But she wouldn't tradutor Turco
934 parallel translation
It's a bit run down now, but she wouldn't let it go.
Şu an bina kötü durumda ama annem bir türlü elden çıkarmak istemedi.
She was perfectly fine... but she just wouldn't wake up.
İyiydi ama uyanmıyordu.
She says she's okay now... but she wouldn't look at me straight in the eyes.
Daha iyi olmuş ama gözü beni görmüyor.
I tried to talk to him, but she wouldn't let me near him.
Reg ile konuşmaya çalıştım ama kadın beni yanına yaklaştırmadı.
I also once knew a Tonischka she was a beautiful girl but I wouldn't have gone to console someone condemned to death...
Ben bir tane Tonischka biliyorum o güzel bir kız.. ... ama ben ölüme mahkum birini teselli etmek için gitmezdim...
She came out and I tried to stop her, but she wouldn't listen.
Onu durdurmaya çalıştım ama beni dinlemedi.
I've tried to be close to her, but she wouldn't let me.
Ona hep yakın olmak istedim ; ama izin vermedi.
making things up all the time I tried... but she wouldn't
Denedim ama kabul etmedi.
But she wouldn't lend Jeff the money.
Ama Jeff'e para vermez.
But she wouldn't take any.
Ama hiç istemedi.
I asked her to go to bed, but she wouldn't hear of it.
Ben yatmasını söyledim, ama bana kulak asmadı.
I wanted to marry her... but she wouldn't.
Onla evlenmek istedim ama o istemedi.
She tried to get a divorce from him to put in with you but he wouldn't give it to her.
Seninle birlikte olabilmek için ondan bosanmak istemis... ama Archer kabul etmemis.
She said she wouldn't be my wife, but... she wouldn't give me a divorce!
- Dedi ki karım olamazmış ama beni de boşamazmış!
She may be funny some ways, but she wouldn't do nothing wrong, so I'd like it if you didn't talk to people like it was.
Bazı açılardan tuhaf olabilir ama yanlış bir şey yapmaz. O yüzden insanlarla yanlış bir şey yapmış gibi konuşmanızı istemiyorum.
She's ashamed of us because she says she's an artist and we're just plain workers but I wouldn't change for her.
Bizim için utanç kaynağı. Artist olduğunu söylüyor ama... bizler basit işçileriz. Ama onun için değişmeyeceğim.
We know all the other details, but she wouldn't tell us that.
Geri kalan her detayı biliyoruz ama bize istediğimizi söylemeyecek.
Yes. Well, she tried to explain, but they wouldn't really let her explain.
Evet, açıklamaya çalıştı, ama kimse gerçekten açıklamasına izin vermedi.
She was no prize package, but she wouldn't frame you.
Zemzemle yıkanmış sayılmazdı, ama sana iftira atmazdı.
But she wouldn't care, because she'd be with you and that's what she wants.
Bunu umursamıyor, çünkü seninle olacak, istediği bu.
I told her you wouldn't be able to speak to her. But when she saw you in the parade, she said you were Sinterklaas as she calls you, and you could talk to her.
O'na seninle konuşamayacağını söyledim... ama sizi dünkü törende görünce... size "Sinter Claes" dedi... ve onunla konuşabildiniz.
I even knew she wouldn't come the first night... but I sat there, grinding it out.
Daha ilk geceden oraya gelmeyeceğini bile biliyordum ama yine de bekleyip durdum.
I thought she wouldn't come, but then she'd be sorry.
Ben o gelmedi diye düşündüm, ama sonra o üzüldü dedim,
- He brought a note from Dad. Well, I tried to tell her but she wouldn't give me a chance.
Ona söylemeye çalıştım ama bana izin vermedi.
But she wouldn't have married if she knew I wasn't going to.
Ama bunun gerçekleşmeyeceğini Noriko bilse evlenmezdi.
She suggested calling it off, but I wouldn't hear of it.
İptal etmemizi önerdi ama kabul etmedim.
But I wouldn't want her to stay out here unless she likes it out here and wants to stay here.
- Ama burayı sevmezse, burada kalmak istemezse, ondan kalmasını isteyemem.
