But that's not all tradutor Turco
1,159 parallel translation
Major, these visions may be important but I think we're all in agreement here that they are not as important as Captain Sisko's life.
Binbaşı, bu öngörüler önemli olabilir, ama sanırım hepimiz hiçbirinin Kaptan Sisko'nun hayatından değerli olmadığında hemfikiriz.
That's what everybody says... but with all due respect, miss... I'm not the one hanging off the back of a ship here.
Herkes hep aynı şeyi söylüyor... yanlış anlamayın bayan ama... küpeşteden sarkan ben değilim.
But you're not moving until all that poison's out of your body.
Ama tüm o zehir vücudundan atılıncaya kadar bir yere gitmiyorsun.
Well, I want my old ass back, but chances are that's not gonna happen, but remember, just the fact that you're here at all is something to be proud of.
Ben de eski popomu geri istiyorum ama bunun olmayacağını biliyorum. Ama unutmayın, buraya gelmiş olmanız bile gurur duyulacak bir şey.
All I'm asking is to talk to the boy, not for you, not for him, but for the baby that's about to be born.
Tek istediğim oğlanla konuşman, seni için değil, onun için değil, doğmak üzere olan bebek için.
Their suffering is a given, and we all wish we could bring Kevin Parkinson back, but lawsuits unfortunately do not do that.
Bir yargıcın karşısına çıktım itirafın anayasal nedenlerle atılması gerektiğini savundum. Yargıç kitabına göre hareket etti. Suçlu olduğunu bildiği halde.
I took great comfort in knowing that we'd all be together again one day, but it's not true.
Bir gün yeniden birlikte olacağımızı bildiğim için çok seviniyordum ama doğru değilmiş.
She may have been raised by Borg, raised to think like a Borg... but she's with us now and underneath all that technology, she is a human being- - whether she's ready to accept that or not.
Borg tarafından, büyütülmüş olabilir. Borg gibi düşünerek büyümüş... ama şu anda bizimle beraber ve o teknolojinin altında, bulunan şey bir insan- - bunu kabul etse de, etmese de.
Say what you need to Charlie if that's all you've come her for,... but Sarah is not over you yet, so you break her heart again and, God help you, I'll make you wish you never did.
Charlie'ye ne söylemek istiyorsan söyle, eğer buraya bunun için geldiysen,... ama Sarah hala seni affetmedi, onun için kalbini tekrar kırarsan, Tanrı sana yardım etsin, hiç yapmamış olmanı dileyeceğim.
I mean, not exactly the same sort of person your mother was, but he's not as bad as all that, surely?
Şey, yani, annen gibi biri sayılmaz, ama o kadar da kötü olmadığından eminim.
But that's all it has going for it, and it's not enough.
Davanın tek ele gelir yanı bu, ama yeterli değil.
The cops took all the credit for bustin'Samson, but that's not important.
Samson'ın tutuklanmasından dolayı tüm övgüyü polisler aldı, ama bunun bir önemi yok.
I sincerely wish that we had a place for all of you, but that's not the case.
Samimiyetle söylüyorum ki hepiniz için bir yerimiz olsun isterdim. Ama durum böyle değil.
Both immense and colorful temples like the great structure called Madinat Habu were the setting for magnificent rituals that proclaimed to all not only the Pharaoh's power and wealth, but his devotion to the gods he would one day join on a journey through eternity.
Çok büyük ve renkli Madinat Habu adlı büyük yapı gibi tapınaklar sadece Firavun'un gücü ve sağlığını değil aynı zamanda tanrılara bağlılığını da ilan eden olağanüstü tören yeri olarak hazırlandı. Bir gün sonsuzluğa giden geziye katıldı.
They think I hold a grudge against humanity, but that's not it at all.
Ama hiç de öyle değil.
Yeah, OK, werewolf, but that's not all the time.
Tamam, kurt adamsın. Ama her zaman değil.
First, I know you don't like me and you look at me as some sex-crazed teenager looking to corrupt your granddaughter, but I assure you that's not the case. Not at all.
Birincisi beni sevmediğinizi ve beni torununuzun peşindeki sex delisi bir genç delisi gibi gördüğünüzü biliyorum ama sizi temin ederim ki herşey bundan ibaret değil.
But all we've ascertained from satellite photos is that it's not on the roof.
Ama hepimiz uydudaki gördüklerimizden çatıda olmadığından kesinlikle eminiz.
YEAH, BUT THAT'S NOT WHY I LIKE IT ALL THE TIME.
Evet ama sırf bu yüzden sevmiyorum.
All right, not that I give a damn, but how was everybody's weekend?
Pekâlâ, çok da umurumda değil gerçi ama hafta sonunuz nasıl geçti?
But only that we had loved them,..... and that they hadn't heard us calling,..... still do not hear us calling them out of those rooms..... where they went to be alone for all time,... .. and where we will never find the pieces to put them back together.
Önemli olan, onları sevdiğimiz onları çağırdığımızı duymamış olmaları ve hala onları o odalardan dışarı çağırdığımızı duymayışları oraya ebedi yalnızlık için gidişleri ve orada onları tekrar bir araya getirecek parçaları asla bulamayacak oluşumuz.
But that's not all I am.
Bu hayattan zevk alma yolum.
