But that's it tradutor Turco
29,068 parallel translation
I always thought it would be needles and test tubes, but turns out that's really pricy.
İğne ve test tüpleriyle olur diye düşünürdüm ama çok pahalı olduğu ortaya çıktı.
Look, the clinic is a joke, I know, and nobody wants to go over there. But it's not a joke when a pregnant lady has to wait over an hour for someone to come over and confirm that she has cancer.
Millet klinikle alay edip duruyor ve kimse gitmek istemiyor biliyorum ama hamile bir kadının bir saattir birinin gelip kanser olduğunu onaylamasını beklemesi hiç komik değil.
But now that we have it, maybe we can finally find who's responsible.
Ama şimdi elimizde olduğuna göre belki sorumlu kişiyi sonunda bulabiliriz.
Wow. Well, that probably is gonna be a longer conversation, but it's good to meet you.
Vay canına, bunun daha uzun bir konuşma olması gerekiyor.
Oh, but really, you don't, and it's kind of crazy that you think that you do.
Oh, ama aslında, değilsin. Hatta gitmek zorunda olduğunu düşünmen biraz mantıksız.
Because he will have your blood and the blanket you wrapped him up in, but that's it.
Çünkü senin kanın ve onu sardığın, battaniyenden başka bir şey olmayacak hayatında.
You know, you hear about these families that are estranged, and you can't imagine that happening to you, but it is.
Birbirinden ayrılmış aileler olduğunu duyuyorsun kendi başına geleceğini hayal edemiyorsun ama geliyor.
I mean... I mean, it's great that you can stay, but you've already been here three days.
Kalabiliyor olman harika ama üç gündür buradasın.
I mean, the Bronx is up and the Battery's down, but that's it.
Bronx yükselişte ve Battery bunalımda ama hepsi bu.
Also... I want to apologize for being a bigot, even though I think that it's way too harsh of a word, but still.
Ayrıca yobaz olduğum için özür dilemek istiyorum ki bunun çok ağır bir kelime olduğunu düşünsem de.
Sure, it started out that way, but you know how these things go, spending time together, sharing intimate secrets, laughing about nothing in particular.
Evet, öyle başladı ama bu işler nasıl ilerler biliyorsun birlikte zaman geçirdik, çok gizli sırlarımızı paylaştık hiçbir şey yokken gülüşmeler falan.
But I happen to like that it's inspired by the Italian rationalist movement of the 1920s.
Ama esin kaynağının 1920'lerin İtalyan rasyonalistliği olmasını seviyorum.
I know that your private beach launch last Christmas was successful, but when we scaled it up to a much larger rocket, we found some instability issues.
Geçen Noel'de başarılı olan özel plaj fırlatışınızı biliyorum ama bunu çok daha büyük bir rokete uyarladığımızda bazı kararsızlık sorunları bulduk.
Okay, seconds away from launching Walter, but somebody's gonna have to push that button because I-I can't do it.
Tamam, Walter'ı fırlatmaya bir kaç saniye var ama birinin o tuşa basması gerekecek çünkü ben yapamam.
Now, I've heard the rumblings about how lucky we are, and it's true, but the truth is, it's what happens... When we're not on a case that has defined who we are.
Ne kadar şanslı olduğumuza dair söylentiler duydum ve bu doğru, ama asıl doğru olan bizi tanımlayan şeylerin bir vaka üzerinde çalışmıyorken yaptıklarımız olduğu.
To Aaron and Jack, I don't know who's luckier, but it warms my heart to know that they'll be together every day and safe.
Aaron ve Jack'e, kim daha şanslı bilmiyorum, ama devamlı birlikte ve güvende olacaklarını bilmek içimi ısıtıyor.
And I know what it's like to think that you're not allowed to, but you don't get to just quit.
ve izin vermediğini düşünmenin nasıl bir şey olduğunu biliyorum, ama sessiz olamadın sadece.
But she's still in my life and she's facing it, just like he did, because there's always a chance that things will get better.
ama o hala hayatımda ve bununla yüzleşiyor, babamın yaptığı gibi, Çünkü bazı şeylerin daha iyi olması için daima şans vardır.
We protect this whole neighborhood, and what you did, you may think that it's a joke, but you really hurt us.
Tüm mahalleyi koruyoruz ve bu yaptığın şeyle şaka olduğunu düşünsen de bize gerçekten zarar veriyorsun.
It's an interesting theory, Jiya, but how are you getting all that from a few words in a note?
Bu çok ilginç bir teori Jiya, ama bunları nottaki bir kaç kelimeden nasıl çıkarabildin?
But it would fight the idea that he's honoring the conditions of his parole.
Fakat onurlandırdığı fikri savunur Şartlı tahliyesinin şartları.
But at... at that level, it could be contamination from her time in the patrol car.
Ama.. bu seviye devriye arabasında eline bulaşmış olabilir.
But then we wouldn't have had this. That's it.
Ama buna sahip olamazdık.
But Murphy's cure, it fixes all of that.
Ama Murphy'nin tedavisi hepsini çözecek.
Well, that's great that he saved your life and all, but it doesn't make up for all the lives that he ruined.
