But it's not me tradutor Turco
2,392 parallel translation
You're gonna say it's not happening and that I better do what you say cos you're gonna give me some scary, squinty-eyed look, but I am so fucking sick of having this conversation.
Şimdi kalkıp gözlerini belerte belerte korkutucu bakışlarla bunun olmayacağını ve dediğini yaparsam iyi olacağını söyleyeceksin ama ben bu konuşmalardan bıktım usandım anasını satayım.
But everything I've learned as a profiler has taught me that it's not about what I want to be true. It's about what I can prove.
Profilci olmanın bana öğrettiği, aslolanın ne istediğim değil ne yapabileceğim olduğudur.
You need to understand we have to get this done, and I know that it's like, "oh, fun, look at me,"... but it's not helping us at all.
Bu işi ciddiye almanız gerektiğini anlamalısınız. Eğlenceli olduğunun farkındayım, ama bunun bize bir faydası yok.
But it's not me.
Saçma olduğunu bilyorum.
Look, I-I don't know who is stealing the money from the registers, but it's not me.
Bak, B-Ben kim senden çalıyor bilmiyoum, ama ben değiilim.
And I'rTl like, "l have to I'el ° f18l'T1Dl''ll'l31I." Because it's like, I know I'm different, but I'm not realizing that everyone else is different around me, also.
VE ben, "Bunu hatırlamalıyım," Çünkü bu, farklı olduğumu biliyorum, ama etrafımdaki herkesinde farklı olduğunu anlamamıştım, ayrıca,
I wish that-that... that at any minute, he'll get it and show up for me, but that's not gonna happen.
Keşke birden bire beni anlayıp çıkagelse ama bu asla olmayacak.
And I remember I brought a very good bottle of champagne with me and I even brought some cigarettes, and it's not allowed to smoke, but I thought maybe he wants have a last cigarette.
Ve yanımda çok kaliteli bir şampanya getirdiğimi hatırlıyorum. Hatta birkaç tane sigara bile almıştım, sigara içmek yasak olmasına rağmen, son bir sigara içmek isteyebileceğini düşündüm.
Alzheimer's is not painful, or at least it's described like that, but it seems to me...
Alzheimer acı veren bir hastalık değildir. En azından böyle açıklanıyor.
Tell him I appreciate the offer, but it's not for me.
Ona teklif için teşekkür et ama bana uymaz pek.
It's not easy, but I try not to let it slow me down.
Kolay değil ama beni etkilememesine çalışıyorum.
Not my favorite word. "Normal" might be okay for your job, but it's not going to get me into Yale.
"Normal" sizin işinizde sorun olmayabilir ama benim Yale'ye girmem için yeterli değil.
But in this country, you know, it's not appropriate for me to flirt with every tom, dick, or hari.
Ama bu ülkede her önüme gelenle flört etmem hiç münasip olmaz.
Well, that smile might make all the girls at the church social swoon, but it's not going to work on me.
O gülüğün kilise cemaatindeki kızları bayıltabilir, ama bende işe yaramaz.
Listen, I know you want to blame someone, but it's not me.
Dinle, birini suçlamak istediğini biliyorum ama o ben değilim.
but it's not me who doesn't want you here.
Ama seni burada istemeyen ben değilim.
It's not like I didn't get the hint, but I really thing you should give me one more chance.
Kinayeyi anlayamadım ama bana bir şans daha vermelisin.
I hope it's not forward of me, but... here's my number.
Fazla ileri gitmiş gibi olmak istemem ama buyurun, bu benim numaram.
But somebody knew what they were doing, and we don't need anyone claiming credit for us or me or anyone, if it's not deserved and if it's not documented.
Ne yaptıklarını bilen insanlar vardı. Eğer hak edilmediyse ve belgelenmediyse, bize itibar sağlayacaklarını iddia eden kimseye ihtiyacımız yok.
But it's normally part of a plan to make me to do some sort of sex act I'm not comfortable with. So?
Normalde seks planımın bir parçası olduğu için rahat değilim.
Okay, I'm trying really hard not to be that mom, but would it kill you to look at me when I'm talking?
Tamam, gerçekten o anne olmak istemiyorum, ama seni öldürecekti. Konuşurken yüzüme bakar mısın?
Miss Stone, correct me if any of this is wrong, but you and I both know it's not.
Bayan Stone, yanlışsam düzeltin ama ikimiz de biliyoruz ki bu doğru.
But if I did, you're not the man who's gonna give it to me.
Yeni bir eve ihtiyacın var. Benim gibi.
Right, but, uh, it's not me.
Tamam, ama o ben değilim.
The trouble with this, though, is, it isn't shaking my teeth out and it's not sending me into a boiling rage about handling, but it isn't really giving me the fizz, either.
Bunda ki sorunsa şu, dişlerimi titretmiyor.. .. ve beni direksiyonu kullanma konusunda sinir krizine de sokmuyor. Ancak bana gerçek anlamda bir canlılık vermiyor.
But it's not with me.
Lakin bu benimle olmaz.
♪ but if it's not asking too much ♪ ♪ please send me someone to love ♪
ama eğer çok fazla şey istemiş olmayacaksam lütfen bana sevebileceğim birini gönder
Your mom's a lot smarter than I am, and she helped me realize I was avoiding making this commitment, but it's not because I don't love Isabel.
