But it's not real tradutor Turco
325 parallel translation
It's your choice to believe in it or not, but this is real, so...
İnan ya da inanma ama bu gerçek yani...
It looks the same... but it's not the real thing.
Aynısı ama gerçeği değil.
Not bad at all, but it's a long way from my real interest, research.
Degil, ama gerçek ilgi alanïmïn çok dïsï, arastïrmanïn.
It's not real, but it certainly looks real, doesn't it?
Gerçek değil, fakat kesinlikle gerçek gibi görünüyor, değil mi?
It may seem that way But it's not the real thing
Bazılarına öyle gelebilir ama benim için öyle değil.
But even if it's real, he's not gonna let me go.
Belki gerçek olsa da beni serbest bırakmayacaktır.
This thing you found us here is big, real important, and I'll always be grateful, but let's not lose it out of being greedy.
Bize bulduğun bu yer çok büyük, çok önemli, ve sana hep minnettar olacağım, ama açgözlülükten işi kaybetmeyelim.
That map's not as heavy as yours, but it's the real thing.
Bu harita seninki kadar ağır değil, ama asıl değerli olan bu.
It's not real to you, but it's real to me.
Senin için gerçek olmayabilir ama benim için öyle.
I mean, not a big place, it... There's no more than 25 acres, but it's real good land.
Yani, büyük bir yer değil... 25 dönümden fazlkası yok, ama gerçekten güzel toprak.
Calls himself Brooks Kropatkin, but it's not his real name.
Adım Brooks Kropatkin, diyor ; ama bu, gerçek adı değil.
I'm not sure but the more that it's real the more it's right.
# I'm not sure # # but the more that it's real # # the more it's right. #
That's not bad, but that calculation has nothing real in it.
Bunlar güzel tabii. Ama bu hesabın hiçbir gerçekçi tarafı, hiçbir gerçekçi tarafı yok.
When I call out my stuff, they understand me, but it's not the real thing.
Mallarımı satarken beni anlıyorlar, ama asıl olay o değil.
It's not much of a job for a real magician, but I've had worse.
Gerçek bir sihirbaz için önemli bir iş değil ama maalesef benim işim bu.
It's not a lie, but something made up, which is never exactly the truth, nor is it the opposite, but which, in any case, is separated from the real world by profoundly calculated approximations
Hayal değil ama biraz uydurmaca da var, Ki kesin gerçeklik demek değil, Ya da tersi de değil,
Well, it's not that I don't believe you, but isn't it possible John didn't tell you his real reason for being in there?
Size inanmadığımdan değil, ama John'un orada bulunmasının gerçek sebebini size söylememiş olması mümkün olabilir mi?
I'm sorry, but I just took a sauna, and it's real hard not to yell when you hit that cold water.
Özür dilerim, sauna'dan yeni çıktım. O soğuk suya atlayınca bağırmamak çok zor.
It looks good but it's not real
Güzel görünüyor ama gerçek değil!
- It's not because you're my brother, but you're real genius!
İnan kardeşim olduğun için söylemiyorum ; sen bir dahisin.
But it's only a story. It's not real.
Ama bu bir hikaye, gerçek değil.
May not be scientific, but it's real.
Bilimsel bir şey değil ama gerçek.
BUT MY REAL FEAR IS THAT SHE'S NOT OK WITH IT.
Asıl onun rahat olmaması sorun olursa.
But it's not real.
Ama gerçek değil.
It's not an easy situation... but the boys'morale over there is real high... and you can feel confident that we are going to win that war.
Bu kolay bir görev değil... ama oradaki çocukların morali çok yüksek... ve bu savaşı kazanacağımızdan emin olabilirsiniz.
If not, then whipped cream, but only if it's real.
Yoksa, çırpılmış krema, ama eğer gerçek kremaysa.
But it's not real.
Ama gerçek değil ki.
And what's more, it not only looks solid but it seems to be going around in the wrong direction, so that when the real front side comes round, it seems to sort of eat it up.
