But she's not tradutor Turco
4,212 parallel translation
There were some issues when she was last on the floor, but know this. Not all of them were her fault.
En son bu katta çalışırken bazı sorunlar vardı ama şunu bilin ki, hepsi onun hatası değildi.
Wife's a lawyer, but she's not bringing that kind of scratch, right?
Eşin avukat, ama onun bu tür bir yüksek getirisi yok değil mi?
Cersei may be vicious, but she's not stupid.
Cersei fena bir kadın olabilir ama aptal değil.
Miss Danby says it's not Bunty Glossop's writing, but I'm convinced she stuck it in my coat pocket.
Bayan Danby nottakinin Bunty Glossop'un yazısı olmadığını söyledi. Ama notu cebime atanın o olduğundan eminim.
Half the blokes in the store are, not that she's any truck with that but that don't stop'em trying.
Mağazanın yarısı kıza aşık. Kimseye pas vermiyor ama bu kimseyi de durdurmuyor.
But it's almost as if she was not your sister, but more like a jealous lover.
Ama sanki neredeyse kız kardeşin değil de kıskanç bir aşığın gibiydi.
And she's got that Kunis face, but she does not have that Kunis ass.
Ayrıca yüzü Kunis'e benziyor olabilir ama götü benzemiyor.
But she's not here.
O burada değil.
I know she's not alive now, but she would be dead if she Stayed with the group.
Gerçi şimdi de hayatta değil ama eğer grupla beraber kalsaydı, zaten ölmüş olacaktı.
It's alright. She's not really associating with that identity right now, But that's alright.
Şu an ki kimliğini tam anlamıyla benimseyemedi ama her şey yolunda.
My mama said some people just throw it out the window, but she's not gonna.
Annem bazı insanların camdan attığını söyledi. Ama o atmayacakmış.
I really hear you, but she's being fine tonight, and she's not staying with us.
Sana inanıyorum ama bu gece gayet nazikti ve bizimle kalmayacak.
She's resting, but it's not good.
Dinleniyor ama durum iyi değil.
Your new daughter-in-law is not the best housekeeper, and she's not the best cook, either. But friendly as a horse, I think you two would get along.
Yeni gelinin ne çok iyi bir ev hanımı ne de çok iyi bir aşçı ama bir at kadar cana yakın.
She's asking you a nice thing... She's not asking to go to the disco... But to take part in a contest of farmers and wonders and stuff...
Güzel şeyler soruyorlar sana... diskoya nasıl gidilir diye sormuyorlar... ama sen tartışmada çiftçilikten, mucizelerden ve saçmalıktan taraf oluyorsun... ve sen?
Now, I... I know she's behaved abominably, but Bobby has no right to throw her out, not while the cartel could be out there waiting to hurt her.
Tiksindirici davrandığını biliyorum ama Bobby'nin onu kovmaya hakkı yok.
No, not available, but since she doesn't live with him people think she's available, so they look at her, how not?
Şey, yani mümkün değil ama kocasından ayrı yaşadığı dönemde insanlar öyle olduğunu düşünüyor bu yüzden ona göz koyuyorlar, neden koymasınlar ki?
She's not young... But she can still have one or two children.
Genç değil ancak yine de bir ya da iki çocuğu olabilir.
- She can trust you, but she's not sure about the rest of us?
- Sana güveniyor ama bizden emin değil öyle mi?
Not only has he taken this dinosaur away, but he's taken our research away, too, every photograph, every record we had about this dinosaur and the locality where she was found.
Sadece dinozoru götürmediler, çalışmalarımızı da götürdüler her fotoğrafı, bu dinozorla ilgili her kaydı ve bulunduğu mevki.
It's not exactly true, but she's my kid and I want to see her happy.
Bu tamamen doğru değil, ama o benim çocuğum ve ben onu mutlu görmek istiyorum.
But she's not your wife no more, Frank.
O senin artık karın değil, Frank.
I get that Mrs. DiLaurentis is really scary, but I'm not buying that she's the devil.
Bayan DiLaurentis'in gerçekten korkutucu olduğunu biliyorum ama onun böyle şeytani olabileceğine inanmıyorum.
Alison's probably not alive, but if she is, after all this time... there's going to be a lot of questions, starting with who's the dead girl in her grave.
Alison muhtemelen hayatta değil ama öyleyse, bunca zaman sonra sorulacak bir çok soru var en başta mezardaki ölü kızın kim olduğu.
I told his wife, but she did not believe me.
Karısına anlattım ama bana inanmadı.
She looks like her, But she's not my daughter,
Kızıma benziyor, ama o benim kızım değil.
Hannah knew that her future would include a large house with a swimming pool in Los Angeles, an expensive car with tinted windows to prevent paparazzi from snapping photographs as she went shopping, and an attractive boyfriend who would be famous, but perhaps not quite as famous as her.
Hannah, ileride Los Angeles'da havuzlu büyük bir eve sahip olacağını altında, alışveriş yaparken paparazzilerin fotoğraf almasını engelleyen camları küçük lüks bir araba ve onun kadar olmasada yakışıklı, ünlü bir erkek arkadaşının olacağına emindi.
