But that's fine tradutor Turco
1,040 parallel translation
But he's too fine to use words like that.
Ama o gibi kelimeler kullanmak için çok iyidir.
And this fine line that runs from ear to chin... is not as obvious any more... but it is etched there by your easygoing, indolent ways.
Ve bu kulağından çenene gelen güzel çizgi artık çok belli olmuyor ama senin tembel ve yumuşak tavırlarınla oraya kazınmış.
I didn't know, but that's fine, since I want to sell it.
Bilmiyordum ama iyi oldu. Madem ki satmak istiyorum.
But that's fine.
Ama tamam.
I've got a plan. It's fine for you... because you talk in class, but I can't wait that long!
Çünkü, sen sınıfta konuşursun, ama ben o kadar bekleyemem!
That's fine, but... what can be done with events that have no place of their own in time, events that have occurred too late, after the whole of time has been allocated?
Tamam ama, zamanın tümü paylaşıldıktan sonra, kendi zamanlarında yer bulamamış, çok geç oluşmuş olaylarla ne yapılabilir?
That's fine for you, but it doesn't do much for my case.
Senin için iyi, ama benim durumuma faydası yok.
Believe me, I know that it's unfair and sexist, but, frankly, anything that gets him out of the house nights is fine with me.
İnanın bana, biliyorum haksız ve seksist bir şey ama açıkçası geceleri onu evden uzak tutan herhangi bir şey bana uyar.
Oh, well, um, I just came in to, uh... to talk with you, actually, but, um, that's fine.
Oh, aa, şey, Aslında ben buraya, ee... seninle konuşmaya gelmiştim, ama, önemli değil.
That, Lieutenant, is indeed a fine hand in any man's book, but I believe, sir, that I could possibly beat that hand.
O, Komiser, gerçekten bir adamın kitabındaki en iyi el, fakat inanın bana, efendim, o eli muhtemelen yenebilirim.
" that box is beautiful, it's a fine thought, but doctor Spaziani wouldn't think you did it for personal benefit?
" Kutu çok güzel ve hoş bir düşünce,.. ... ama doktor Spaziani bunu çıkar sağlamak için yaptığını düşünmeyecek midir?
That's fine for a machine but not for a human.
Bu bir makine için iyi ama insan için değil.
Fine, that's unfortunate, but in a situation like this, it's important to take it like a man.
Peki, talihsiz bir durumdu. Ama böyle durumlarda en önemli şey bir erkek gibi davranmak.
Yeah, that's all fine and good, but, I mean, I have seven kids and a garden shop.
İyi bir fikir. Ama yedi çocuğum var, ve bir bahçivan firmam.
That's fine, but we have plenty now.
Çok iyisin ama, bu yumurtalar bize yeter.
But if you wanna split, that's fine, too.
Ama bırakmak istersen, o zaman da iyi.
But I understand that Gino is an extraordinarily fine young man.
Ama anladığım kadarıyla Gino olağanüstü bir genç adammış.
That's very good of you, but I'm fine just sitting here.
Çok sağ ol delikanlı, ama yerim iyi.
Well, if you know anybody who's got an army for rent, that's fine, but my User told me to go take that sucker out, or I'm never getting out of here.
Kiralık bir ordusu olan birini tanıyorsan, mesele yok. Ama benim Kullanıcım o serseriyi kesinlikle yakalamamı istedi. Ya da buradan asla çıkamayacağım.
That's some very fine thinking there, Mr. Masaggi, and a great motivator but right now, General Cordosa's not even taking my calls.
Harika düşünmüşsünüz Bay Massagi, çok motive oldum ama General Cordosa telefonlarıma cevap bile vermiyor.
And that's fine, but... we can't go on this way anymore.
Onu anlıyorum ama bu devran böyle gitmez.
Maybe that's nothing, maybe she'll be fine in the morning, but how do I know?
Belki bu önemli bir şey değildir, belki yarın sabaha bir şeyi kalmaz ama bundan nasıl emin olabilirim?
- Well, that's fine, but we need proof.
- Evet, ama bitirebilmemiz için kanıt lazım.
It used to play fine. But it broke, and it's been like that ever since.
