Blown away tradutor Turco
469 parallel translation
Did you think I'd been blown away?
Beni havaya uçurur diye, düşünmedin mi?
It's the wind, Your Majesty, which has blown away our supplies.
Bu rüzgar, Majesteleri, bizim bütün malzemeleri darmadağın etti.
# Now they've blown away #
RÜZGARA YAZILI "Savruldu uzaklara."
The smoke will be blown away.
Dumanlar darmadağın olacak.
We're blown away.
Uzakta şişirelim.
Maybe it got blown away.
Belki de uçtu gitti.
It's all blown away.
Hepsini alıp götürmüş.
Anything between those two shots is blown away.
Bu iki ateşin arasındaki her şey tarumar olacak.
That reality of the screams or the people being blown away... or their homeland being destroyed, uh, just was not a part of what I thought about.
Havaya uçan insanlar veya çığlıkların gerçekliği ya da vatanlarının yok oluyor olması hiçbir zaman düşüncelerimin bir parçası olmamıştı.
You get blown away, he does too!
Sen havaya uçarsan, o da uçar!
It's been totally blown away.
Yok edilmiş.
He got blown away in the middle of the street, right in Saigon.
Saigon'da caddenin tam ortasında vurdular adamı.
To feel a person die in your hands... Or to see your best buddy get blown away...
Birinin ölümünün ellerinizden olmasının veya bir dostunuzun havaya uçtuğunu görmenizin.
The bit of the star that isn't blown away collapses under gravity spinning ever faster like a pirouetting ice skater bringing in her arms.
Patlamadan sonra yıldızın ufak bir kısmı, çekim kuvveti altında sanki bir buz patencisinin, tek ayak üstünde hızlanarak dönmesine benzer bir şekilde hareket eder.
You've blown away our engine, we got one flat tyre.
Haşat bir motor ve patlak bir lastikle nasıl geri döneceğiz?
Cass had that special look that got to me while she's been blown away by the winds of eternity and was swimming back against the currrent.
Cass ebediyet rüzgârıyla sürüklenip akıntıya karşı yüzerken bana özel bir bakış atmıştı.
Two cops get blown away by a credit card booster?
Kredi kartı hırsızı iki polis öldürüyor. Bu çok saçma.
Till we're blown away
Birbirimizi uçurana kadar
The mice were blown away
Fareler sürüklendiler,
With rose petals scattered around, not in a regular pattern as if the wind had blown away some rose leaves.
Etrafa saçılmış gül taç yaprakları şeklinde, ve sanki rüzgar bu gül yapraklarını savurmuşçasına yerleştirilmiş.
Linus Oliver just got blown away... in front of his apartment building.
Linus Oliver'i az önce biri temizledi... oturduğu binanın önünde.
Him and Hank and Jimmy and Bobby, they all had close relations blown away by Ruiz for freelancing.
Hank ve o, ve Jimmy ve Bobby, birbirlerine çok yakındılar, Ruiz yüzünden serbest çalışmak zorunda kalmadan önce...
Like how to get blown away inside a week, for starters.
Başlangıç olarak bir haftada nasıl ölünür, mesela.
People get blown away all the time in this town... tryin'to go into business for themselves, so lighten up.
Bu şehirde sürekli birileri havaya uçuyor... kendi başına işe girişenler.. yani sakin ol biraz.
Standing by and letting that girl get blown away... so that you can live high on the hill?
Standing by and letting that girl get blown away... so that you can live high on the hill?
I don't know anything- - And our connection got blown away.
Ben Hiçbirşey Bilmiyorum, Bağlantımız Kesildi..
When the guy next to you goes down, you don't get blown away over it.
Yanındaki adam vurulursa, sen de bu yüzden zımbalanmamalısın.
You can be a man now and forget your petty little snit... or you can go on with your tantrum while all of us and the whole Southwest... gets blown away forever.
Şimdi bir erkek ol ve sızlanmayı kes... yoksa hepimiz ve tüm Güneybatı sonsuza kadar yok olduktan sonra sızlanmaya devam edebilirsin.
Without him, we'd have all been blown away.
O olmasaydı. Hepimiz çoktan buhar olmuştuk.
Someone's suitcase from lower deck was blown away.
Yolculardan birinin çantasını çalmışlar.
Brad was blown away by your stuff.
Brad projelerini görünce çok etkilenmiş.
Remember the ending, when they got blown away?
Sonunu hatırlıyor musunuz her şeyi havaya uçurdukları?
- A guy was blown away in a phone booth.
- Herifin biri telefon kulübesinde vuruldu.
Is America really blown away?
Amerika gerçekten havaya mı uçtu?
Last week a Mexican TV guy got blown away by their paramilitary groups.
Geçen hafta bir Meksikalı televizyoncu yarı askeri gruplar tarafından havaya uçuruldu. Bize ateş ediyorlar.
What we're seeing is a huge chunk of the star surface blown away, heading for us.
Orada gördüğümüz yüzeyi patlamış dev bir yıldız yığını, ve tam üzerimize geliyor.
Half his head was blown away.
- Evet, hala şansın var.
And my sweat over these years were blown away too
Bütün bu yıllar boyunca döktüğüm ter çoktan kurudu.
The only time the pigs or the media pay attention... is when something or somebody gets blown away.
Domuzlar veya medyanın tek aldırdığı zaman... bir şey veya birisi uçurulduğu zaman.
Just because we could all be blown away everybody's acting like we can do anything.
Hepimiz her an havaya uçabiliriz diye herkes her şeyi yapmaya hakkı varmış gibi davranıyor.
They must have blown away.
Uçup gitmiş olmalılar.
If they didn't get blown away they're probably hunting.
- Bir şey olmamıştır. Büyük ihtimal.
Every operation that the D.E.A... and our South American allies have mounted has been blown away...
D.E.A ve Güney Amerika'daki müttefiklerimizin... düzenlediği her operasyon Eric Stoller tarafından...
And blown am I like wind about the world, And last my crumbling earth is swept away.
Dünyaya darbe vuran rüzgar, toprak gibi ufalanan tozlarımı alıp götürür.
And if I haven't pushed the barrel away, he would have blown my head apart!
Namluyu itmemiş olsaydım, kafamı çuracaktı!
Or blown his brains away?
Yoksa beynini mi dağıtırdın?
Wind's blown all the flies away.
Rüzgar hepsini uçurdu.
He would've blown me away.
Beni vuracaktı.
And I wouldn't have blown it away on gambling like that fool did.
Ve ben o aptalın yaptığı gibi bu fırsatı kumar masalarında harcamazdım.
In fact, they would've gotten away with this without a trace if Carrie hadn't blown it for them.
Aslında, Carrie işlerini mahvetmeseydi hiç - iz bırakmadan oradan da çıkıp gidebilirlerdi.
I'd had my chance and I'd blown it away in a bottle.
Bana bir şans tanınmıştı ve ben onu içki şişelerinde boğmuştum.
away 568
away from home 17
away with you 30
away from me 19
away you go 17
away present 49
away from you 37
away from here 45
away party 43
blown 35
away from home 17
away with you 30
away from me 19
away you go 17
away present 49
away from you 37
away from here 45
away party 43
blown 35