But you did it anyway tradutor Turco
47 parallel translation
- But you did it anyway.
- Ama yine de dövdün.
Okay, but you did it anyway, and I would say that it worked- -
Ama yine de başardın. 25 yıl boyunca da iyi götürdün.
You knew I didn't want to, but you did it anyway.
İstemediğimi biliyordun ama yine de yaptın.
- But you did it anyway.
- Ama sen Yinede Yaptın
But you did it anyway.
Ama yine de gönderdin.
- But you did it anyway.
- Ama yine de yaptınız.
But you did it anyway
Ama sen bir şekilde yaptın Açlık en zalim ustadır
Did you ever fuck something up and you knew you were fucking it up... but you did it anyway?
Hiç bir şeyi batırdığınızı bildiğiniz halde yine de... batırdınız mı?
- But you did it anyway?
- Fakat yine de yaptın.
- Well, but you did it anyway. Well, you told Pete.
- Pete'e, onu incitmek için mi söyledin?
That's different. But you did it anyway.
- Ama yine de incittin.
You knew not to bring anybody back here, but you did it anyway.
Buraya kimseyi getirmemen gerektiğini biliyordun, ama yine de getirdin.
But you did it anyway.
Ama yine de yaptın.
But you did it anyway.
Ama o yine de yaptı.
I didn't approve of that, but you did it anyway, so I'm doing this anyway.
Bunu onaylamamıştım ama yine de yaptın.
but you did it anyway.
Ama yine de yaptın.
But you did it anyway.
Ama yine de başardın.
It couldn't have been easy, but you did it anyway, and for that, you deserve something special.
Hiç kolay olmadı ama yine de yaptın bunun için özel bir şey hak ediyorsun.
- But you did it anyway?
- Ama aldırmadın değil mi?
You were afraid then too, afraid to shoot the junk that killed your boy whistler, but you did it anyway.
Korkmuştun, senin bağımlı Whistler'ı öldüren şeyi vurmaktan korkmuştun ama yine de yaptın.
- But you did it anyway.
- Geceleri uykumu kaçırmaya yetecek kadar.
You knew it would upset him if you told me that it was your move, but you did it anyway?
Hareketin senin olduğunu söyleyince onun üzüleceğini biliyordun ama gene de söyledin? Neden böyle yaptın?
But you did it anyway because even if you're telling the truth, the old you is still inside of you.
Çünkü gerçeği söylüyor dahi olsan eski Kai hâlâ içinde bir yerde.
You're right, there is no need to remind me, but you did it anyway.
Haklısın, gerek yoktu ama sen yine de hatırlattın.
I don't know why you did it but thanks anyway.
Bunu neden yaptın bilmiyorum ama sana minnettarım.
I don't know how you did it but cheers anyway.
Nasıl becerdin bilmiyorum ama gene de tebrikler.
Odo, I know you don't need to eat, but did you ever try it anyway?
Odo, biliyorum, yemek yemek zorunda değilsin ama yine de yemek yemeyi hiç denedin mi?
I don't know if you were thinking about me when you did it, but... Anyway, I love it.
Yaparken beni mi düşünüyordun bilmiyorum ama ben çok beğendim.
It didn't change anything, but you did them anyway. Yell at you?
Birşeyi değiştirmeyeceğini bile bile yaptın.
You should't drink in that conditions, but... I did it anyway.
Bu durumlarda içmemelisin ama zaten içmiştim.
He said that when he wanted to ask you out he didn't think he had a shot. But he did it anyway. And it turned out to be the best thing he ever did.
Dediğine göre, sana çıkma teklif ettiğinde şansı olduğuna inanmıyormuş ama yine yapmış ve bu yaptığı en iyi şey çıkmış.
But thinking about it, it wouldn't matter to me if you did something. Since I wouldn't remember it anyway.
Aslında, eğer benden faydalansan umrumda olmazdı, çünkü bunu zaten hatırlamazdım.
I told you this was a bad idea, but, no, you went ahead and did it, anyway.
Sana bunun kötü bir fikir olduğunu söylemiştim, ama hayır yine de bunu yaptın.
But you... went and did it anyway.
Ama... Gidip bastın işte.
I figured you'd say that, but I did it anyway.
Böyle diyeceğini tahmin ettiğim halde işlemleri gerçekleştirdim.
But you did it anyway.
Yine de yaptın ama.
But you did it anyway.
- Ama yine de yaptın.
I did, but you never believed it anyway.
Yaptım ama buna hiç inanmadın zaten.
! You knew I didn't want you going out on your own, but yet, you did it anyway!
Yalnız çıkmanı istemediğimi bildiğin halde söz dinlemedin.
I've tried to pull him out of it, but I don't have the magic touch, not like you did, anyway.
Çıkartmaya çalıştım ama sihirli dokunuşa sahip değilim, senin aksine.
OK, maybe it's not that funny but you can sit there and listen to it anyway, like we did with you.
Tamam belki o kadar da eğlenceli değil ama orada oturup dinleyebilirsiniz aynı bizim yaptığımız gibi.
I told you not to do it, and you did it anyway, leaving me no choice but to report this to Mike.
Sana yapmamanı söylemiştim sen yine de yaptın ve bana seni Mike'a raporlamaktan başka çare bırakmadın.
But you went and did it anyway.
- Ama sen yine de yaptın.
But you-you did it, anyway.
Ama yine de yaptın.
Well, you can't, but I did it anyway.
Aslında hayır ama ben düştüm yine de.
You know, I checked, and my trade wasn't illegal, but I went ahead and did it for you, anyway.
Kontrol ettim ve alışverişim yasa dışı değildi ama yine de bu işi senin için yapmak istedim.
See, this is why I didn't want to submit, but you went behind my back and you did it anyway.
Bak, işte bu yüzden sunmak istemedim. Ama sen arkamdan iş çevirdin ve gene de sundun.