English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ B ] / Bleedin

Bleedin tradutor Turco

290 parallel translation
That bullet went clean through, but it's bleedin'bad.
Mermi sıyırmış, ama kötü kanıyor.
I wondered why you came back after so long bleedin', smelling'of swamp and hatin'your pa.
Neden bunca zaman sonra geri döndüğünü merak ediyordum. Bir yerlerin kanarken ve bataklık kokundan anladım. Ve babandan nefret etmenden.
It's bleedin'bad.
Kötü kan kaybediyorsun.
He's bleedin'somethin'awful.
Fazla kan kaybediyor.
- You're bleedin', Dad.
- Omzun kanıyor, baba.
God all-bleedin'- mighty, somebody got me.
Yüce Tanrım! Birisi beni vurdu!
I fired him because he couldn't stop the bleedin'.
Kanamayı durduramadı diye onu kovdum.
I'm bleedin'.
Kanıyorum.
You're a bleedin'nutcase.
Resmen zır delisin!
That is bleedin'real bad.
Çok kötü kanıyor.
Bleedin'things.
Lanet olası şeyler.
- He looks like a bleedin'snake!
- Lanet olası bir yılana benziyor.
- That's bleedin'.
- Kanama var.
I can't stop that bleedin'down there.
Buradaki kanamayı durduramıyorum.
It's bleedin'demised.
Kan kaybından ölmüş.
And I'll even pay for the little bit of plaster to put on your bleedin'finger.
Hatta kanayan parmağına yapıştıracağın bantın parasınıda.
Where you can buy cherryade and melted ice cream And bleedin watney's red barrel And then one night
Limonata, erimiş dondurma ve lanet olası Watneys Red Barrel birası alırsınız.
I'm bleedin'bad.
Kanamam var.
I'm bleedin'bad!
Kötü yaralandım!
I'm bleedin'!
Kanamam var!
It's been nothing but film shows, housey-housey... and lemonade in the bleedin NAAFI when the beer runs out.
Evden eve film gösterilerine koşar askere gelince bira bitti, limonataya yumuldu.
It's a bleedin'waste.
Lanet bir israf. Ne kadar maliyetli olduğunu bir düşünün.
Next contestant, Sybil Fawlty from Torquay, special subject, the bleedin'obvious!
Sıradaki yarışmacı ; Torquay'den Sybil Fawlty... uzmanlık konusu, "apaçık ortada!"
Me and you practically run the bleedin'place for him.
Pratikte lanet yeri onun için sen ve ben işletiyoruz.
And you along with him, dr. Bleedin'watson!
Ve siz de onunla gidin Dr. Watson!
You're so bleedin'clumsy.
Amma sakarsın.
Fell down a bleedin'well in the garden.
Bahçedeki salak kuyuya düştü.
- Bleedin'nig-nogs everywhere.
- Her yerde kerizler var.
West India, that's where they bleedin'come from.
Batı Hindistan, geldikleri yer orası değil mi?
Bleedin'turd.
Hayvan herif.
You're bleedin'nutty.
Sen kafayı yemişsin.
Used to hump this bleedin great wireless about.
Sırtımda sağdan asılan hafif bazukalardan vardı.
Are you riding around with a bleedin'bomb?
Lanet bir bomba ile dolaşmamı mı istiyorsun?
- Magistrate told me to get a bleedin'job.
- Hakim bana iş bulmamı söyledi.
Bleedin'seabird, bleeding'flavor!
Kahrolası deniz kuşu aromalı.
Bleedin'sexist!
- Lanet cinsiyet ayırımcısı. Defol.
I was bleedin " bad... real bad.
Çok kan kaybediyordum.
You wanna get that bleedin'handle fixed.
şu bozuk kolu tamir etmek istiyorsunuzdur.
You're bleedin'mad, aren't ya?
Delinin tekisin, öyle değil mi?
It's crazy how people just care about you in that ring and when you're bleedin', but once you step out, you're ancient history.
O ringdeyken ve her yerin kanarken insanların seni umursaması çılgınlık, ama ringden indiğinde, tarih oluyorsun.
Stay right there, or I'll blow your bleedin'heads off!
Olduğunuz yerde kalın, yoksa kafanızı uçururum!
And I'm bleedin', you know...
\ And I'm bleedin', you know...
What the bleedin'hells going on here?
Burada ne haltlar dönüyor? Çık dışarı George.
What the bleedin, hell is this?
Bu ne tür bir pislik böyle? Yaptığın iş bu mu?
You're bleedin', man.
Kanaman var, dostum.
- And she was no bleedin'good!
O da beş para etmezin tekiydi.
You two are bleedin'dance mad.
İkiniz de dans delisi olup çıkmışsınız.
Bleedin'dance mad.
Bu dans delileri yok mu!
Where the bleedin'hell have you been?
Nerelerdeydiniz lan siz?
I'm bleedin'.
- Kanıyor.
He's got to be a bleedin'fairy.
Ona tekerlek deniyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]