Broken bones tradutor Turco
491 parallel translation
I'm curious about a daughter of the Farrellys who marries a German who has bullet scars and broken bones in his hands.
Ben Farrelley'in kurşun yaraları olan ve ellerinde kırık kemikleri olan bir adamla evlenen kızını merak ediyorum.
Well, he's got no broken bones He can get married, can't he?
Herhangi bir kemiği kırılmamış. Evlenebilir, değil mi?
prior to ten years now had me all the broken bones.
İnanıyorum ki bunlar olmasaydı, bugünkü durumumda olamazdım.
Brothers, here you are, rotting And broken bones.
Kardeşler, buyrun çürümüş ve... kırılmış kemikler...
Even broken bones require some cooperation during the mending process... from their owner, that is.
Kırık bacaklar bile, iyileşmek için... işbirliğine ihtiyaç duyar. Yani sahiplerinin işbirliğine.
- Are there any broken bones?
- Kırık kemiği falan var mı?
No broken bones?
Kırığın var mı?
Broken bones.
Kırık kemikleri.
No broken bones?
- Güzel. Kırık kemik yok ya da başka bir şeyler?
- Any broken bones, internal bleeding?
- Kemiklerde kırık ya da bir iç kanama var mı?
Jamie Bowen, if you didn't have enough broken bones... I'd certainly add to your collection.
Jamie Bowen, eğer yeterince kırık kemiğin olmasaydı kesinlikle kolleksiyonuna eklerdim.
No broken bones, no sign of internal injury.
Kırık kemik ya da bir iç kanama belirtisi yok.
No broken bones.
Kırık yok.
No broken bones?
Kırık kemik?
These sacred words of Mohammed have healed more broken bones than all the foreign doctors of Kabul.
Peygamberin kutsal sözleri... Kabil'deki o yabancı doktorların yaptıklarından daha çabuk iyileştirir.
- To find out who's had broken bones.
- Geçmişte kırığı olanları bilmek için.
With all them broken bones of yours?
Bütün kemiklerini kırma pahasına.
Well, sir, I can handle the stitching, and I can handle the broken bones.
Şey, efendim, Dikebilirim, Ve kırık kemikleri düzeltebilirim.
What about these broken bones?
Bu kırık kemikler neden?
And this field brought about a regeneration and a healing of broken bones, damaged tissue, and internal organs.
Ve bu alan, kırılan kemiklerin iyileşmesini zedelenen dokuların canlanmasını ve iç organların uğradıkları zararlardan sonra tekrar faaliyet kazanmalarını sağladı.
Tell them there's two assholes with multiple contusions and sundry broken bones.
Muhtelif yerlerinde çürükleri ve kırık kemikleri olan iki sersem olduğunu söyle.
michael, before this charade goes any further, I think you should know I find no broken bones, no abrasions, and no physical trauma whatsoever.
Michael, bu maskaralık daha da ileriye gitmeden bilmeni isterim ki onun üzerinde, ne kırık bir kemik ne bir sıyrık, ne de psikolojik travma belirtisine rastladım.
- Are you hurt, no broken bones?
- Kırığın falan yok ya?
There's no broken bones.
Kırık kemiğiniz yok.
While I was laid up with broken bones, she rifled through my desk, found my memo outlining a Trask radio acquisition and has been passing it off as her idea.
Ben kırık kemik sebebiyle yatarken masamı yağmalayarak Trask radyo alımıyla ilgili notlarımı bulmuş ve kendi fikriymiş gibi size sunmuş.
Well, no bones broken, though.
Kırık kemik yok.
The bones are all broken.
Parmaklarının hepsi kırılmış.
No bones broken?
Bir yerin kırılmadı ya?
Any bones broken?
Kırığın var mı?
No bones broken.
- Kırık yok.
I hope no bones broken at least?
Umarım kemiklerine bir şey olmaz.
- Any bones broken?
Tamam.
( BARBARA ) There are no bones broken, anyway.
Hiç bir kemiğin kırılmadı.
There are no bones broken.
Kemikler kırılmamış.
Broken sticks like bones.
Kemik gibi kırılmış çubuklar.
No bones broken? Eh?
Kemiklerin de kırılmamış.
Uh, are there any bones broken?
Bir yeri kırılmış mı?
No bones broken.
Kemiğin kırılmamış.
Always under our feet, every step we take rotted bones, ashes, matted hair under our feet broken teeth, skulls split open.
Hep ayaklarımızın altında, attığımız her adımda çürümüş kemikler, küller, keçeleşmiş saçlar ayaklarımızın altında kırılmış dişler, ikiye ayrılmış kafa tasları.
Well, there are no bones broken, but it's frightfully painful.
Bir yerim kırılmadı ama canım çok yanıyor.
- I think I've broken several major bones.
- Sanırım birkaç kemiğim kırıldı.
No bones broken.
Hiçbir kemiği kırılmamış.
- You should have broken her bones!
- Evet!
No bones were broken, but after that, he didn't grow- - not a single centimeter.
Hiçbir tarafı kırılmamıştı, ama o olaydan sonra bir daha asla büyümedi,... bir gıdım bile olmamak üzere.
Neddy loves getting his bones broken, I hear.
Neddy kemiklerinin kırılmasından çok hoşlanır.
Master, palm on the chest, all the bones are broken, what kind of style is that?
Hocam, Göğüslerinde aya izi vardı ve tüm kaburgaları kırılmıştı Sizce bu ne Kung Fu'su?
Any bones broken?
Kırık çıkık var mı?
Look, are you absolutely sure there are no bones broken?
Kırık bir kemiğin falan olmadığına emin misin?
No, no bones broken -
Hayır hayır, kırık kemik yok.
( HORSE NEIGHING ) I hope no bones are broken.
Umarım kemikleriniz kırılmamıştır.
Luckily no bones broken, huh?
Neyse ki hiç kemik kırılmadı, değil mi?
bones 1389
broke 108
broken 207
broker 21
broke girls 17
broken glass 17
broke up 28
broken nose 21
broken ribs 27
broke 108
broken 207
broker 21
broke girls 17
broken glass 17
broke up 28
broken nose 21
broken ribs 27