But i don't trust you tradutor Turco
383 parallel translation
I trust you, but it's no use. I can't think. I don't know who I am.
Sana güveniyorum ama kim olduğumu bile bilmiyorum ki.
It's not that I don't trust you, but when you're in love at my age... every man that looks at your woman is a menace.
Sana güvenmediğimden değil, ama benim yaşımda aşık olunca kadınına bakan her erkek açık bir tehdit.
I don't know how to say it but once I saw you on stage, I felt I could trust you
Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama sizi sahnede gördüğüm an size güvenebileceğimi hissetmiştim.
But I make it a point never to trust a jealous man, don't you?
Ama ben kıskanç bir adama asla güvenmem. Ya sen?
I certainly wouldn't want to, but as long as you don't trust me... Or have the slightest bit of faith in me...
Yapmak istemem tabii, ama bana güvenmediğin... ya da bana en küçük bir inanç beslemediğin sürece...
Not that I don't trust you, but I've got to be sure.
Anlıyorum. İş için doğru adamı bulmanız gerekiyor.
- lt's not that I don't trust you, but...
- Size güveniyorum ama...
- But I don't trust you. See...
- Fakat ben sana güvenmiyorum.
But I don't trust you.
Sana güvenemiyorum.
I don't trust you. I like you, but I don't trust you.
Sana güvenmiyorum.
Zhiquan, it's not that I don't trust you, but...
Zhiquan, bunun güvenle alakası yok...
You see, the problem is not that I don't trust you, but if I trust you than I have to trust everybody
Görüyor musun? Bundaki sorun şu ki ben sana güvenmiyorum. Ama eğer sana güvenirsem, herkese güvenmek zorunda kalabilirim.
Nothing personal, Mr. Aiello but I don't trust none of you greaseballs.
Kişisel almayın, Bay Aiello ama ben siz pis İtalyanlara güvenmem.
Call it instinct, call it whatever you like but I don't trust him.
Bu içgüdü, ne olursa olsun onu aramak, ama ben ona güvenmiyorum.
I don't trust anybody but you.
Senden başka kimseye güvenmiyorum.
It isn't that I don't trust you, but...
Sana güvenmediğimden değil, ama...
It is normal, you don't know me, but I myself have to trust you.
BU çok normal, beni tanımıyorsunuz, ama ben size güveniyorum.
And I don't trust anyone else to do it, but you.
Bu işi yapması için senden başka kimseye güvenmiyorum.
But I don't trust you.
Ama sana güvenmiyorum.
No, I don't trust technology. But I mean, the main thing, Wally, is that I think that that kind of comfort... just separates you from reality in a very direct way.
Ama esas olarak da Wally, bence böylesine bir konfor seni gerçeklikten kopartıp ayırır.
But I warn you, even if your lute is miraculous, I don't trust it.
Şunu bil ki, mucize tutkal bile olsa bu işe güvenmiyorum.
Look, I know you don't know me from a hole in the wall but you've gotta trust me.
Beni tanımadığını biliyorum, ama güven bana.
I don't actually expect you to understand, but trust me.
Senin anlamanı beklemiyorum, fakat bana güven.
Ahanas, I don't know what promises you've made with Jill, but I can't trust them in this situation.
Ahanas, Jill ile nasıl sözleştiniz bilemiyorum. Ama bu koşullarda onlara güvenemem.
" I write this letter to you not only because I don't trust my Italian but also because when somebody translate it to you I'll be long gone.
" Sana bu mektubu yazdım sadece İtalyancama güvenmediğimden değil.. ... sen bunu tercüme ettirirken ben çok gitmiş olayım diye.
Mephisto, I don't trust you but you're all I've got. Take care of her.
Mephisto, sana güvenmiyorum ama sen sahip olduğum her şeysin ; ona iyi bak.
Miss Yeung, I trust you... but you don't trust me.
Bayan Yeung, size güveniyorum, fakat siz bana güvenmiyorsunuz.