Then my mother asked me to have a daughter, so that she'd become fine I had a daughter, but yet she did not become all right I have been married for 6 years ln these 6 years, I did it only twice, that too at mother's behest!
Sonra annem bir kızım olmasını istedi ve o iyi oldu... Bir kızım var fakat o henüz tam iyi değil Altı yıllık evliyim l have been
In order to become a perfect vessel for love one has to cease all activity. Not only physical, but mental as well. It's only when you've reached that state of emptiness that you're ready, at last, to be filled with love.
Bu sadece boşluk durumuna eriştiğin zamandır...
That sort of lifestyle's all right for some people but not for me.
Bu tür bir yaşam tarzı bana uygun değil.
Sweetheart, that's all very nice but if you're not going to eat pussy, you're not a dyke.
Tatlım bütün bunlar çok hoş ama kadın cinsel organı yalamayacaksan, lezbiyen değilsin demektir.
Uh, it's..... not that I doubt you, but... um, why do you think it happened all of a sudden?
Bu senden kuşkulandığım için değil, ama... neden birdenbire olduğunu düşünüyorsun?
And... the last few years have been... Well, sometimes not so easy, but that's all over now.
Son birkaç yıl bazen pek de kolay değildi.
But that's not all.
Bu kadarla da kalmıyor.
- Maybe that's not fair, and I'm reading all kinds of things wrong... but it sure felt that way to me.
Belki de haksızlık ediyorum, bazı şeyleri yanlış anlıyorum ama ben bundan emindim.
But we never know that it's not true love... until it's over. We've all been in love.
Fakat ayrılana kadar, onun gerçek aşk olmadığını... anlamadık.
It's not because of your world, I know all that, but... But?
Senin dünyandan dolayı ama... ama?
But that's not all.
Ancak bu kadar değil.Başka dans türlerini de çalışacağız.
Maybe not, but you see, I know that because that's what he tells all his gals.
Belki de öyle, ama anlarsınız, bunu biliyorum çünkü bütün hatunlarına da bunu anlatmış.
Because she can be bitchy, but that's not all she's about.
Bir sürtük gibi görünebilir, ama her zaman öyle değil.
- I know. You? built all the houses of the city, but that do not mean...
Bütün evleri senin yapmış olman, demek değil ki...
You do realize that all pupils... must attain the highest standards, not just in ballet but in their ordinary academic work.
Farkına varırsınız ki bütün öğrenciler... en yüksek standartlara ulaşmak zorundadırlar, sadece balede değil fakat sıradan akademik işlerinde de.
But all that is not true.
Ama hepsi de yalanmış.
Like everyone I'm hungry, but that's not all!
Oy birliği yapılmış gibi : Yasalara uyan yurttaşların hepsini aynı kalıbın içine sokuluyorlar.
But that's not all.
Ancak hepsi bu değil.
I'm not sure, but as long as they help vanquish Belthazor, that's all I really care about.
Emin değilim ama Belthazor'u ortadan kaldırmaya yardım ettikleri sürece tek ilgilendiğim bu.
With all due respect to your ordeal... but I was just wondering if they consider that incest or not.
Sıkıntına saygısızlık etmek istemem... ama sadece bunu ensestten sayıyorlar mı? diye merak ettim.
But there's a danger that not all will return.
Ama tamamını geri kazanamama tehlikesi ile karşı karşıyayım.
I wanted to say that it's not that I don't appreciate all you're trying to do, but I can't just walk away from him.
Yapmaya çalıştıklarınızı minnettarlıkla karşıladığımı söylemek istedim ama onu terk edemem.
One, that I'm sorry... not just that I slept with someone... for all the wrong reasons, but... because I didn't tell you.
Birincisi, çok üzgünüm sadece yanlış sebeplerden dolayı başka biriyle yattığım için değil ama sana söylemediğim için.
He's gonna burn all right, but not for that.
Zaten yanacak, ama bunun için değil.
I... I don't care that Isabel treats me like crap, but no one does that to Maria, all right? She's not just some girl!
Isabel'in bana pislik gibi davranması umurumda değil, ama kimse Maria'ya öyle davranamaz,
There's no doubt the bones are human, but that's not the interesting part of all this.
İnsan kemikleri olduğuna şüphe yok. Ama işin ilginç tarafı bu değil
And now it's like there's one guy who's horrible to me but I'm totally sexually attracted to, and then one guy who's really nice to me but I'm not sexually attracted to at all. Wow, that really sucks.
Şimdi, biri var, bana çok kötü davranan ama cinsel olarak çok çekim duyduğum, bir de hiç cinsel çekim duymadığım ama bana çok iyi davranan biri var.
Listen, you can argue all you want when we get back to Voyager, but that's not going to happen unless we come up with a plan.
Voyager'a döndüğümüzde bunları istediğiniz kadar tartışabilirsiniz, lakin plana uymazsak böyle bir şey hiç olmayacak.
But the line between doin'it and not doin'it... that's not fine at all.
Ama yapmak ve yapmamak arasında ki çizgi hiç hoş değildir.
but that's not you 16
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's normal 26
but that's not me 25
but that's the way it is 43
but that's not gonna happen 26
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's normal 26
but that's not me 25
but that's the way it is 43
but that's not gonna happen 26