Borrowed tradutor Turco
2,936 parallel translation
I sold my truck, my guitar, borrowed from my brother even.
Arabamı sattım, gitarımı da. Kardeşimden borç aldım.
I borrowed it from the Elder.
Üstat'tan ödünç aldım.
I borrowed your whale semen candle.
Balina dölünden yapılmış mumunu aldım.
I borrowed money from some people and I couldn't pay them back.
Bazı insanlardan borç para aldım. Sonra onları geri ödeyemedim.
Borrowed it from Woodhouse.
- Yani Woodhouse'tan ödünç aldım.
So, yeah, I took out loans, I borrowed.
Evet, kredi aldım, borç aldım.
Yeah, I borrowed it.
Evet, ödünç aldım.
A bride needs something borrowed, something blue, but certainly not something dead.
Bir gelinin çeyize, sadakata ihtiyacı vardır, bir ölüye değil.
I just borrowed it for a bit.
Sadece birazlığına ödünç aldım.
Few months ago... Rosie borrowed it.
Birkaç ay önce Rosie kimliğimi ödünç almıştı.
I borrowed some money.
Biraz para ödünç aldım.
I borrowed it from my IRA, and if I don't pay it back...
IRA'dan borç almıştım eğer ödemezsem...
And you have to steal it back because I, um, slightly borrowed it.
Geri çalman lâzım ; çünkü ben birazcık borç aldım da.
And second of all, I didn't steal that money, I merely borrowed it.
İkincisi parayı çalmadım sadece ödünç aldım.
What of your borrowed parts are tougher?
Sence hangimizin toplama uzuvları daha güçlü?
- I borrowed it.
- Ödünç aldım.
Marlon borrowed a bike the day before the murder. He then returned the bike to the owner yesterday afternoon.
Solly'nin elinde ve giysilerinde silah atışı kalıntı analizi yapıldı mı?
HPD forensic accountants took a look at the amount of money that Renny borrowed from Marcum, and get this- - their research turned up that $ 291,570 is the exact amount that the U.S. Department of Agriculture reports that it costs to raise a child to the age of 18.
HPD adli hesap uzmanları, Renny'nin Marcum'dan aldığı miktarı araştırmışlar. Şunu dinle : Araştırmalarının sonucunda, 291 bin 570 doların ABD Tarım Bakanlığı'nın bir çocuğu 18 yaşına kadar yetiştirmek için gereken miktar olarak belirlediği ortaya çıkmış.
Borrowed against the house.
Evim karşılığında.
Your father borrowed money from us.
Baban bizden borç aldı.
- Tell him that you borrowed the gene. Kotov.
- General Kotov ödünç aldı dersin.
The loans that the state borrowed from leading capitalists with heavy interest.
... patronlara parayı kredi olarak ucuza vermiş ama aynı parayı patronlardan yüksek faizle borç almıştır.
I borrowed a towel.
Havlunu aldım, tamam mı?
The bad news is he borrowed my car!
Kötü haber ise, benim arabamı ödünç almıştı.
And your Sergei still hasn't returned the money, he borrowed from me three years ago, if you haven't forgotten.
Bir de tabii unutmadıysan senin Sergei'nin üç yıl önce alıp hâlâ ödemediği bir borç var.
I understand you borrowed a thing or two from Ned that you never returned.
Anladığım kadarıyla Ned'den ödünç aldığın şeyleri hiç geri vermemişsin.
... Something borrowed...
... Ödünç bir şeyler...
So he borrowed 150.000 DKK from the restaurant's account.
Bu yüzden restoranın hesabından 150.000 kron çekti.
I want to know all vulnerabilities- - legal, criminal, credit reports, wives, ex-wives, girlfriends, boyfriends, what rashes he's had, if he flunked class, borrowed money, from whom, what rate, anything he's ever said on TV, radio, print, if he's a Mac or a fucking PC.
Bütün zayıflıklarını... yasal, adli, kredi raporlarını... karısı, eski karısı, kız arkadaşı, erkek arkadaşı... kirli neyi varsa, eğer sınıfta kaldıysa, kimden hangi oranda borç aldığı, radyoda ve televizyonda söylediği her şeyi...
