italian friend, who called me and said, " You're not gonna believe this.
İlk kez bir İtalyan arkadaş... beni arayıp dedi ki, "İnanmayacaksın."
He says he cuts it to three, you believe that?
Üçe böldüğünü söylüyor, buna inanıyor musun?
- You don't believe I didn't do it? - You didn't?
- Benim yaptığıma inanmıyorsun değil mi?
I believe they can't move past their trauma, so they just keep replaying it.
Yaşadıkları travmayı atlatamadıklarına inanıyorum. Yani sürekli canlandırmaya devam ediyorlar.
But none of us saw this killer coming, and believe me, it cuts deep.
Ama hiçbirimiz bu katilin geldiğini göremedik. Ve inanın bana, derin bir yara bıraktı.
Wow, it's hard to believe Brian would betray me.
Vay canına. Brian'ın bana ihanet edeceeğine inanmak çok zor benim için..
Because it's because of this exact conversation, because we don't believe our victims. We make them feel like they asked for it. Okay.
Tam olarak bu konuşma yüzünden... çünkü biz mağdurlara inanmıyoruz.
Yeah, it's hard to believe.
Evet, inanması çok zor.
Wow, all those amazing people down there, it just seems so hard to believe.
Bunca harika insan o tarafta. Buna inanmak gerçekten zor.
I find it kind of hard to believe that someone who would profit from her friend's murder would actually keep her promise about destroying the video, so I'm gonna make you a little promise instead.
Arkadaşının ölümünden kazanç sağlayabilecek birinin o videoyu yok edeceğine dair verdiği sözü tutup tutmayacağına inanmakta zorlanıyorum. O yüzden sana ufak bir söz verdireceğim.
Don't have to believe any of it.
Sözlerimin hiçbirine inanmak zorunda değilsin.
And surely the only reason it hasn't killed you already is that you yourself don't believe that this will work.
Ve onun şu ana kadar seni öldürmemesinin tek nedeni senin, kendinin daha işe yarayacağına inanmamandır.
Those are the facts that everyone knows to be true but it's not, apparently, what the Arn believe.
Bunlar herkesin doğru olduğunu sandığı gerçeklikler ama görünüşe göre değilmiş. Arn inancı.
Yeah. Hard to believe, isn't it?
- İnanması zor değil mi?
I find it hard to believe an entire flotilla could be taken down by sharks.
Bütün bir filonun köpekbalıkları tarafından alınabileceğine inanmak zor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]