But i'm not so sure tradutor Turco
422 parallel translation
Well, he's always changing his mind so often, so I'm not sure what's his real intention, but in my opinion, maybe he's very regretting about last night's incident...
Düşüncesi bir öyle bir böyle olduğu için niyeti nedir emin değiliz ama bana kalırsa dün geceki olaydan pişman olmuşa benziyor.
The Army may have taught you bravery, Mark, but I'm not so sure about your judgment.
Ordu sana cesareti öğretmiş olabilir, Mark, fakat senin yargı gücünden emin değilim.
Sure, I can wait, but I'm not so sure about Cutter.
Elbette bekleyebilirim, ama Cutter için o kadar emin değilim.
Quite so. I'm not sure whether Mr. Keane will put you in the witness box or not, but if he does...
Bay Keane sizi sanık sandalyesine koyar mı bilmiyorum ama eğer yaparsa- -
But I'm not so sure about me.
Ama ben o kadar emin değilim.
I have a friend named Janek, but I'm not so sure about him.
Janek isminde bir arkadaşım var ama ondan pek emin değilim.
- But I'm not sure I like being so ethereal.
- Ama ruh olmayi sever miyim bilmem.
But I'm not so sure we are going to be relatives.
Fakat bizlerin yakının olacağımızdan emin değilim.
You seem so sure of your religious strength, but I'm not.
Dini inancından çok emin görünüyorsun, ama ben değilim.
It's supposed to be, but I'm not so sure now.
Programıma göre, evet. Henüz karar vermedim.
No, I know I love you, but I'm not so sure about you.
Hayır, ben kendimden eminim ama senin aşkından emin değilim.
But now I'm not so sure.
Ama şimdi bundan o kadar da emin değilim.
You're cute, but I'm not so sure I want anything to develop between us.
Çok sevimlisin fakat aramızda bir ilgi olduğundan emin değilim.
You're so certain about everything, not one of your certainties is worth a strand of a woman's hair, you're not even sure if you're alive because you act like a dead man, and I, I look like I have nothing, but I'm sure of what I am, sure of everything,
Her şeyden çok eminsin ama emin olduğun şeylerden biri bile bir kadının saç teli kadar değerli değildir. Yaşayıp yaşamadığından bile emin değilsin çünkü ölü bir adam gibi davranıyorsun. Hiçbir şeyim yokmuş gibi görünüyorum ama ne olduğumdan eminim, her şeyin farkındayım hayatımdan eminim ve hatta şimdi ölümümden de.
But I'm not so sure anymore.
Ama artık o kadar emin değilim.
It could be anywhere, so if your chocolate bar has money in it, be sure and contact me and I promise you not only the gratitude of the Swiss Government but a free chocolate bar as well.
Her yerde olabilir. Çikolata paketinizden para çıkarsa lütfen bizimle temasa geçin, tamam mı? Sizi temin ederim, sadece İsviçre hükümetinden ödül almakla kalmayacak bedava çikolata da kazanacaksınız.
But now I'm not so sure.
Fakat şimdi o kadar emin değilim.
All right, I will do whatever you want but I'm not so sure, I mean, I think...
Tamam, nasıl isterseniz yaparım da ama çok emin değilim, yani... - Ama baksanıza şuraya!
But now I'm not so sure action's all it's cracked up to be.
- Ciddisin, değil mi?
I am not sure I'm making sense, but she was so unusually lively when she sat on it.
Buna bir türlü anlam veremiyorum, burda otururken capacanlı haldeydi.
But, you know, I'm not so sure.
Ama pek de emin değilim.
But I'm not so sure... how wild I am about this buddy-buddy aspect.
Ama emin değilim. Arkadaşlık kurmak için delirmediğimi söyleyebiliriz.
I'm not so sure myself, Reinhold, but I guess we'll find out soon.
Bendeniz bundan pek emin değilim, Reinhold, ama yakında öğreniriz herhalde.
I've introduced them to you briefly, but I'm not sure whether you can remember so many of us.
Bir kaçımızla tanışmıştınız... ama sanırım hepimizi tanımıyorsunuzdur!
Yeah, but now I'm not so sure.