Sir, Sada has borrowed 40,000 from Shivraman.. .. on interest.
Efendim, Sada Shivraman'dan 1,500 lira faizli borç almış.
He borrowed it from Chandrakant.
Chandrakant'tan borç almış.
It's borrowed from the Suri brothers for the exhibition.
sergi için suri kardeşlerden ödünç aldım.
Your country has been sold, stolen, borrowed, occupied, and destroyed by everyone from the Vikings to Stalin.
Ülkeniz Vikinglerden Stalin'e kadar, Herkes tarafından Satıldı, çalındı, ödünç alındı.. İşgal edildi ve mahvedildi.
Coogan borrowed a lot of money, apparently.
Coogan bir sürü borç almış.
It is important because some critics of Islam have often claimed that Muhammad in his travels must have read Christian and Jewish scriptures, and so borrowed religious ideas from them which he then rehashed as his own message.
Önemlidir çünkü bazı İslam eleştirmenleri Hz. Muhammed'in seyahatleri esnasında Hristiyan ve Yahudi yazıtlarını görmüş olabileceğini ve dini fikirlerinde onlardan alıntı yaparak kendi mesajını ortaya çıkardığını iddia etmektedirler.
I borrowed money from my Uncle Amal to buy this guy off, but my uncle is now making me pay it back in stage space.
Amal amcamdan o çocuğu uzak tutabilmek için para istedim. Borcumun karşılığında çalıntı araba işi için sahnemi kullanıyor.
The money I borrowed, Silver moving out, everything I've gotten myself into was all to get rid of that jackass.
bu ödünç para almak ve Silvera taşınmak mı? her şeyi kendim yaptım sırf o aptaldan kurtulmak için.
Yeah, like the one that Ali borrowed from me?
Ali'nin benden ödünç aldığı gibi mi?
Before you ask me, I want you to read through the book that I borrowed 23 years ago.
Siz bana sormadan önce yirmi üç yıl önce ödünç aldığım kitabı okumanızı istiyorum.
Tell him that I've borrowed Mr Goldsmith's car, that I found a spaceman in a field... possibly an angel... but he's injured, and I can't get his helmet off, so I'm taking him into town to find a police telephone box.
Ona de ki, Bay Goldsmith'in arabasını ödünç alıyorum,... arazide bir uzay adamı buldum, melek olması mümkün,... fakat yaralanmış ve kaskını çıkartamıyorum,... ben de onu bir polis kulübesi bulması için şehre götüreceğim.
The punishment of stoning to death was borrowed from Christianity and Judaism.
Recmetmek Hristiyanlık ve Yahudilikten alınmıştır.
You could have just borrowed mine, but this is much better.
Benimkini ödünç alabilirdin ama böylesi daha iyi.
He borrowed from the firm to keep up appearances.
Görünüşünü düzgün tutmak için şirketten borç alırdı.
Borrowed money to stay above water.
Boyundan büyük..... borcu vardı. Çaresizdi.
Hey, yo, man, if I am, I borrowed The Cape from you, Mr. Liberty.
Öyle olsam sizden pelerin alırdım Bay Liberty.
I borrowed a few things from the grocery I shouldn't have.
Marketten izinsiz olarak bir şeyler ödünç alma gibi şeyler yaptım.
They scraped and borrowed so we could go to good schools. And I worked my ass off.
Biz iyi okullarda okuyalım diye borca girdiler, çalıştılar ben de sıkı ders çalıştım.
Holly, would you mind if I borrowed some more clothes?
Senden bir iki kıyafet daha ödünç alabilir miyim?
I borrowed her dad's hedge clippers last summer, and all you gotta do is you take them back and while you're there, ask her out.
Ben geçen yaz onun babasından makası almıştım... Tüm yapman gereken, onu vermek için oraya gidip hazır oradayken, ona çıkma teklifi etmek?
Um, apparently my grandfather borrowed these from your dad.
Dedem bunları senin babandan ödünç almış.
No, borrowed.
Hayır, ödünç almıştı.