But it's not bad tradutor Turco
555 parallel translation
Well, it's not like we have many options to choose from, but if you try to stop us, it's gonna be bad.
Çok da fazla seçeneğimiz yok gibi. Bizi durdurmayı denerseniz kötü olacaktır!
No, but it's not a bad idea.
Hayır fakat fena fikir değil.
It's bad enough not being able to go to parties. But looking this way too?
Partilere gidememek yeterince kötü zaten bir de bu giysilerin içinde olmak.
Not bad at all, but it's a long way from my real interest, research.
Degil, ama gerçek ilgi alanïmïn çok dïsï, arastïrmanïn.
You may have heard that I can erase a memory, good or bad, but it's not true.
İsteyerek veya istemeyerek bir hafızayı silebildiğimi duymuş olmalısınız fakat bu doğru değil.
Well, it's not quite as bad as that, but sometimes it needs a lot of watching.
Ama o kadar da kötü değil. Yine de iyice izlemek gerekiyor.
It's not wise to tell you, but the house is having a streak of bad luck.
Bunu söylememem gerek, ama masanın şansı kötü gidiyor.
It's not bad but suddenly you get scared.
Kötü değil, ama birden korkmaya başlıyorsun.
But it's 250,000, which is not bad.
Artık 250,000 olsa da fena sayılmaz.
But it's not because he's a bad person.
Ama bu onun kötü birisi olduğu anlamına gelmez.
It's none of my business but old Donzy boy is not such a bad shot.
Beni ilgilendirmez ama Donzy de boş biri değil.
Smells a bit of paint, but it's not too bad.
Biraz boya kokuyor ama idare eder artık.
Mmm. Not a bad idea. But that's not it.
Em, kötü bir fikir değil, fakat o değil.
It's different, but not so bad.
Farklı ama kötü değil.
It's bad enough, but it's not that bad.
Yeterince kötü, ama o kadar da değil.
You're the boss, but if he's as bad as you say... it's not gonna be nice havin'him around.
Son karar senin ama dediğin kadar kötü ise... kasabada kötü şeyler olabilir.
Not bad, but it's a bit heavy Get rid of that
Fena değilim ama şunlardan kurtulalım.
Mind you, it's not a bad idea... and I don't mean to discourage you... but work is best begun when you're young.
Bana bak, fena fikir değil. Cesaretini de kırmak istemem. Ancak iş hayatına erken yaşta atılmak lazım.
You smelled when you came here, but it's not so bad now.
Buraya geldiğinizde kokuyordu... ama şimdi fena değil, değil mi?
It's bad, but not as bad as the racket you're making.
Kötü ama çıkardığın gürültüye değecek kadar da kötü değil.
It's a little slippery, but it's not too bad.
Oralar biraz kaygan, ama o kadar da kötü değil.
It's not a great wine, but it's not bad.
Öyle harika bir şarap değil, ama kötü de değil.
They are too much, but, it's not bad at all.
Belki çok fazlalar, ama bu da kötü bir şey değil.
It was very heavy a few years ago, but it's not so bad since.
Birkaç yıl önce bu çok zordu, ama artık o kadar da kötü değil.
It's too bad, but I'm not letting her go at any cost.
Ne yazık ki onu hiçbir ücret karşılığında bırakmam.
It's not bad, but it's something else.
Fena bir şey değil ama, bu ayrı konu.
Yeah, but it's not that bad.
Evet ama o kadar kötü değil.
- It's nothing professional, but it's not bad, though I say it myself.
- Profesyonel şeyler değil. Ama kötü de değil, her ne kadar kendim söylesem de!
And by continuously doing bad, one ends up thinking that it's not the answers that don't fit, but the questions...
Ve sürekli olarak kötü şeyler yapıyoruz, Yanıtlar uymuyor diye düşünmeyi bırakıyoruz, peki ya sorular...
I wouldn't say that, but it's not a bad plan.
O kadar değil ama kötü bir plan sayılmaz.
It's only two weeks but the money's not bad.
Sadece iki haftalık bir iş ama para fena değil.
True, but it's too bad that it's not like your movie room, Mme. Nadine, where you can make everything move backwards, and go back inside your mother's belly.
Doğru, çok kötü değil. Ama Matmazel Nadine'nin montaj odasındaki gibi değil. Orada her şeyi geri sarabilirsiniz.
It's not as bad as that, but it isn't the greatest.
Yok kadar da demedim, ama en iyilerden de değilsin.
That's not bad, but that calculation has nothing real in it.
Bunlar güzel tabii. Ama bu hesabın hiçbir gerçekçi tarafı, hiçbir gerçekçi tarafı yok.
I mean, it's not bad but it's not all I am.
Kötü bir şey değil ama bundan ibaret değilim.
"But it's not so bad."
Birşey olmaz.
It's not so bad now, in spring, but what shall we do in the fall and winter?
Şimdi o kadar kötü değil, ilkbahar, ama sonbahar ve kış aylarında ne yapacağız?
It's bad enough having a Communist with us, but to have alien Communists who are not citizens, denouncing our form of government and our republic and everything else, they should be deported.
Başımızda yeterince komünist vardı zaten. Amerikan vatandaşı olmayıp hükümetimizi, cumhuriyetimizi ve diğer şeyleri suçlayan yabancı komünistlerin sürgüne gönderilmesi gerekiyordu.
If one of you is guilty, which I find hard to believe, it's a bad idea to hide because there's nothing worse. It's better not to hide but, on the contrary, to confess and repent.
Buna inanmak istemiyorum ama eğer içinizden biri suçluysa gizlenmektense - çünkü hiçbir şey ikiyüzlülükten daha kötü değildir - itiraf edip, pişman olması onun için daha iyi olur.
But it's not bad.
Kötü de değil.
It's normal to feel bad about losing a friend, but you can't duck out now and not say goodbye.
Bir arkadaşını kaybetmek konusunda kötü hissetmek normaldir ama şimdi ona "hoşçakal" demeden ortadan kaybolamazsın.
But under the circumstances it's not such a bad idea.
Ama içinde bulunduğumuz koşullar altında..... pekde fena fikir sayılmaz.
Look Scott, being what we are is not without its problems, - but it's not all bad either. - Tell me about it.
Bak Scott, biz biz isek de, problemlerimizle biziz o kadar da kötü değil.
But... It's not that bad.
Fakat o kadarda kötü değil.
A little background noise, but it's not bad.
Arkadan biraz uğultu var ama fena değil.
i know how it looks, kid, but it's not that bad.
Nasıl göründüğünü biliyorum, evlat, Fakat o kadar da kötü değil.
But I'd say it's not so bad.
O kadar da kötü değil.
Maybe it's not such a bad eh... idea to accept their invitation, but everyone should know for themselves.
Belki böyle kötü bir ha... fikir de? il , onlar?
It's not bad, but I'm anxious to watch the Giants'game.
Fena değil, ama Giants'ların maçını izlemek için sabırsızlanıyorum.
Maybe what I feel is not good for us, but I'm not gonna stand there and listen to you tell me it's a bad habit.
Belki hissettiklerim ikimiz için iyi değil, ama burada durum bana bunun kötü bi alışkanlık olduğunu söylemeni dinlemeyeceğim.
But it's not bad for me too.
Ama daha kötü de değil!
but it's ok 45
but it's over 138
but it's okay 243
but it's hard 35
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's funny 23
but it's not easy 20
but it's not a big deal 20
but it's 672
but it's over 138
but it's okay 243
but it's hard 35
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's funny 23
but it's not easy 20
but it's not a big deal 20
but it's 672