Bleep tradutor Turco
1,653 parallel translation
I had 30 more people taking pictures of my [bleep].
Ama gerçek hayatımda sadece göğüslerimin resmini çeken 30 kişi vardı.
Luckily, I was wearing my Jessica Simps'bump-up pony, so I just ripped that [Bleep] Out.
Şanslıydım ki Jessica Simpson tarzı postişim vardı, * o boktan şeyi çıkarıp atıverdim.
Oh [Bleep] that's * * * * * * *.
Bu çok * * *.
It was the angle of the picture, [Bleep]!
Resmin açısından dolayı öyleydi.
- Wait- - - Oh, [Bleep].
- Bekle- -
[Bleep] I'm so sorry.
Çok özür dilerim.
What the [Bleep]?
Bu de ne *?
That [Bleep] spreads.
Bu boktan şey yayılıyor.
It's a [Bleep] - Transmitted disease, which we got from poop in Lissa's hot tub, not some hooched-up orgy.
Bulaşıcı Cinsel Hastalık, hani şu Lissa'ların havuz olayından kaptığımız bazıları gibi çakma değil.
Because [Bleep] Gets out, then there's drama.
Ağzımdan çıkıveriyor ve al sana drama.
You can't silence me, and you can't paint my face with that [Bleep] either, it'll make me break out.
Beni susturamazsın. Ve yüzümü o "boktan" şeyle boyayamazsın. Yüzümü yara bere yapacaktır.
And then he goes and ( bleep ) a swan or something.
Sonra da bir kuğuya falan gider.
His wife's like, "Why do you have to ( bleep ) a swan for?"
Karısı şöyle der : "Neden bir kuğuyla düzüşüyorsun?"
What the ( bleep )?
Bu da ne?
You ever see the guy who's got like a ( bleep ) second belly?
Hiç, ikinci bir göbeği varmış gibi görünen bir adam gördünüz mü?
When he pees, it just dribbles down the front of his belly and when get gets horny, he just ( bleep ) his fat from the inside.
İşediği zaman göbeğinden aşağı damlıyor azdığı zaman içine gömülmüş şeyiyle düzüşüyor.
I wanna ( bleep ) women. That's-
Kadınları düzmek istiyorum.
We have to be that way because we have to ( bleep ) women and you have to be kind of gross to climb on a perfectly beautiful woman and ( bleep ) her and ruin her with your penis.
Böyle olmak zorundayız çünkü kadınları düzmemiz gerek muhteşem, harika bir kadının üzerine çıkmak için iğrenç şeyler yapmak zorunda kalıyorsunuz onu düzüyor ve penisinizle haşat ediyorsunuz.
"Thank God I can get the ( bleep ) out of this shitty town."
"Şükürler olsun, artık bu lanet ilçeden kurtulabilirim."
Come on. What is up with this [Bleep] Man?
Bunun nesi var böyle adamım?
[Bleep ] [ Bleep] Damn it, dude!
Kahretsin, dostum!
Dude-- - [bleep] Dude! Suzuki does that to a lot of people.
Suzuki bunu çok insana yaptı.
That's all you needed, right? Don't you play that [Bleep] violin for me.
Bana öyle keman hareketi yapma.
Oh [Bleep ] [ Bleep ] [ Bleep]
Yapmayın!
[Laughter ] [ Bleep] Hate you guys!
Sizden nefret ediyorum!
Oh [Bleep] Hey, it only weighs 1,800 pounds!
Sadece 800 kg!
This is a guy who [Bleep] Ed a coy fish in the mouth until it died in front of a p.F. Chang's.
Bu adam bir koi balığının ağzını öldürene kadar sikti hem de P.F. Chang'in önünde.
You've just been selecting and absorbing shit that you didn't ( bleep ) earn.
Kendi kazanmadığın şeyleri seçiyor ve silip süpürüyorsun.
The guy was like, I got a mudslide on my house and now I gotta babysit a ( bleep ) college kid.
Adam şöyle der, evim toprak altında kaldı ve şimdi bir üniversiteliye bakıcılık ediyorum.
I said I need to talk to you, you [Bleep] Bitch.
Seninle konuşmam gerektiğini söyledim kaltak.
- You [Bleep] Bitch!
- Seni kaltak!
You're the most ( bleep ) person I ever knew.
Tanıdığım en sikimtrak adamsın.
I ( bleep ) your ass!
Seni arkadan becerdim!
( Bleep ) you!
Siktir git!
( Bleep ) you, Steve.
Siktir git, Steve.
You three-foot-tall, gray, disgusting piece of ( bleep )!
1 metre boyunda, gri, iğrenç pislik torbası mı?
But you know, I was thinking this afternoon, what the hell happened to the days when a guy does something like that to a girl, and a bunch of us guys get together and just go kick his ( bleep ) ass?
Ama bugün düşünüyordumda, bu kadar adamız birleşip bir kadına bunu yapan adamın kıçını tekmeleyip ona günün göstermiyoruz?
Oh. They're do- - they're setting up ( bleep ) cutaways.
Bak gene – kesip kesip duruyorlar.
You guys ( bleep ) did this! Talking about my guts?
Bağırsaklarımdan ne bahsediyorsunuz be?
This amateur video captured Griffin's heroism in the face of a shadowy terrorist organization called- - holy ( bleep ), look at all those vowels- -
Bu amatör video Griffin'in El Kaide adlı terör örgütüne karşı göstermiş olduğu kahramanlığı gözler önüne seriyor. Sesli harflere bir bakın.
All right, this is ( bleep ), all right?
Tamam, bu iş iyice boka sardı.
Get the ( bleep ) back in your time machine!
Zaman makinenize geri dönün hemen!
This food is so ( bleep ) good, Lois.
A... koyayım Lois, yemek gerçekten mükemmel.
I can't get a ( bleep ) word in edgewise around here.
Burda ağzımı açıp tek kelime bile edemiyorum.
Dear Amish Lord, thou looketh sternly down upon us thine flock, even though we did not do anything wrong and have been doing chores like ( bleep ) crazy, please make us humble, and deliver us more hardship,
Amish Tanrısı, sen biz kullarını koru ve gözet. Yanlış bir şey yapmamamıza ve deli gibi çiftlik işleriyle uğraşmamıza rağmen lütfen bizi mütevazı kıl ve bize, diğer insanlarınkilerden çok daha büyük kalın ve nasırlı ellere sahip olacak kadar cefa çektir.
Hey, I got an idea for something that's gonna be so ( bleep ) funny.
Felaket komik olacak bir fikrim var.
Holy [Bleep]
Tanrım...
Oh, don't [Bleep]
Sakın söyleme bunu.
[Bleep] And he's still smiling.
Ve hâlâ gülümsüyor.
This is gonna get hairy as [Bleep]
Bu iş çok zor olacak.
[Bleep] It.
Kahretsin.