Blood is in the water tradutor Turco
34 parallel translation
His blood is in the water and the sharks have a feeding frenzy.
Kanı suda ve köpekbalıklarının açlık krizi var.
Blood is in the water, and by now, they all smell it.
Kan döküldü bir kere ve şimdiye kadar herkes kokusunu almıştır.
Blood is in the water.
- Kan suyun içinde.
- Blood is in the water.
- Kan suyun içinde.
Blood is in the water. Blood is in the water.
Kan suyun içinde.
Blood is in the water!
Kan suyun içinde.
- Blood is in the water. - Get out of the way, man!
- Yoldan çekilsene ya.
- Blood is in the water! - Move it!
Kan suyun içinde.
The water in that pipe is not so thick or fast... as the blood pumping from the heart of the whale. "
"O su borularındaki su basıncı balinanın kalbinin yarattığı kan basıncından daha azdır."
You tear off half of the nail, bruising the spots where it is attached to the flesh ; you tear away the cuticle nearly all the way back to the top joint until beads of blood start to appear, until your fingers are so painful that, for hours, the slightest contact is so unbearable that you can no longer pick things up and you have to go and immerse your hands in scalding hot water.
Tırnağının yarısını koparıyorsun, etine tutunduğu yerden sökerek kaldırıyorsun ölü derileri artık kanayana parmakların saatlerce en ufak temasta hiç bir şeyi tutamayacak, artık dayanamayıp elini sıcak suya sokacak derecede acıyana kadar.
Chlorothiazide,'a diuretic used in the treatment of high blood pressure... or in situations where it is necessary to rid the body of excess water.
Klorotiyazid : Yüksek tansiyon düzenleyicisi ya da gerekli durumlarda vücuttaki fazla suyu atmak için kullanılan bir idrar söktürücü.
The human body is 86 % water, but Louise's last blood test, she was 65 % zeppole.
İnsan vücudunun % 86 sı sudan oluşur.. ancak Louise'in son kan testinde onun kanının % 65'i hamur çıktı.
With his blood in the water, this whole place is gonna be a feeding frenzy.
Kanı suya karıştı, birazdan burada beslenme çılgınlığı olacak.
There is blood in the water.
Kan çıkacak gibi.
Blood is as worthless as water running in the veins.
Kan, damarda akan su gibi değersizdir.
And they tell me that the only thing I have in my blood is water, protien and iron.
.. kanımda sadece su, protein ve demir var.
The density of blood plasma in circulating blood cells is roughly twice the density of water.
Dolaşım sistemindeki kan hücrelerinin kaynaması suyun bile kaynama noktasıyla aynı.
The point is, with this latest fiasco, there's blood in the water ; he's vulnerable.
Önemli olan nokta, bu son fiyaskosuyla ortalığı bulandırdı. Artık savunmasız halde.
The point is, with this latest fiasco, There's blood in the water ; he's vulnerable.
Önemli olan nokta, bu son fiyaskosuyla ortalığı bulandırdı.
It's like you said. The code is blood in the water.
Söylediğiniz gibi, kod sudaki kan.
Blood is in the water.
Kan suyun içinde.
So there is blood in the water. It's a thing of beauty.
Millet kaybın kokusunu almaya başladı.
Sir, facing the press with only preliminary theories is like dropping blood in the water.
Kesinleşmemiş teorilerle basın önüne çıkmak yangına körükle gitmek olur.
Then, in the water, I see how blood is doing like this.
Sonra suda kanın yayılışını gördüm.