But that's not gonna happen tradutor Turco
152 parallel translation
But that's not gonna happen today, right?
Ama bu iyileşecek, bugün olmaz mı?
But I guess that's not gonna happen.
Fakat galiba bu olmayacak.
But that's not gonna happen, so here you go.
Ama öyle bir şey olacağı yok, o yüzden buyur bakalım.
And you probably think that you're gonna look completely different but that's not gonna happen right away.
Ve galiba, çok farklı bir görünüme sahip oldugunuzu düşünüyorsunuz. Ama, o kadar çabuk geçmez.
But whatever it is that I could have done whatever I might have implied, whatever you imagined, I'm sorry. It's just not gonna happen.
Benim yapabileceğim her ne ise benden her ne bekliyorsan, ne hayal ediyorsan kusura bakma, olmayacak.
But that's not gonna happen.
Ama bu olmayacak.
But, you know, I'm sure that's not gonna happen this time.
Ama, biliyor musun, bu sefer öyle olmayacak eminim.
I know you want it to happen, but it's not gonna happen because it's a Catch-22, and that's it.
Olmasını istediğinizi biliyorum. Ama olmayacak. Çünkü bu bir "Catch 22" durumu.
Well, I want my old ass back, but chances are that's not gonna happen, but remember, just the fact that you're here at all is something to be proud of.
Ben de eski popomu geri istiyorum ama bunun olmayacağını biliyorum. Ama unutmayın, buraya gelmiş olmanız bile gurur duyulacak bir şey.
But that's not gonna happen.
Bu muhteşem. Sakın ziyan etme.
- Tall blonde and a couple of weeks off... but I suppose that's not gonna happen, especially now.
- Uzun bir sarışın ve bir kaç hafta tatil... Ama tahminim bu gerçekleşmeyecek, özellikle de şuanda.
But that's not gonna happen.
Ama öyle olmayacak.
.. but you never believe that something's gonna happen for you. Not like it does in the movies.
Ama asla... senin için birşey olacağına inanmazsın, filmlerdekinin aksine.
But that's not gonna happen.
Ama böyle bir şey olmayacak.
Thank you, Carter, but that's not gonna happen.
Teşekkürler Carter ama bu olmayacak.
What I want is to wake up and see my mom again. For things to go back to the way they were. But that's not gonna happen, and it's all my fault.
İstediğim, uyandığımda annemi tekrar görmek, herşeyin eskisi gibi olması, ama bu olmayacak, ve bu da benim hatam.
- But that's not gonna happen so maybe I'll end up doing something completely different.
Ama bu imkansız bu yüzden sanırım tamamen farklı bir şeyler yapacağım
I'm sorry, but that's not gonna happen.
Üzgünüm ama istediğin olmayacak.
Now, I know that you've had some kind of relationship with him, and I know that you're hanging onto the idea that you're gonna see him again, but that's not gonna happen.
Onunla bir tür ilişkin olduğunu biliyorum, ve onu tekrar görmek için neler yapabileceğini de biliyorum. Ama bu olmayacak.
But that's not gonna happen so....
Ama böyle bir şey olmayacak.
But that's not gonna happen, and you know why?
Ama bunlar olmayacak. Neden biliyor musun?
But that's not gonna happen if you insist on chasing shadows, chasing conspiracies.
Ama siz gizli planlar ve komplo teorileri peşinde koşarsanız yardım edemem.
That's not gonna happen, but thanks.
Yerin her zaman açık. - Bu olmayacak ama yine de teşekkürler.
I hoped he'd ask me to the homecoming dance, but that's not gonna happen.
Beni mezuniyet balosuna çağırır diye umdum ama öyle bir şey olmayacak.
But I told her that's not gonna happen.
Ama böyle bir şeyin olmayacağını söyledim.
Yeah, that's, um, that's probably not gonna happen, I'm supposed to go to this party tonight, but my dad's making me housesit for his stupid bird while he's away this weekend,
Evet, bu hmm.. bu galiba olmayacak gibi.. Bu gece partiye gitmem gerekiyordu ama babam beni ev bakıcısı yapıyor.