I don't know if you spend a lot of time with Mei Chen, but she's not exactly chatty.
Mei Chen ile pek vakit geçirdiniz mi bilmiyorum ama, pek konuşkan biri sayılmaz.
She's not gonna like it, but I will do it for you...
Bundan hoşlanmayacak ama senin için yapacağım.
- She's... no, she's not hurt, but she needs your assistance.
- O... hayır, yaralı değil ama yardımınıza ihtiyacı var.
She's my housekeeper, Graciela, but I don't know why she's not answering me.
O benim hizmetçim, Graciela ama neden cevap vermediğini bilmiyorum.
I haven't been able to find her, but I've proven she's not a fantasy.
Onu henüz bulamadım ama fantezi olmadığını kanıtladım.
She can stay here as long as she needs to, but you have to make sure she does not talk to Joe while she's here.
Burada ihtiyacı olduğu kadar kalabilir. Ama buradayken Joe'yla konuşmamasını sağla.
Look, something happened, But it's not what she thinks.
Bir şeyler oldu ama onun düşündüğü gibi değil, tamam mı?
I'm so sorry for the confusion, but she was under strict orders not to mention it to anybody, but I can assure you that she's saved your store over several hundred dollars in the last couple weeks.
Kafa karışıklığı için kusura bakmayın ama kimseye söylememesi gereken bir bölge görevindeydi. Ama sizi temin ederim son birkaç haftadan bu yana kendisi mağazanızı kâra geçirdi.
But she's not a ten?
- Ama 10 değil?
Not only did he eat her alive as she lay dying, but his daughter witnesses the whole attack.
Sadece karısını ölürken yemedi, tüm bu saldırıya kızı da tanık oldu.
I'm here for Elena, but clearly she's not here. I'll...
Elena için gelmiştim ama belli ki burada değil.
But even if I wanted to help, she's not here.
Ama yardım etmek isteseydim bile o burada değil ki.
Checking on the sheriff, but she's not here.
Şerifi kontrole geldim ama o burada değil.
Could be the kid's out looking for a quick payday, spots Albreath alone in the alley, but turns out she's not giving up her purse so easy.
Belki de o köprüden atlayan çocuk kolay yoldan para götürebilmek için Albreath'in yolunu kesti.
I mean, I know they say she has cancer and everything, but are they sure it's not alopecia?
Yani, kanser falan olduğunu söylediler biliyorum, ama kellik olmadığından eminler mi?
No, but she keeps writing me letters, and I think that it would help to give us some closure... which is psychologically not without value.
Hayır ama bana mektup yazıp duruyor ve ben de psikolojik açıdan değeri olmayan bir kapanış yapsak iyi olur diye düşündüm.
Um... That's... That's not really like Grandmother, but she was, she was special.
Bu pek büyükanneme ait gibi durmuyor ama o çok, çok özeldi.
Uh-huh. Okay, but she's not your mom.
Ama o senin annen değil.
I mean, not to be prejudiced, but she smokes and has tattoos, which I could live with if she was decent, but she's not.
Peşin hüküm vermek gibi olmasın ama sigara içiyor ve dövmeleri var. Düzgün biri olsa hadi neyse de düzgün de değil.
Yeah. You know, she's sexy and she talks like she's on drugs, but she's not on drugs.
Seksi ve hep kafası iyiymiş gibi konuşuyor, ama uyuşturucu kullanmıyor.
I'm not sure how she's connected, but she is available for questioning.
Onun nasıl bağlantılı olduğundan emin değilim.
Through your sister, Caitlin, who plays softball with my little sister, but she's not as good as Caitlin.
Kardeşim Caitlin aracılığıyla, benim küçük kardeşimle softball oynadığı için, tabi Caitlin kadar iyi değil.
It's not ideal, but she may be right.
Bu uygun değil ama haklı olabilir.
I bet she's got you thinking you're part of her family, a good, little gladiator earning Liv's love, maybe not normal, but close enough.
Bahse girerim seni ailesinin bir parçası olarak görüyordur. Liv'in takdirine mahzar olan küçük tatlı gladyatör. Normal olmasa da yeterince yakın.
but she's not here 34
but she's gone 43
but she's alive 25
but she's okay 23
but she's right 32
but she's gonna be okay 20
but she's 110
but she's dead 36
she's not here 659
she's not worth it 28
but she's gone 43
but she's alive 25
but she's okay 23
but she's right 32
but she's gonna be okay 20
but she's 110
but she's dead 36
she's not here 659
she's not worth it 28
she's not there 101
she's not my type 42
she's not 836
she's not my wife 34
she's not dead 149
she's not my girlfriend 129
she's not wrong 44
she's not feeling well 28
she's not bad 35
she's not crazy 29
she's not my type 42
she's not 836
she's not my wife 34
she's not dead 149
she's not my girlfriend 129
she's not wrong 44
she's not feeling well 28
she's not bad 35
she's not crazy 29