But i don't know what to do tradutor Turco
748 parallel translation
But it's falling apart, and I don't know what to do.
Yine yırtılırsa sorun olacak.
I don't know about you, my dear... ... but I do know what it means to repress yourself, starve yourself... ... through what you conceive to be your duty to others.
Seni tanımıyorum canım ama sırf görev duygusuyla kendini bastırmanın ne demek olduğunu biliyorum.
I don't know what these cops have got to do with it, but I don't like it.
Polisler niye burada bilmiyorum, ama bu hoşuma gitmedi.
You don't know what it is to love a man, but I do.
Sen bir erkeği sevmenin ne olduğunu bilmiyorsun ama ben biliyorum.
Maybe I don't know how to read or write, but this I do know — I've made tons of money, and what's become of it?
Okuma yazma bilmiyor olabilirim ama şunu biliyorum ki - tonlarca para topladım, peki hepsi nereye gitti?
I don't know what's the right thing to do, but it seems to me... before you go putting out money, I ought to tell you about Velma.
Neyin doğru olduğunu bilmiyorum ama... Paranı ortaya koymadan önce, Velma hakkında bilmen gereken bir şey var.
Well, I don't know the real lowdown, but it's all here, including, I suppose, what Amir proposes to do about it.
İşin iç yüzünü bilmiyorum ama hepsi burada yatıyor, herhalde Emir'in bu konuda ne yapmanı önerdiği de.
But he'll never be able to go back and do the kind of work... you know, darling I don't think I understand what kind of work he was doing.
Fakat asla geri dönemeyecek ve oradaki gibi çalış.. Biliyorsun, canım aslında tam olarak ne iş yaptığını pek anlayamadım.
I don't know what you'll do about it, but I'm going to throw her right out on her ear.
Ne yapacağınızı bilmiyorum ama ben gidip onu atacağım. Biraz izin verin.
I don't know what you're going to do and I don't care but I'm going in and open up my lunchroom.
Ne yapacaksın bilmiyorum, umurumda da değil ama ben içeri girip lokantamı servise açacağım.
But you keep coming back, and I don't know what to do with you.
Ama gelmeye devam ediyorsun ve seninle ne yapacağımı bilmiyorum.
I don't know what I'll do yet but I'll see to it he never finds me.
Daha ne yapacağımı bilmiyorum. Ama beni bir daha bulamamanı sağlayacağım.
I want to help you, but I don't know what I can do.
Yardım etmek isterim, ama ne yapacağımı bilmiyorum.
I don't know how you'll solve this or what good is going to come of it but whatever you do, Vic, I wish you all the happiness in the book.
Bu işi nasıl halledeceğini veya sonunda ne olacağını bilmiyorum ama her ne yaparsan Vic, sana sonsuz mutluluklar diliyorum.
I don't know what a stream is supposed to do... but it's killing my cattle, and I want it stopped.
Nehrin ne yapması gerektiğini bilmiyorum ama sığırlarımı öldürdü ve bunu durdurmak istiyorum.
I don't know what you want me to do, but, if you want me to, I come and talk to her.
Benden ne istediğinizi bilmiyorum, ama eğer istiyorsanız onunla konuşurum.
But then I don't know what to do anymore.
Ama artık ne yapacağımı bilmiyorum.
I don't wanna be, but I don't know what else to do.
Ve bunu yapmak istemiyorum. Ama başka ne yapacağımı da bilmiyorum.
Yes, but you don't know what I'm going to do for you.
Evet, ama senin ne yapacağını bilmek istiyorum.
Don't know what they'll take it into their heads to do but I know this :
Onlar ne yapar, bilemem. Ama şunu biliyorum :
But I just don't know what to do.
Fakat ne yapacağımı hiç bilemedim.
I don't know what you've been doing with the Major's fishing rod and I don't want to know, but don't do it again.
Binbaşının oltasıyla ne yaptığını bilmiyorum..... hatta ne yapmak istediğini bile duymak istemiyorum.
No, i don't but i'll tell you what i do know - i got to go out and do a job.
- Ne istediğimi bal gibi de biliyorsun. - Hiçte bile bilmiyorum. Ama ne yapacağımı söyleyeyim sana, dışarı çıkıp, işi bitireceğim.
I don't know what to do, but if I knew, I'd do it.
Ne yaparım bilmiyorum, ama bilsem elimden geleni yapardım.
I don't know what Shimazo may have asked this Ichi fellow to do... but you never should have let him get away.
Shimazo'nun şu İchi denen adamdan ne istedi bilmiyorum..... fakat onu kesinlikle elinden kaçırmamalısın.
He offered me good money, but I don't know what I have to do.
Bana iyi para teklif etti ama ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
I don't want to be a pest, but you know what wet glasses do.