But I guess that's not gonna happen, huh?
Ama sanırım bu olmayacak, değil mi?
But that's just not gonna happen.
Fakat bu olmayacak daha.
It's not gonna happen for 240 years, but okay, I'll pencil that in. I might, uh...
Pekala. 240 yıl sonra bir daha olacakmış, takvimime yazarım.
Not to be Johnny Rain Cloud here, but that's not gonna happen.
Ukala olmak istemem ama bu olmayacak.
- I want off this island too, but we know that's not gonna happen soon.
- Ben de buradan gitmek istiyorum. Ama biliyoruz ki, bu yakın zamanda olmayacak.
Look. So you blew your chance. But that's not gonna happen to me.
Sen fırsatı kaçırmış olabilirsin ama ben kaçırmayacağım.
- But that's not gonna happen either.
-... ama bu da olmayacak.
I know the chain of command can get a little fuzzy on Atlantis, but that's not gonna happen here.
Atlantis'teki emir komuta zincirinin biraz belirsiz olduğunu biliyorum, ama burada öyle olmayacak.
I know you wanted TJ, and I can understand why... but that's not gonna happen.
TJ'yi istediğini biliyorum, nedenini de anlayabiliyorum. Ama olmaz.
Not that it's gonna happen, but it should.
Olacağından değil ama olmalı.
She's not in Asia. I didn't know you were going to Asia. I was talking about it, but that's not gonna happen.
Şimdi, bildiğiniz gibi küçük kasabalarda kanunların uygulanmasının birçok zorluğu vardır.
But you and I both know that's not gonna happen.
Ama ikimiz de bunun olmayacağını biliyoruz.
But recently I found out that's not gonna happen.
Ama daha yeni, bunun olamayacağını gördüm.
Luke, I know you mean well, but that's not gonna happen, okay?
Luke, iyi niyetli olduğunu biliyorum.
But that's not gonna happen anymore.
Tamam ama bu artık olmayacak.
"Dee, I'm sorry, but... " That's not gonna happen.
"Dee, üzgünüm, ama..." Bu sefer öyle olmayacak.
I was just trying to start over but I guess that's not gonna happen now.
Yeni bir başlangıç olacaktı, ama sanırım olmayacak.
I scheduled some movers to be here at 4 : 00, but guess that's not gonna happen.
Saat 4'te birkaç kişiyi çağıracaktım ama sanırım olmayacak.
But if you keep running away, that's not gonna happen.
Ama kaçmaya devam edersen bu olmayacak.
A guy had a bad reaction to anaesthesia, but that's not gonna happen to you. You know what?
Bir adam anesteziye tepki verdi ama bu senin başına gelmeyecek.
She may be fated to die before her time, but what's the point of living for her and for us, if her whole life is spent chasing a tragedy that we're not sure is ever really gonna happen,
Vaktinden önce ölmek belki kaderidir ki bu yaşamın esası onun ve bizim için. Eğer tüm hayatı olacağından emin olmadığımız takip eden bir trajediyle geçirilecekse şimdilik bunun için yapabileceğimiz bir şey yok!
Well, I understand that, sir, but that's not gonna happen here.
Ne istediğinizi anladım, efendim ama bunu yapmayacağım. - Anlayamadım, asker?
I mean, Doyle and I were supposed to see a movie, but I guess that's not gonna happen.
İsterim. Demek istediğim, Doyle ve ben sinemaya gidecektik.
I mean, I'm not avoiding music now because I'm afraid that's gonna happen again, but...
Müziği geri plana atmamın sebebi, yine aynı şeyleri yaşamaktan korkmam değil.
You have been wandering around here like this is some great big joke waiting for hollywood Sam to come rescue you, but that's not gonna happen now, is it?
Buralarda dolanıyorsun, bu kocaman bir şakaymış ve Hollywood'dan Sam'in gelip seni kurtaracakmış, ama bu olmayacak değil mi?