I know you don't like it, Tom, but I trust Verna as much as I trust you.
Bundan hoşlanmadığını biliyorum Tom ama ona senin kadar güveniyorum.
I trust you, but no matter what happens you don't kill him, I do.
Size güveniyorum ama ne olursa olsun onu öldürmeyin, ben öldüreceğim.
We both don't trust you, but I can fix that part--you.
İkimiz de sana güvenmiyoruz. Ama senin için bir şey yapabilirim.
I wanted to settle it at the end of part one but if you don't trust me..
Ben onu 1. perdenin sonunda halledecektim. ama bana güvenmiyorsanız..
I know you're my man's new contact, but I don't trust you.
Adamımın yeni bağlantısısın, ama sana güvenmiyorum.
I'm like a wife to you, but you don't trust me.
Senin karın gibiyim, ama sen bana güvenmiyorsun.
I wanna get to the bottom of this as much as you do but I don't know who to trust anymore.
Ben de sizin yaptığınız kadar bu işin en derinine inmek istiyorum ama artık kime güveneceğimi bilmiyorum.
I trust you because you are Durga's sons. But don't go back on your word tomorrow.
Ama yarın sözünüzden dönmeyin.
But most importantly, I want to tell you who I don't trust.
Ama asıl önemlisi, sana kime güvenmediğimi söyleyeyim.
I hope you don't mind, but I'd like to give it to someone I know I can trust.
Umarım alınmazsın ama bunu güvenebileceğim birine vermek istiyorum.
But, uh, I don't know if I could trust you, lad.
Ama sana güvenebilir miyim bilmiyorum ahbap.
I know you don't respect my opinion, but I don't trust him.
Beni dinlemezsin ama ona güvenmedim.
I can't speak for all of you, but I, for one, don't think we can trust this proposal.
Hepinizin adına konuşamam, ama bu öneriye güvenmediğimizi söyleyebileceğimi, düşünüyorum.
You don't trust me here, but you'll send me to a country I don't know?
Hem Via dei Giubbonari için bana güvenmiyorsun hem de beni bilmediğim bir ülkeye göndermek istiyorsun.
You may trust the Bajorans but I don't.
Sen Bajoranlar'a güveniyor olabilirsin ama ben güvenmiyorum.
I don't think this is going to work, but I trust you.
Bunun işe yarayacağını sanmıyorum. Ama sana güveniyorum.
It's not that I don't trust you but I don't trust you.
Sana güvenmediğimi sanma ama sana güvenmiyorum.
I don't know if your husband ever told you this but he has a very dangerous job and those two men in that car, like you, think that I'm him only they don't trust me.
Kocan hiç bahsetti mi bilmiyorum ama çok tehlikeli bir işi var. Ve o arabadaki adamlar, tıpkı senin gibi, benim o olduğumu sanıyorlar ve bana güvenmiyorlar.
I don't understand you fully, but I trust you.
Seni tamamen anlamak mümkün değil. Fakat güveniyorum sana.
You're right, I don't trust you... but you tell those humans that when they come for me,
Haklısın, sana güvenmiyorum. Ama o insanlara söyle, benim için geldiklerinde..
I don't blame you for being suspicious, but if you want the cure, you'll have to trust me. - The clock is ticking.
Şüphelendiğiniz için sizi suçlamıyorum, ama eğer tedaviyi istiyorsanız bana güvenmeniz lazım ve zamanımız azalıyor.
You won't like me for saying this, but I don't trust any of them either.
bunu söylememden hoşlanmayacaksın ama ben onların hiçbirine güvenmiyorum.
I know you don't trust me but I'm different from her.
Biliyorum bana güvenmiyorsun ama ben üvey-annenden farklıyım.
But if you wanna throw it all away because you don't trust me, then... then I am still gonna make you go to that doctor.
Ama bana güvenmeyip, her şeyi bir kenara atmak istiyorsan yine de seni zorla o doktora götüreceğim.