Bu iyi çalıyordu ama kırıldı, sonra böyle oldu.
Your father gave me 20 bucks to keep you from running, but if you wanna do that, that's fine.
Baban kaçmanı engellemem için 20 dolar verdi ama bunu yapmak istiyorsan sorun değil.
That's fine, Mr. Fabrizi, but let's get back to the bit about the lockers.
Tamam Bay Fabrizi, şu kilitli dolaplar meselesine dönelim.
But if you want to crawl before we walk that's fine too.
Ama yürümeden önce emeklemek istiyorsanız bu da olur.
That was all fine, but in the final act... after he left her... my father told me she's gonna kill herself... and I was terrified.
Her şey çok güzeldi, ama son perde... adamın gitmesinden sonra... babam bana kadının kendisini öldüreceğini söylemişti... ve çok korkmuştum.
We've been doing that all along, but it looks like it's doing fine now.
Başından beri bunu yapıyoruz. Şimdilik iyi gidiyor gibi.
Well, lady, there's not a real big moth problem off the Pacific coast. But if you want one out of cedar, that's fine. I'll start all over.
Pasifik sahilinde büyük bir güve sorunumuz yok, ama sedir olsun derseniz baştan başlarım.
You want to come back on Sunday and read'em bedtime stories, that's fine, but not now!
Pazar günü gelip onlara masal anlatmak da ister misin, bana uyar, ama şimdi olmaz!
She's pretended for so long that everything's fine, but you can see clearly how... how lost she is.
Çok uzun zamandır her şey yolundaymış gibi davranmış. Ama onun ne kadar çaresiz olduğunu görebiliyorsunuz.
Fine, but now that I'm working... maybe I won't go anymore.
İyi, ama ben artık çalışıyorum. ... belki de artık gitmeyeceğim.
Well, I wish I could accommodate you, Claudia, but after closer scrutiny, there are a few fine points that need to be discussed.
Keşke öyle olsaydı, Claudia... ama detaylı incelemeden sonra... tartışılması gereken birkaç nokta bulduk.
That's okay. That's fine, but when those millions start rolling in,
Senin o Mustang'in üzerinden atlayarak yaralanmadığını düşünmeye başladım.
Fine, but now that you insist on going, there are going to be a few rules.
kendi evimizde olmamız dışında evimize en yakın burada hissedebilirdik.
- Well, that's fine,..... but where's Cmdr Riker?
- Bu güzel,... ama Yarbay Riker nerede?
- But very fine. - That's a different procedure.
O başka mesele.
I don't mean to meddle, but... if you want to cast her again, that's fine.
Karışmak gibi olmasın, ama... Ona rol vermek istiyorsan, tamam.
That's fine, but you got to get re-elected.
Sorun yok, ama yakında seçim var.
No, she'll tell everybody, but that's fine.
Hayır, herkese anlatacak, ama sorun değil.
You wanna kill yourself, that's fine... but there's two of us here, and I'm counting on you.
Kendini öldüreceksen öldür... ama bu işte beraberiz ve sana ihtiyacım var.
I don't remember it having batteries, but I'm sure that it's fine.
Pili olduğunu hatırlamıyorum, ama eminim bu normaldir.
That's fine, but hides the tummy.
Böyle iyi, ama karnını içine çek.
Wayne is a fine, fine young man with a bright future, but he did have that look in his eye when you two were dancin'.
Wayne parlak geleceği olan iyi bir delikanlı, Ama siz dansederken gözlerindeki o bakış.
That's all fine and good, but none ofthose unpleasant people... are going to be at the recital next week.
Bunların hepsi hoş güzel ama hiçbiri şikayetçi değil ki... Haftaya resitalde olacaklar.
That's fine for you, but what about me?
Evet, senin için hava hoş ama ya ben?
You're just being diplomatic, but that's fine.
Diplomatik davranmaya çalışıyorsun, bunu anlıyorum.
Roy, that's fine, but I don't have time for this!
Roy, çok güzel ama bunun için zamanım yok!
- That's fine but...
İyi fakat...
That's fine but we don't have any money.
İyi olur ama paramız yok.
but that's not you 16
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's the way it is 43
but that's not all 68
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's the way it is 43
but that's not all 68