Evet ama artık o kadar emin değilim.
But for a young wife, I'm not so sure at all.
Ama genç bir eş için, hiç de emin değilim.
Look, I know we've had some misunderstandings, but I'm not so sure I'm gonna be around at the end of this trip.
Biliyorum aramızda bazı yanlış anlamalar oldu, fakat bu yolculuğun sonunu getirebileceğimden emin değilim.
But I'm not so sure about this irreversible business.
Ama şu geri dönülemez işinden emin değilim.
But me, I, uh, I'm not so sure.
Ama ben, o kadar emin değilim.
Look, I'm sure we'd both love to stay, but we're not 21, so I think we're gonna...
Bak ikimizde kalmak isterdik ama henüz 21 değiliz ve sanırız...
So, maybe so. But I'm still not so sure she's not just a wet dream.
Belki doğrudur ama rüya olmadığından hala emin değilim.
But now... I'm not so sure.
Ama şimdi bilemiyorum.
Maybe they contract, I'm not so sure, but your father knows.
Belki daha sonra büzülüyorlardır, emin değilim, ama baban daha iyi biliyor.
But now, I'm not so sure.
Ama şimdi o kadar da emin değilim.
I don't know if you have any children or not, but if you do, and they inherit a lifetime of crippling debt, then I'm not so sure they'll be such nice guys anymore.
Çocuklarınız var mı bilmem ama, bu borçların yükünü onlar taşıyacaklar ve o zaman halleri iyi olur mu, pek bilinmez. - Baba!
Hey, listen, Mack, thanks, but, uh... I'm not so sure it's a good idea.
Bak Mack, sağ ol ama bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.
Well, I think... about 15 degrees N-NE coaxial alpha-9, but I'm really not sure, so don't hold me to that...
Sanırım yaklaşık 15 derece kuzey-kuzeydoğu eşeksenli alfa dokuz ama pek emin değilim o yüzden benim sözüme güvenmeyin...
But with these special branch people around I'm not so sure we can afford any surprises.
Ama Özel Kuvvet buradayken kötü bir sürpriz yaşamak istemiyorum.
But now I'm not so sure of my hatred.
Ama artık nefretimden o kadar emin değilim.
But now I'm not so sure...
Ama şimdi pek emin değilim...
But now I'm not so sure.
Ama şimdi emin değilim.
So he decided to wear this business suit... and I discussed it with him, and I said, "You know, Glenn... I'm not sure the public will understand what you're trying to convey... but if you want to do it, go ahead," which he did.
İş elbisesini giymeye karar verdiğinde ona "Glen, halkın aksettirmeye çalıştığın şeyi anlatacağını sanmıyorum ama madem öyle istiyorsun, giy" dedim.
But sometimes I'm not so sure.
Ama bazı zamanlar ben bundan pek emin değilim.
Right now, I'm not so sure, but thank you, Dr Crane.
Captain Tenille'deki şarkı değil mi bu? Bu beş kelime onların tapulu malı mı sanki?
Yeah, he's fine, Mom... but I'm not so sure I am.
Evet, iyi. Anne... fakat benim iyi olduğumdan emin değilim.
So... you started to tell me about walk-ins, but I'm not sure if I grasped the finer points.
Bana "içeri girenler" den bahsettin, ama hala zayıf noktalarını bulamadım.
- I always wanted to know about my father, but just now I'm not so sure.
- Her zaman babamı tanımak istedim ama şimdi emin değilim.
Emma, I'm not sure I had your attention earlier... with others so desirous of your company, but I wanted to tell you... that Frank is coming at last.
Emma, daha önce anlatırken duydun mu bilmiyorum? Sana söylemek istediğim bir şey var. Frank sonunda buraya geliyor.
But I'm not so sure that all ghosts like "Dixie."
Ama bütün hayaletlerin, Dixie'yi sevdiğini sanmıyorum.
I'II work on restoring his cranial nerves, but he's so badly injured I'm not sure it'II help.
Kafa sinirlerini onarmaya çalışacağım ama o kadar kötü yaralanmış ki yardımı olur mu bilemiyorum.
- I'm not sure, but I think so.
Emin değilim. Ama bildiğimi sanıyorum.