Ve dahası, sadece içi dolu görünmediği gibi yanlış yönde dönüyor gibi görünüyor böylece asıl ön kısım geldiğinde, yavaşça kayboluyor gibi oluyor.
It's not a real friendly building, but there's no problem with privacy.
Çok içten bir bina değil ama özel hayat sıkıntısı yok.
But it's not real.
Fakat gerçek değil.
But it's not real.
Ama bu gerçek değil.
It's very real to all of you but yet it's not.
Hepiniz için çok gerçek, ama yine de gerçek değil.
I know how real this must seem to you, but it's not.
Bunun size ne kadar gerçek gözüktüğünü biliyorum. Ama değil.
Maybe it's not romance to you but it was founded on real old-fashioned respect and values.
Belki sana romantik gelmeyebilir ama eski tarz değerler ve saygı üzerine kurulu bir ilişkiydi.
It's not on any real map, but look at this.
Gerçek haritada yok ama şuna bir bakın.
But it's not really real, is it?
Ama bu gerçekten gerçek değil, değil mi?
But our point here is we know where real violence comes from and it's not from that magic box I like to call TV.
Ama konu şu : gerçek şiddetin neden kaynaklandığını biliyoruz. Ve o kaynak televizyon demeyi tercih ettiğim sihirli kutu değil.
But it's not the real pinko stuff. No!
Evet, ama komünistler kadar tehlikeli görünen kişiler değiller.
- I'm sure it's not much of a target,... but we're at real close range.
Hedef büyük değil ama mesafe çok yakın.
It's not what I had exactly in mind, but... It's temporary until I can get you a real engagement ring.
Kafamdaki bu değildi ama gerçek bir nişan yüzüğü alana kadar geçici bir süre idare edeceğiz.
That's not the word I'd use, but it is real.
Bu berbat bir şey! Benim tercih edeceğim bir tabir değil, ama doğru.
What if you're simply being swept up in the excitement of what you think is happening, but it's not real.
Ya peki, yaşadığın bu heyecan basitçe sana, bu şekilde hissetmene neden olmuş olabilir, ve hissettiklerin gerçek olmayabilir.
- Yes. - But it's not real.
- Ama o gerçek değil.
- Yeah, but it's not real sex.
- Ama bu gerçek sex değil.
Sensibly, it's not a question of truth versus fiction, but of truths which are incomprehensible, because we have no physics, no real language for explaining Patient X's story, much less the existence of extraterrestrials
Pratik olarak bu, gerçeğin değil, akıl almaz gerçeklerin bilim kurgu ile karşı karşıya gelmesi sorusu, çünkü gibi dünya dışı varlıkların mevcudiyeti gibi Hasta X'in de hikayesini açıklayacak fiziğimiz ve gerçek bir lisanımız yok.
But I think that my real fear it's not that I'd fall in love with you.
Ama sanırım gerçek korkum, sana âşık olmak değil, Nelle.
- But it's not real.
- Ama bu gerçek değil.
But you see, it's not important who owns the real dick.
Ama gerçek sikin kimde olduğu mühim değil.
It's not going to have a real living person, but you can bet it's going to have Clyde's spirit on board on its way to Pluto, to see what kind of a planet that little guy really is.
İçinde gerçek bir insan olmayacak ama o araçta, küçük Plüton'un gerçekte nasıI bir gezegen olduğunu görmek için seyahat eden Clyde'ın ruhunun olacağından emin olabilirsiniz.
I know it's not fun and it's not novel, but it's real.
Biliyorum eğlenceli ve yeni değil, fakat gerçek.
This guy walks into town and says things and he makes you think a few things but it's not real.
Bu adam kasabaya gelip bazı şeyler dedi. Bazı şeyler düşünmene yol açtı. Ama gerçek değiller.
but it's ok 45
but it's over 138
but it's okay 243
but it's hard 35
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's not easy 20
but it's funny 23
but it's not bad 18
but it's not a big deal 20
but it's over 138
but it's okay 243
but it's hard 35
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's not easy 20
but it's funny 23
but it's not bad 18
but it's not a big deal 20