You steer well enough, but you don't know nothing about the engine. Suppose she broke down on you out there? Wouldn't you look foolish?
Ama makineyi hâlâ bilmiyorsun, ya bozulursa, gidip o makine üzerinde bir iki şey yaparım, tekrar çalışmasını sağlarım, tükürürüm, tekmelerim ve çalışmaya başlar.
But she wouldn't smile.
Ancak o gülümsemedi.
I wanted her to smile, but she wouldn't.
Gülümsemesini istedim ama gülümsemedi işte!
I wanted to run her out before she ever got in but you wouldn't listen.
Aklınızı çelmeden onu kovmaya çalıştım ama dinlemediniz. Hiçbiriniz!
What about the time she wanted to make dinner, but you wouldn't let her?
Peki ya yemek yapmak istediği zamanlara ne demeli, ona hiç izin vermedin.
She said she wouldn't sing, but she couldn't resist it.
Şarkı söylemeyeceğini söylemişti ama dayanamadı.
I don't know, but she said she wouldn't come back ever.
Bilmiyorum, ama asla geri gelmeyeceğim dedi.
She thought I should live with him, but I wouldn't.
Onunla yaşamam gerektiğini söyledi ama yapmadım.
I tried to get her to see Doc Pursey, but she wouldn't.
Ona Doktor Pursey'e görünmesi konusunda ısrar ettim ama işe yaramadı.
But Grace said that it would be all right. That she wouldn't be very long.
Fakat Grace önemli olmadığını, uzun kalmayacağını söyledi.
I tried to tell her of your belated surge of honesty, but she wouldn't listen.
Geç de olsa, dürüst yanının ağır bastığını söyledim ama dinlemedi.
But Mother wouldn't do that, she couldn't.
Fakat annem böyle bir şey yapmış olamaz, olamaz.
But she wouldn't...
O düşündüğün gibi bir şey yapmaz...
But if she loved that fella hard enough, she'd stay a widow, wouldn't she?
Ama o adamı çok sevmiş olsa dul olarak kalırdı, değil mi?
If she was only ugly, it wouldn't be so bad, but pretty like she is, it's an out and out waste.
Eğer çirkin olsaydı, farketmezdi. ama güzel kadın doğrusu Bu bir sıkıntı.
But she wouldn't tell.
Ama konuşmadı.
But she wouldn't tell them anything.
Ama hiçbir şey anlatmamıştı.
It was supposed to be tonight, but she told them unless they switched and she was finished by 7, she wouldn't be there.
Bu gece şarttı, ama onlara saat 7'ye kadar bitmezse ve kapatmazlarsa oraya gitmeyeceğini söyledi.
We've all taken a cut or two at the Harringtons, but she wouldn't do a thing like that.
Hepimizin Harringtonlarla bir şekilde bağı var ama o işleri bu şekilde yürütmüyor.
I wouldn't expect you to understand this... but it's a great comfort for a girl to know... she could not possibly sink any lower.
Bunu anlamanı beklemiyorum... ama daha fazla düşemeyeceğini bilmek... bir kız için büyük bir tesellidir.
But why wouldn't she like it?
Ama bundan neden hoşlanmasın?
I knew what she was doing... and I wanted to tell you... but you wouldn't have believed me.
Onun neler çevirdiğini biliyordum. Ve sana söylemek istedim. Ama bana inanmazdın.
She's convinced that someone touched her, and I tried to make her see it wasn't possible, but I'm afraid she wouldn't listen to me.
Sırtına biri dokundu sanmış. Ben de bunun imkânsız olduğunu söyledim ama korkarım ki beni dinlemedi.
You wouldn't believe it now, but 20 years ago, she was a mighty handsome maid.
Buna inanmayacaksın ama 20 yıl önce güçlü-kuvvetli ve çekici bir hizmetçi idi.
but she wouldn't listen 26
but she's gone 43
but she's not here 34
but she can't 33
but she isn't 30
but she couldn't 19
but she hasn't 17
but she 181
but she didn't 123
but she doesn't 25
but she's gone 43
but she's not here 34
but she can't 33
but she isn't 30
but she couldn't 19
but she hasn't 17
but she 181
but she didn't 123
but she doesn't 25