Canınızı sıkmak istemem ama, ıslak bardakların ne yaptığını bilirsiniz.
I don't know what one thing has to do with the other, but I left her there and went back to the city.
Bu iki durumun birbiri ile ne alakası vardı, bilmiyorum. Ama O'nu orada bırakmıştım... ve kente geri dönmüştüm.
I don't know what they'll do to the enemy, but they frighten me.
Düşmana ne yaparlar bilmiyorum, ama beni korkutuyorlar.
I know it's your day off, but I don't know what to do.
İzin gününde olduğunu biliyorum ama ne yapacağımı bilmiyorum.
I know she's dead but I also know that she'll kill again, and I don't know what to do.
Ölü olduğunu biliyorum ama aynı zamanda tekrar öldüreceğini de, ne yapacağımı şaşırdım.
I don't want to harp on unpleasant matters but you do know what can happen to him if he's taken.
Tatsız meselelerin üzerinde durmak istemem... ama eğer yakalanırsa ona neler olacağını siz de biliyorsunuz.
I don't, but if there is one there and he doesn't find it, he wouldn't know what to do, anyway. Give me a hand.
Bilmiyorum, ama bir tane varsa... ve bizimki onu bulamazsa, zaten ne yapılacağını bilmiyor demektir.
I don't know what to do, but I ain't going home.
Ne yapacağımı bilmiyorum, ama eve gitmiyorum.
So I send money to Miami all the time, but I don't know what else I can do for our parents.
Miami'ye sürekli para gönderiyorum. Başka ne yapabilirim bilmem. İyi.
I don't know what I'm gonna do with you, but whatever your price is, it can't be too much, and I can always sell you to someone when you become worthless to me.
Seninle ne yaparım bilmiyorum, fakat fiyatın neyse, ki çok fazla olamaz, benim için bir değerin kalmadığında seni daima başka birine satabilirim.
Listen, Herr Mac, I don't know who you're used to dealing with, but nobody tells me what to do in my place.
Dinle, Herr Mac, kimlerle uğraşmaya alışık olduğunu bilmiyorum, ama kimse benim yerimde bana ne yapacağımı söyleyemez.
I don't know what you people do out here, but I just want to get on with my life.
Burada ne yaptığınızı bilmiyorum, ben sadece hayatımı geri istiyorum.
I don't know who you guys are or what you're planning to do... but if I was you, I'd get in that Jeep... and head right out of here fast.
Kim olduğunuzu ya da ne planladığınızı bilmiyorum ama sizin yerinizde olsaydım, o cipe biner ve hızla buradan uzaklaşırdım.
Oh. I don't know what I can do to help, but anything I can.
Size yardım etmek için ne yapabileceğimi bilmiyorum.
I'm sorry to get you away from this party, but I don't know what to do.
Seni eğlencenden ayırdığım için üzgünüm ama ne yapacağımı bilemedim.
I don't know what I'm supposed to do today, but...
Bugün ne yapacağımı bilmiyorum, ama...
I don't know what you expected me to do when you told me, but this doesn't bother me.
Bana söylediğinde, ne yapmamı beklediğinizi bilmiyorum ama benim için sorun yok.
- Don't know what they're gonna do to you, but since Mr. T. ain't here, I'm gonna be too busy licking'their boots to see!
- Sana ne yapacaklarını bilemem ama bay T. burada olmayacağından ayakkabılarını yalamaktan başka yapacak şey yok!
But I don't know what to do about Sears.
Fakat Sears konusunda ne yapacağımızı bilmiyorum.
Miss Drake, I'm very sorry. And I appreciate what you're trying to do. - But you don't know what I'm trying to do.
Yapmaya çalıştığın şeyi taktir ediyorum, ama benim ne yapmaya çalıştığımı bilmiyorsun.
Well I can see this isn't going to work. But that's all right... that's all right because I don't know what to do during a moment of silence either.
Evet, belli ki yapamayacağız ama sorun değil çünkü ben de bir dakikalık saygı duruşu esnasında ne yapılır bilmiyorum.
I don't know what to do, but if Laputa is so dangerous... it's not for the likes of Muska.
Ne yapacağımı bilmiyorum, ama eğer Laputa tehlikeli bir yerse Muska gibilerinin eline geçmemeli.
I feel so helpless. I want to do something, but I don't know what to do.
Bir şeyler yapmak istiyorum, ama ne yapacağımı bilmiyorum.
I don't know what it means, but we may have to do without Porchek now.
Bunun ne anlama geldiğini de bilmiyorum... ama bu işi Porchek olmadan yapmak durumunda kalabiliriz.
I might one day go as high as five, but I really don't know what that would do to you.
İlerde 5.seviyeye de çıkabilirim ama bunun üstünde etkisi ne olur hiç bilmiyorum.