But she hasn't tradutor Turco
392 parallel translation
But she hasn't come back to ask me again.
Tekrar istemeye gelmedi.
She didn't see me at all, but I'll bet a month hasn't gone by since that I haven't thought of that girl.
O beni hiç görmedi. Ama bahse girerim onu düşünmeden geçen tek bir ayım olmamıştır.
Yes, but you've given up tennis. She hasn't left you.
Tenisi bırakmışsın, ama karın seni bırakmamış.
Yes, but she hasn't got one either.
Evet, ama onda anahtar yok.
But she hasn't been here today.
Ama bugün gelmedi buraya.
You would think that a healthy woman her age would have a husband or at least an admirer but she hasn't, and she never has had.
Onun yaşında bir kadının kocası olur ya da ne bileyim en azından bir sevgilisi, ama onun yok.
I'm leaving, but at least give her a steak, she hasn't eaten in three days.
Ben gidiyorum, ama en azından ona bir biftek ver. Üç gündür bir şey yemedi.
But she hasn't arrived in Switzerland yet
Ancak, hanımefendi şu ana kadar evine dönmedi.
But as you aren't married, she hasn't the right to be jealous.
Ama evli olmadığınıza göre, kıskanmaya hakkı yok.
She had seen lots of doctors, but her condition hasn't improved.
Cecily bir çok doktora görünmüş ama durumunda bir düzelme olmamış.
- She hasn't been here long but...
- Uzun süredir burada değil ama...
But if that woman knew all about this, then why hasn't she capitalized on it herself?
Ama o kadın bunu bilseydi, o zaman bunun üzerine kendi harflerini yazmaz mıydı?
But Patricia hasn't agreed, and until she does, well, I'll make all the advances I want.
Fakat Patricia kabul etmiş değil... ve o kabul edene kadar, istediğim kadar ilgileneceğim.
You know... a tree can blossom in the middle of a busy city... but a young girl needs privacy... and she hasn't been able to find it at home.
Bilirsiniz bir ağaç, işlek bir şehrin göbeğinde çiçek açabilir. Ama genç bir kız yalnızlığa ihtiyaç duyar. O, bunu evde bulamamış.
His mum hasn't written to him in a year But she can claim him back whenever she wants
Annesi 1 yıldır ona mektup yazmış değil ama istediği an çocuğunu geri isteyebilir.
Well, she hasn't told me very much about herself... but I know she's French.
Kendisi hakkında çok fazla konuşmadı ama Fransız olduğunu biliyorum.
But Seki never sleeps, she hasn't time for it!
Ama Seki asla uyumuyor, hep meşgul.
But she hasn't been up to see him yet though?
Ama herhalde onu henüz görmemiştir?
But she hasn't learned what really counts :
Ama gerçekten neyin önemli olduğunu öğrenemedi :
Daniela is dead but she hasn't left my life.
Daniela öldü ama hayatımdan çıkmadı.
But if she hasn't talked to you yet...
Fakat seninle henüz konuşmadıysa...
She told me, man, but she ain't sure her mother hasn't been moved.
O söyledi ama annesi hâlâ orada mı bilmiyor.
But she still hasn't returned to the pension.
Ama hala pansiyona dönmemiş.
She hasn't broken yet, but she will.
Henüz teslim olmadı, ama olacak.
She says it's now a furniture warehouse but they didn't harm it from a religious point of view. It hasn't been... desecrated.
Şu an mobilya ardiyesi olarak kullanıldığını söylüyor, ama dini noktainazarlarından dolayı zarar vermemişler oraya.
Yes, but I'll bet she hasn't seen these boys in the choir.
Evet, ama kalıbımı basarım annem bu çocukları koroda görmemiştir.
Marjorie may have won the war, but she hasn't won the battle.
Marjorie savaşı kazandı belki ama muharebeyi kazanmadı.
Ah, but she hasn't tried Francine's of Hollywood in Oconomowoc, Wisconsin.
Oconomowoc Wisconsin, dekı Hollywood'lu Francine'e... bakmamıştır eminim.
She hasn't fed the cake to her brother but perhaps she will do so soon.
Pastadan henüz abisine vermiş değil, ama çok yakında verecektir.
But she has found a new family now, hasn't she? "
Ama artık kendine yeni bir aile buldu, değil mi?
Hmm... But why hasn't she awakened yet?
Fakat hala neden bilinç kazanamadığını merak ediyorum.
I've been trying to reach her, but she hasn't answered her page.
Ona ulaşmaya çalışıyordum ama çağrı cihazına yanıt vermedi.
The first month, she cried a lot, but she hasn't mentioned you in two weeks.
Ama iki haftadır senin adını bile anmadı.
What if it isn't what she has seen... but what she's supposed to see but hasn't had the chance?
Peki gördüğü değilde, görmesi gerektiği halde görmediği, görmek istemediği bir şey ise?
But why hasn't she made her move?
Peki neden şimdi atağa geçmiyor?
She was supposed to send it, but hasn't written at all.
Yollayacaktı güya mektupla ama yazmadı da hiç.
But lately she hasn't Been coming to dinner
Fakat son zamanlarda hiç Yemeğe gelmiyordur...
But she hasn't, even shown up yet.
Fakat hala ortalarda öyle biri yok
Well, she hasn't said it, but she's not stupid.
Söylemedi ama hiç de aptal bir kadın değil.
Said Tommy's usually around, but she hasn't seen him tonight.
Tommy genelde buralardaymış, ama bu gece görmemiş onu.
She was pretending she hasn't heard from him but I found this picture.
Babam hakkında birşey duymamış gibi davrandı fakat dolabının üzerinde bu resmi buldum.
absolutely beautiful, sweet as pie... is the greatest child God ever put on this earth... but you do not wanna mess with her when she hasn't had her medication... in a dark, deserted alley.
acayip güzel, pasta kadar tatlı... Tanrının bu dünyada yarattığı en sağlam kız... İlaçlarını almadığı zaman ona karışmayı hiç istemezsin... karanlık ıssız bir vadide.
- But she has done it, hasn't she?
- Ama yaptı, değil mi?
But She hasn't come back from one of these day trips?
Ama bu günlük ziyaretleriden geriye dönmedi mi?
She lives with our mother, but she hasn't told her anything yet.
Annemizle yaşıyor, ama ona daha bir şey söylemedi.
Uniform were here yesterday but she hasn't shown up yet, so they passed it to us.
Polisler dün geldi ama karısı hala ortaya çıkmadı. Sonra da bizi aradılar.
No, she hasn't complained, but she's sad you never contact the children, that you forget their birthdays, and only sporadically visit them.
Hayır, şikayet etmedi. Ama çocuklarınızı aramadığınızı söyledi. Yaşgünlerini unutuyormuşsunuz.
I know she hasn't done it totally on her own yet, but somebody was gonna grab her.
Kendisine şimdilik bir iş bulmamıştı, fakat biri onu kapacaktı.
But she hasn't said anything yet.
Su ana kadar birsey söylemedi.
- She hasn't been touched yet... but I know she likes brave men.
- Henüz beğendiği yok ama cesurları seviyor.
I mean, she hasn't got a clue what he's really about, but...
Nasıl biri olduğu hakkında en ufak bir fikri yok ama -
but she's gone 43
but she's not here 34
but she can't 33
but she isn't 30
but she couldn't 19
but she 181
but she does 37
but she didn't 123
but she doesn't 25
but she is 47
but she's not here 34
but she can't 33
but she isn't 30
but she couldn't 19
but she 181
but she does 37
but she didn't 123
but she doesn't 25
but she is 47