English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ B ] / But it wasn't

But it wasn't tradutor Turco

6,481 parallel translation
So we know it wasn't him. Yeah, but it doesn't rule out a local who frequents the mall.
Evet ama alışveriş merkezine sıkça gelen biri olabilir.
I was trying to get Henry to relax, but it wasn't easy.
Henry'i rahatlatmaya çalışıyordum fakat kolay değildi.
I drank every drop of his blood, but it wasn't enough.
Kanının son damlasına kadar içtim ama o da yeterli olmadı.
I would have done so in advance of our marriage, but It wasn't proper, estelle staying beneath my roof.
Bunu şimdiye kadar yapmam gerekirdi ama, uygun zaman olmadı, Estelle benimle kalıyor artık.
He said that it wasn't a big deal, but I think it actually kind of is.
Bana çok önemli bir şey değil demişti ama sanırım gerçekten önemli bir şeymiş.
But it wasn't Conrad.
Ama yapan kişi Conrad değildi.
Liu : It wasn't necessarily about skin color and being a minority, but it was about, sort of, embracing the differences that everyone has.
Ten rengiyle ya da azınlık olmasıyla bir ilgisi yoktu ama bir şekilde herkesin sahip olduğu farklılıkları benimsemekle ilgisi vardı.
But it wasn't his cell.
Ama cep telefonu değildi.
But nobody knew it because it wasn't highlighted.
Fakat gösterilmediği için kimse bilmiyor.
You know, it wasn't mainstream, if you know what I mean, but they had records, you know.
Ana akım değillerdi aslında. Ama albümleri çıktı.
It wasn't total chaos, but there was desperation.
Gerçek bir kaos değildi ama çaresizlik hakimdi.
Well, I wasn't at first, but it's become kind of a habit.
Başta rahat değildim ama bir alışkanlık olmaya başladı.
I thought it was Billy or Tina, but it wasn't.
Billy ya da Tina sandım fakat onlar değillerdi.
Our marriage had gone stale a long time ago, but I wasn't looking for it.
Evliliğimiz uzun süre önce heyecanını kaybetti. Ama aradığım şey bu değildi.
But if it wasn't sex, what was she giving him that I couldn't?
Eğer seks değilse, ona benim veremediğim ne veriyor olabilir dedim?
I thought it was fake, but I wasn't sure.
Sahte olduğunu sanıyordum ama emin değilim.
It wasn't supposed to be, but Ms. Craushore took off all her clothes.
Hiç olmaması gerekirdi ama Bayan Craushore bütün kıyafetlerini çıkarmıştı.
It wasn't meant to be that way, but the chain between mother and daughter was broken, and the word passed to the keeping of men.
Böyle olması gerekmezdi ama anne ile kızı arasındaki bağ koparıldı ve sözü tutma sırası erkeklere geçti.
But it wasn't a virus.
Ama buna neden olan bir virüs değildi.
I don't know what he said, but I-It wasn't true.
Size ne dedi bilmiyorum ama doğru değil.
But as vast as the Milky Way is, it wasn't long before we found Cepheid variables that were far more distant.
Her ne kadar Samanyolu devasa olsa da Sefe değişkenlerinin çok daha uzakta olduğunu anlamamız uzun sürmedi.
Drew wasn't happy about it, but they wanted to see him throw before the manager left for vacation or something.
Drew buna pek sevinmedi ama adamlar menajer tatile ya da başka bir yere gitmeden atışını görmek istediler.
But she wasn't the only one using it.
Ama bir tek kullanan o değilmiş.
I knew he was lying, but it wasn't... any of my business.
Yalan söylediğini anlamıştım ama beni ilgilendirmezdi.
But when I got there, it wasn't him.
Ama oraya gittiğimde o yoktu.
But if it wasn't okay, I wouldn't suggest it.
Peter büyük bir şey istediğimi biliyorum ama uygun olmasa bunu önermezdim.
She spun me around, and I saw her face, but it wasn't Nora.
Beni çevirdi ve suratını gördüm fakat Nora değildi.
As was I. Anyway, uh, I wasn't gonna say anything until you guys passed the inspection, but it looks like we may have found a potential match for the two of you.
Her neyse, siz teftişi geçene kadar bir şey söylemeyecektim ama görünen o ki, size uyan potansiyel bir anne bulduk.
Bottles of drink, so... yes, it looks like an overdose, but there's no way to be certain of anything, at this stage, except that it wasn't your fault.
Şişelerce içki vardı evet... Aşırı doz gibi görünse de ortada kesin bir şey yok. Şu durum senin hatan değildi.
Our producers tried to explain it wasn't fake and that it would be replaced for the game of football, but they got nowhere.
Yapımcılarımız plakanın sahte olmadığını ve isterlerse futbol maçı için değiştirebileceklerini söylediler ama bir sonuç alamadılar.
Uh, well, wasn't the day I was planning, but it was pretty fine.
Gün planladığım olarak gitmedi ama yine de oldukça iyiydi.
BUT IT WASN'T THE LAST.
Ancak bu sonuncu değildi.
But it wasn't so much a text as a picture of my sunglasses on his penis.
Ama bu bir mesaj gibi değildi, daha çok penisinin üzerindeki güneş gözlüğümün resmiydi.
It always said elsewhere was so far away, but it wasn't.
Her zaman sınırın ötesinin çok uzak bir yer olduğu söylenmişti ama değildi.
That it wasn't a suicide, but that he died of a coronary heart disease.
İntihar olmadığını, kronik bir kalp hastalığından öldüğünü.
I wasn't going to take it this far, but..
Bunu söylemeyim diyordum ama..
I mean, it wasn't mine, but what am I gonna tell the hooker when she wakes up?
Benim böbreğim değildi ama fahişeye uyanınca ne diyeceğim şimdi?
But I didn't and wishing wasn't gonna fix it
Ama değildi ve keşkelerle de bu durum düzelmeyecekti.
I was born at night but it wasn't last night.
Gece doğdum fakat bu dün gece değildi.
'But weirdly, it was an experiment that wasn't even about light,'it was about the particles that make electricity.'
Garip bir şekilde ışıkla ilgili değil elektrik üreten parçacıklarla ilgiliydi.
I hesitate to term it supernatural, but it definitely wasn't scientific.
Doğaüstü demeye çekiniyorum fakat pek bilimsel değildi.
But... so when he came back to Moscow, it wasn't your son's murder he was interested in?
Ama... o Moskova'ya geri döndüğünde ilgilendiği şey, oğlunun ölümü değil miydi?
I thought the boat was sinking, you know, but it wasn't water coming up from below, it was liquid metal.
Botun battığını sandım ama ama aşağıdan gelen su değildi, sıvı metaldi.
I already told you it was, but I wasn't there when it happened.
Öyle olduğunu söyledim zaten ama olay gerçekleştiğinde orada değildim.
But it wasn't.
Değil ki.
I'm- - but it- - I mean, it wasn't- - wasn't... easy here.
Ama burada da şartlar kolay değildi.
That wasn't my proudest moment, but I told you about it, you know why?
Gurur duyduğum olaylardan biri değildi ama sana söyledim niye biliyor musun?
But it- - That wasn't what it looked like.
Ama göründüğü gibi değil.
It's not my dream job, but it's steady, and, you know, Princeton wasn't exactly in the cards.
Hayallerimin işi değil ama istikrarlı ve Princeton'un olacağı yoktu.
Yes, but it... it wasn't him.
Evet, ama o değildi.
And he sounded like Jacob, but it wasn't him.
O değildi işte.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]