Hayatını kurtarması iyi bir şey, ama mahvettiği onca hayatın telafisi olmaz bu.
That's all good, but the longer that Meghan's gone, the more it feels like she's not coming back.
Tüm bunlar tamam ama Meghan ne kadar süre kayıp olursa... daha fazla geri dönmeyecek gibi hissettiriyor.
But if we're the only ones that he told about Catalan, it's only a matter of time before they come for us.
Ama Katalan'dan bir tek bize bahsettiyse peşimize düşmeleri de an meselesi.
But it's good to know that's how you see me.
Beni öyle gördüğünü bilmek iyi oldu.
It's gonna happen from time to time now that you're in the public eye, but it doesn't mean you got to respond to every rumor.
Artık göz önünde olduğun için zaman zaman böyle şeyler olacak ama her dedikoduya karşılık vermen gerekmiyor.
Hm. Look, I know that you were close with Jason Atwood, but it's a friendship that could cause problems for you.
Atwood'la yakın olduğunuzu biliyorum ama bu arkadaşlık, başına bela olabilir.
Maybe that's got something to do with it, but she seemed to be a bit obsessed with me.
Belki onunla bir ilgisi vardır. Ama kadın bana kafayı takmış gibiydi.
If all A's are B's, but not all B's are C's, is it possible to have an A that's also a C?
Bütün A'lar B ise, ama bütün B'ler C değilse aynı zamanda C de olan bir A mümkün müdür?
Well... it can be done, but it's not... it's not that simple.
Şey yapılabilir ama... O kadar kolay değil.
It used to be mine too, but now that I'm here, I know it's not anymore.
Benim de hayalimdi ama şimdi buradayım ya, artık hayalim olmadığını biliyorum.
But... that's not really a surprise, is it?
Ama... Bu sürpriz değil, değil mi?
But it's at times like these that I remember my training.
Ama böyle zamanlarda eğitimimi hatırlıyorum.
Not that I blame you for César's death, but it must be quite a weight on your conscience.
- César'ın ölümünden seni suçluyor değilim. Ama bu, vicdanın için bir yük olmalı.
You can, but remember Mr. Enriquez specifically stated that he was walking the punch bowl to the band shell, about to set it thereupon, at the moment he heard the gunshots.
Kımıldayabilirsin, ama unutmak ki Bay Enriquez silah seslerini duyduğu sırada panç kâsesini yarım daire şeklindeki sahneye götürdüğünü onu yerleştirmek üzere olduğunu özellikle belirtmişti.
I'm sorry it takes me so long to trust people I love, but today is about victory, and I think it's only fitting that we share that victory as a family.
Özür dilerim sevdiğim insanlara güvenmem zaman alıyor. Ama bugün zafer günü. Zaferi ailecek kutlamak daha anlamlı.
You want me to tell you that it's okay to walk away, but I won't do that.
Bu işten sıyrılmanın doğru olduğunu söylememi istiyorsun. Ama olmaz.
I can't thank you and Chris enough for everything that you've done for me, but it's time for me to go.
Bana yaptıklarınız için sen ve Chris'e ne kadar teşekkür etsem yetmez. Ama gitme vaktim geldi.
I don't know who that is, but it's time to say good-bye.
Bunun kim olduğunu bilmiyorum ama vedalaşma vakti geldi.
It's true that there can be safety in numbers, but numbers can also be something of a problem when you're trying to find your own nest.
Yüksek sayıların güvenlik sağladığı doğru, fakat problem de yaratabilir.
But that's not the end of it.
Ama hikâye burada bitmiyor.
If I can raid that fire truck and a dive shop, I can whip something up, but it won't last long down there.
Şu itfaiye arabası ve dalış dükkânına baskın yapabilirsem bir şeyler uydurabilirim ama aşağıda çok fazla dayanmaz.
But you see how that's not funny? I get it.
- Ama hiç de komik olmadığını, anlamadın mı?
She's immaterial to my quandary, but... he feels it's imperative to share one's professional life with one's romantic partner and to have that partner reciprocate.
Kadının yaşadığım ikilemde hiç bir önemi yok, ama Marcus göre, insan mesleki hayatını duygusal arkadaşı ile paylaşmalı ve bu da karşılıklı olmalı. Buna sen de katılıyor musun?
That cargo ship is sitting above the storm's vortex for now, but it's sinking fast.
O kargo gemisi şimdilik fırtınanın girdabında bulunuyor fakat hızlıca batıyor.
And they're holding everybody hostage, but don't worry about it, because nobody's been hurt and nobody's gonna get hurt, you and I are gonna make sure of that.
Herkesi rehin almışlar. Merak etme ama, kimseye bir şey olmadı ve olmayacak. Biz de bundan emin olacağız.
- Yeah, but it's a matter of time before that news leaks.
- Evet, ama haberin sızması da an meselesi.
But I think that it's time you know all about Chris
Ama sanırım senin de Chris'ten haber alma vaktin geldi
but that's not you 16
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's the way it is 43
but that's not all 68
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's the way it is 43
but that's not all 68