Bun tradutor Turco
1,243 parallel translation
Every Saturday I'd take a ferry to Cheung Chau to practice bun snatching.
Her cumartesi feribotla Cheung Chau'ya geçer, çörek kapma çalışırım.
His strongest is really bun snatching.
En güçlü yanı gerçekten de çörek kapma.
He says bun snatching is his life-long achievement.
Çörek kapmanın medar-ı iftiharı olduğunu söylüyor.
"In my humble opinion bun snatching should be an Olympic game."
Naçizane fikrimce çörek kapma Olimpiyatlarda oynanmalıdır.
Now I'll learn the "One-two Bun Snatching Hands" technique.
Artık "Bir İki Çörek Kapan Eller" tekniğini öğreneceğim.
After all, I am not a fan of bun snatching.
Sonuçta çörek kapma hastası değilim.
I make it passed the "One-two Bun Snatching Hands" technique.
Bir İki Çörek Kapan Eller tekniğinden geçtim.
Paper turkey bun.
Kâğıtta hindili çörek.
Paper turkey paper bun.
Kâğıtta hindili kâğıt çörek.
More interesting, CIC Insurance is joining forces with children from Spring Flower Primary School in support of "Bun Snatching", a game thought to be extinct.
Dahası, CIC Sigorta unutulduğu sanılan "Çörek Kapma" oyununu desteklemek için güçlerini Bahar Çiçeği İlkokulu ile birleştiriyor.
Sometimes, when I went out with mother I'd still snatch a bun for her.
Arada sırada annemle dışarı çıktığımızda hâlâ ona bir çörek kapardım.
I opened the box and inside there was an unfinished bun.
Kutuyu açtım, içinde yarım kalmış bir çörek vardı.
Bun in hand, I suddenly realised there are things that can't be forced.
Bir elimde çörek, fark ettim ki zorla olmayacak şeyler var.
Bun in hand, I suddenly thought, growing up facing this sordid world this not so dreamy, not so funny world,
Elimde çörek, birden düşündüm ki büyüyüp bu aşağılık dünyayla bu hayallerden uzak, hiç de komik olmayan dünyayla yüzleşmek...
I find it hard to believe that no one noticed that either.
Bun daha önce kimsenin fark etmemiş olduğuna inanması güç.
Check her BUN and creatinine.
BUN ve kreatinin seviyesi kontrol edilsin.
CBC, lytes, BUN, creatinine and a bilirubin.
Tam kan sayımı, elektrolit seviyeleri. BUN,.. ... kreatinin, bilirubin.
A CBC, lytes, BUN, creatinine and glucose.
Tam kan sayımı, kan testleri BUN, kreatinin, glikoz.
And I have the blood to prove it
Ve bun kanıtlayacak kanım da var
And it hurts me.
bun beni incitiyor.
Two loose eggs, hot cinnamon bun, two black coffees.
İki yumurta, sıcak tarçınlı ekmek, iki sade kahve.
And no one never should.
Zaten bun hiç kimse yapmamalı.
Egg, garlic, raisin, nut, pita... white, wheat, whole-grain or multigrain or even... a bun.
Yumurtalı, sarımsaklı, kuru üzümlü, yulaflı... Beyaz, kara, kepekli ya da vitaminli ya da... Hatta bir çörek.
This game, I cannot believe it, is starting this early.
Bu oyun, bun inanamıyorum, çok erken başladı.
I'm going to send Nelly up with some fruit and a bun.
Nelly'i biraz meyve ve ekmekle yukarı gönderirim.
A hot cinnamon bun.
Sıcak bir tarçın çöreği.
One cinnamon bun.
Bir tarçın çöreği.
-... and it'll eat you up.
-... ve bun seni yiyip bitirecek.
Get your shit together, or I'm going to Dial-A-Bun!
Bokunu bir arada tut, yoksa bir iş açacağım başına!
Two Whoppers, hold the onion, extra ketchup. Toast the bottom bun only, medium well-done. Two large fries, extra well-done.
İki Whopper, soğansız, bol ketçaplı, ekmeği tost edin, et yanmasın... iki büyük patates, iyi kızarsın, iki çikolatalı milkshake... kıvamı şefe kalmış.
And the bun
Topuzu var.
Do you want a bun?
Kurabiye ister misiniz?
AND, DANA, NOW I DON'T FEEL SO BAD ABOUT PUTTING MY EARWAX ON YOUR CINNAMON BUN.
Dana, artık kendimi tarçınlı çöreğinin içine kulak kirimi koyduğum için kötü hissetmeyeceğim.
These brains?
Bun beyin mi?
It's not like at Burger World or the Happy Bun, where the power structure is simple.
Burger Word ya da Happy Bun gibi idari yapının basit olduğu bir yerde çalışmıyoruz.
A classic double-decker with a twist - a pure beefy patty above the mid-bun and a slice of processed chicken product below the mid-bun.
Klasik iki katlı. Üstte iki ekmek arasında yüzde yüz dana burger. Altta işlenmiş tavuk burgeri.
You put it on the bun.
Ekmeğe koy.
CBC, lytes, BUN and creatinine, glucose, Accu-Chek and a HemoCue times three.
Peki. Tam kan sayımı, kan testleri, kreatinin ve glikoz oranları. Kan şekeri.
- CBC, lytes, BUN, creatinine.
Tam kan sayımı, kan testleri, BUN ve kreatinin.
Should I make a tourniquet out of a hot dog bun and a twig?
Hamburger ekmeğinden bir sargı bezi mi yapmalıyım?
No, say...
Hayır, bun...
CPK, liver enzymes... and BUN... they're all elevated.
Keratin fosfokinaz, karaciğer enzimleri ve kan üre nitrojen değerleri hepsi yüksek.
Well, I will have a soy dog, please on a whole-wheat bun, plain and a tomato juice, if you got it.
Ben soyalı alayım lütfen. Çavdar ekmeğinde, sade. Ve varsa domates suyu.
"But Bun, I don't have any more money."
Ama Ben, benim başka param yok ki.
She's gone to the village to buy soap.
Köye sa bun almaya gitti.
- Did you get the soap? - They'd run out.
Sa bun aldınmı?
- Yes - l'm sorry to hear that
- Evet - bun duyduğuma üzüldüm
h ai't doe othig!
Bun hiçbirşey yapmadım.
Here, have a judge's bun.
İşte, biraz çörek al.
I saw on TV, those cutters where you put the bun in a covered white thing and press down on the handle and it slices without using the knife.
Televizyonda gördüm Çöreği koyuyorsun, kolu çekiyorsun ve bıçak kullanmadan kesiyor.
The lady touched the bun and she's not wearing gloves. Fast-forward.
Tamam, ileri.