Annen benden çok daha zeki ve bu sorumluluktan korktuğumu anlamamı yardım etti. Isabel'i sevmediğimden değil.
But it's not going to stop me.
Ama bu beni durdurmayacak.
I've asked your obvious Maria-elect to do a cold reading with me, not from West Side Story, but from the play it's originally based on, William Shakespeare's Romeo and Juliet.
Maria'lardan en aşikârına benimle bir bölüm okumasını rica ettim ama Batı Yakası Hikâyesi'nden değil ama esas olarak aldığı hikâye, William Shakspeare'in Romeo ve Juliet'inden.
But it's not gonna be for me.
Ama kabul etmeyeceğim.
Listen, I-I know it's not a lot of money, but I'm willing to offer you $ 200,000 upfront, and another 200,000 when you deliver my brother to me.
Dinleyin, çok fazla olmadığını biliyorum ama işin başında 200.000 dolar vereceğim ve kardeşimi bana getirdikten sonra bir 200.000 dolar daha vereceğim.
You're trying to annoy me, but it's not gonna work.
Beni sinir etmeye çalışıyorsun ama sinir edemeyeceksin.
It is killing me watching T.K. spiral like this, but he's my ex-patient, not my child.
TK'in böyle kötüye gitmesini izlemek beni öldürüyor. Ama o benim eski hastam. Çocuğum değil.
Excuse me, sir, but elocution was not on my application and it doesn't seem to bother anybody else here how I talk, so I'm getting the feeling you're just doing it to make me feel bad
Afedersiniz efendim, hitabet benim bir özelliğim değil ve bu da burada kimseyi rahatsız ediyor gibi görünmüyor ; yani sırf beni kötü hissettirmek için böyle davrandığınız hissiyatına kapılıyorum.
It's not like I want to be cut open and have a part of me taken out, but I've got two, and this woman has none.
İçimin açılıp bir parçamın başkasına verilmesini istediğimden değil. Ama bende iki tane var ve bu kadında hiç yok.
But at this moment, it's not you and me I'm worried about.
Ama şu anda endişelendiğim sen ya da kendim değilim.
Me, i'm not married but it's more complicated than you
Ben mi? Evli değilim ama durum seninkinden biraz daha karışık.
My Mercedes may not have gotten off to the best start, but for $ 500, she was doing great, and it didn't take me long to catch up.
Mercedes'im iyi bir çıkış yapmamış olabilir ama 500 dolara iyi iş başarıyordu ve onları yakalamam uzun sürmedi.
But that's not what's worrying me, it's how to do it.
Ama bunu yapmada endişelenecek bir şey yok.
Yes, someone will build this railroad, but... without the secret, which Robert took to his grave, it will not be me.
Birisi bu demiryolunu yapacak. Lakin Robert'ın mezara götürdüğü sır olmaksızın benim başaramayacağım aşikar.
I know, and it's very sweet that you wanna do all this, but you're not gonna bring my aunt back to life, and you can't make Parker like me.
Biliyorum ve bütün bunları yapmak istemen çok güzel. Ama teyzemi diriltemezsin ve Parker'in benden hoşlanmasını da sağlayamazsın.
Believe me, I would love to pretend like none of this ever happened, but it's not so easy.
inan bana bunlarin hiçbiri olmamis gibi davranmayi çok isterdim. Ama bu o kadar da kolay degil.
You don't want to talk to me, fine, but Gibbs is going to have questions and he's not going to be nice about it, trust me.
Benimle konuşmak istemiyorsun anlıyorum. Ama Gibbs tarafından sorgulanmanın hoş olmayacağına emin olabilirsin.
I mean, it's not that far back for you, but, for me, that is like, that's, like, way...
Senin için eski sayılmaz ama benim için gerçekten eski.
There is a reason that it didn't work out between you and me, but it's not Germany.
Aramızdaki ilişkinin yürümemesinin bir sebebi vardı. Ama sebep Almanya değildi.
Not to give you occasion to pull the trigger, but is it absolutely necessary to hold that gun on me?
Elin kayar da tetiği çekersin diye diyorum o silaha benim üstüme doğrultmak zorunda mısın?
But if you're wondering why he's not here this evening, I'm afraid it has more to do with things at home than with me.
Ama bu geceye neden katilmadigini merak ediyorsaniz korkarim ki onun benimle degil evdeki sorunlarla bir ilgisi var.
I know it's not as important as your sex crisis at home, but it's important to me.
Bu senin evdeki seks krizin kadar önemli değildir belki ama benim için önemli.
I'm sorry, but it's like you're trying to brainwash me not to want to be a cop.
Özür dilerim ama sanki polis olmayı istemeyeyim diye beynimi yıkamaya çalışıyorsun.
It's not part of my body but it gives me power.
Bu benim vücudumun bir parçası değil ama bana güç veriyor.
but it's ok 45
but it's over 138
but it's okay 243
but it's hard 35
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's not easy 20
but it's funny 23
but it's not bad 18
but it's not a big deal 20
but it's over 138
but it's okay 243
but it's hard 35
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's not easy 20
but it's funny 23
but it's not bad 18
but it's not a big deal 20