But it's not that simple tradutor Turco
100 parallel translation
But it's not as simple as all that.
Ama her şey bu kadar basit değil.
But it's not quite that simple.
Ama bu kadar basit değil.
I want to marry you too sir, but it's not as simple as that.
Ben de sizinle evlenmek isterim ama kolay değil.
She says, "cluck, cluck, cluck." But it's not as simple as that.
Gıt gıt gıdak der. Göründüğü kadar basit değil ama.
I'd like to, Emma, but it's not that simple.
Bunu isterdim Emma ama o kadar basit değil.
But it's not that simple, Bud.
Ama o kadar basit değil, Bud.
But we both know it's not as simple as that.
Ama ikimiz de her şeyin bu kadar basit olmadığını biliyoruz.
It's not that simple, but, yes.
O kadar basit değil, ama öyle.
Fair enough, but it's not that simple, Bud.
Yeterince makul.
- But it's not that simple.
- Ama bu kadar basit değil.
Listen, a lot of times couples think they're going to just... automatically dance like that but it's not quite that simple.
Dinleyin, çoğu zaman çiftler otomatik olarak bölyle dans edeceğni düşünür. Ama bu o kadar basit değil.
I'd like nothing better than to help my loyal customers but it's not that simple.
Sadık müşterilerime yardım etmeyi isterim ama bu o kadar kolay değil.
- It's not that simple, but...
- O kadar basit olmadığından eminim. Ama...
I'm afraid it's not quite that simple, but thank you, crewman.
Korkarım bu o kadar basit değil, ama teşekkür ederim tayfa.
I wish I could do as you ask... but... it's not nearly as simple as that.
Bahsettiğin şeyi yapmağı isterdim... ama... o kadar da kolay değil.
Yeah. But it's not that simple.
Evet, ama o kadar da basit değil.
But for some, it's not that simple.
Ama bazılarına göre bu, o kadar da kolay değildir.
But it's not that simple.
Gidelim. Fakat bu o kadar basit değil.
That's very generous, Michael, but it's not that simple.
Bu çok cömertçe, Michael, ama o kadar basit değil.
But it's just not that simple.
Ama, sadece bu kadar basit değil.
- But it's not that simple.
- Ama bu kadar da basit değil.
But in court, it's not that simple.
Ama mahkemede farklı.
Yeah, but it's not that simple.
Evet. Ama, bu o kadar basit değil?
But it's not that simple. is it?
Ama bu kadar basit değil di mi?
But it's not that simple.
You l love you ama o kadar basit değil.
Give me an axe and show me where to point it. Well now, Xander, it's not quite that simple. But I have learned about some disturbing things.
- Diğerlerine de söyle bununla ilgili çalışmaya başlasınlar.
- Yes, I have. But it's not that simple. - Maybe it is.
- Evet ama bu o kadar kolay değil - Belki de öyledir
Yeah. Yeah. But it's not that simple, Will, all right?
Ama o kadar basit değil, Will, tamam mı?
But it's not really that simple, because nature is full of mistakes.
Ama durum o kadar da basit değildir... çünkü doğa hatalarla doludur.
It might not have been a miracle as that simple-minded priest said, but who if not God was it that put them in your way?
Sıradan bir insan bile bunun bir rastlantı olmadığını bilebilir. O günahkarları senin yoluna Tanrı çıkardı.
But it's not that simple.
Ama o kadar basit değil.
But it's not that simple.
Ama bu o kadar kolay değil.
That sounds great, chloe, but it's not that simple.
Kulağa harika geliyor Chloe ama o kadar basit değil.
- I wish it were that simple, but it's not.
- Keşke o kadar basit olsa, ama değil.
Well, we're trying everything we can think of, but it's not that simple.
Aklımıza gelen her şeyi deniyoruz, ama o kadar basit değil.
But it's not that simple.
O kadar basit değil.
Maybe, but what I'm saying, Mia, is that it's not always a simple thing to be special.
Belki ama söylemeye çalıştığım şey şu ki Mia özel olmak her zaman basit bir şey değil.
But it's not as simple as that, is it?
Ama bu kadar basit değil. değil mi?
But it's not that simple.
Ama bu kadar basit değil.
Sarah, I know what you think you saw on the train tracks, but it's not that simple.
Sarah, raylarin orada ne gördügün sandigin seyi biliyorum. Ama göründügü gibi degil.
Watching something burn it's easy to think that the flames are actually on the thing that's burning, eating away at it, because that's what it looks like, but it's not that simple.
alevler yanan şeyin üzerinde ve onu kemirmekte şeklinde düşünürüz, çünkü bize böyle görünür ama bu kadar basit değil.
- But here you are... in the middle of the night. It's not that simple.
O kadar basit değil.
No, it's not that simple, but someone there will know where he is.
- Hayır, o kadar kolay değil. - Ama oradan biri nerede olduğunu bilir.
I did once, but it's not that simple anymore, is it? I am offering you a life without boundaries.
Bir zamanlar sevmiştim, ama artık o kadar basit değil, değil mi?
But I think people just need to understand that... this thing is complex and it's not that simple.
Ama bence insanların anlaması gereken bu daha karmaşık bir şey.
Well, I wish it were as simple as that, but it's not.
Keşke o kadar kolay olsaydı ama değil.
I see but if that's not to be too simple to do and then bend it around the point sorry ah no bend
Anladım. Ama bu sizce de çok basit gelmiyor mu? Daha farklı bir kavram olmalı.
But it's clearly not as simple as that.
Ama bu, şüphesiz bu kadar basit değil.
But Mr. Standish, I'm afraid it's not that simple.
Fakat Bay Standish, bu kadar basit olmamasından korkuyorum.
Human, vampire, you want it to be that simple, but it's not.
İnsan, vampir, bende bu kadar basit olmasını isterdim, ama öyle değil işte.
Well, it's not quite that simple, but I assure you, we're keeping him under close surveillance.
Bu o kadar kolay değil, ama sizi temin ederim, Onu sıkı gözetleyeceğiz.