But you have to admit tradutor Turco
250 parallel translation
But you have to admit he's clever.
Fakat zeki olduğunu kabul etmelisin.
Look, I understand how you feel, but you have to admit... we're not so badly off here.
Bak, ne hissettiğini anlıyorum, fakat kabul et ki durumumuz kötü değil.
I'm sorry that I had you come here, but you have to admit that this bordello is an excellent cover.
Seni buraya getirttiğim için özür dilerim, ancak, bu genelevin harika bir kılıf olduğunu da kabul etmelisin.
But you have to admit, it did look a little odd.
Fakat siz de bir parça garip davrandığınızı kabul edin.
We have struggled together... but you have to admit, it hasn't worked out.
Beraber mücadele ettik ama kabul et ki işe yaramadı.
You know, I don't know what you all believe and I don't really care, but you have to admit, beliefs are odd.
Biliyorsunuz, neye inandığınızı bilmiyorum ve gerçekten umursamıyorum. Ama kabul etmelisiniz : inançlar, tuhaftır.
But you have to admit that I do look puffy up there.
Ama kabul etmelisin gerçekten de şişmiş gözüküyor.
Anyways, I am sorry about what happened back there,..... but you have to admit, I've been tryin'to be good lately.
Her neyse Bayan Vaughn, orada olanlar için çok özür dilerim ama kabul etmelisiniz. Son günlerde uslu olmayı deniyorum.
But you have to admit this case has it all :
Ama kabul etmelisin ki bu davada her şey var.
But you have to admit Nilani did do her share of overreacting.
Ama kabul etmen gerekir Nilani arada cidden aşırı tepki verebiliyordu.
But you have to admit she is quite lovely.
Ama kabul etmelisin ki oldukça güzel biri.
I know, but you have to admit you were pretty adamant about it.
Biliyorum, ama bu konuda oldukça katı davrandığını kabul etmelisin.
But you have to admit, when that angel started to talk... you were squeezing my hand pretty hard.
Ama kabul et ki melek konuşmaya başladığında elimi çok fena sıkıyordun.
But you have to admit, you did put me in something of a jam, didn't you?
Ama kabul etmek zorundasın, beni bir devir daimin içine koydun, değil mi?
I know Dru gives you pity access..... but you have to admit it's easier when I do things for her!
Dru'nun sana acıdığını biliyorum ama itiraf etmelisin ki, benim onun için bir şeyler yapmam daha kolay.
But you have to admit it was cool, right?
- Evet, biliyorum. Kabul et güzeldi ama.
But you have to admit those men have pretty good instincts.
Ama bu üçü ne söylediklerini iyi biliyorlar.
But you have to admit a lot of the arrows are pointing in her direction.
Fakat birden çok okun onu işaret ettiğini kabul etmek zorundasın.
- But you have to admit, it looks bad.
- Ama kabul et, kötü görünüyor.
But you have to admit the colour catches the eye.
İtiraf etmelisiniz.
I'm sorry, but I have to admit you're right.
Üzgünüm, ama haklı olduğunu kabul etmek zorundayım.
I'll admit Janet put the notion in my head, but I never would have mentioned it, if it weren't that you seem to be carrying fear of discovery in your pocket.
İtiraf edeceğim ; Janet bu fikri kafama soktu, ama bundan hiç bahsetmezdim eğer sen cebindeki silahın keşfedileceği için bu kadar korkmasaydın.
But once you admit the simple fact that you're in love, which you have, then it becomes a good idea to be the scientist about it.
Fakat bir kere aşık olman gibi basit bir olguyu kabullenince, ki öylesin, bu durumda bir bilim adamı olabilmek için, sana iyi bir fikir gibi geldi.
But you've got to admit that as the only doctor in town... I have a certain interest in what we might call "the municipal state of health."
Ama kabul etmelisiniz ki, kasabanın tek doktoru olarak... kasaba halkı üzerinde tedirginlik oluşturduğunuz kanısındayım.
I admit, we have had to take certain means which you might refer to as criminal,... but that is because of your big guns which have destroyed some of our representatives.
Bazı hareketlerimizin sizin suç saydığınız türden şeyler olduğunu kabul ediyorum. Ancak bunun sebebi elçilerimize ateş açan silahlarınızdır.
What are you insinuating? Well nothing, but you'll have to admit she's a grown woman not a minor.
- Ne ima ediyorsunuz?
I admit I might have reasons to lie but how can you differentiate between lies and truth?
Yalan söylememi gerektiren bazı nedenlerim olduğunu kabul ediyorum. Ama yalan ve doğruyu nasıl ayırt edebiliyorsun?
She's 39, but you'd have to stretch her on the rack to get her to admit it.
39, fakat ona, bunu itiraf ettirmek için, işkence masasında uğraşman gerekir.
Now, Harley, I admit those were strange-looking marks, man, and I know you're down on her thing, but you don't have to get sloppy about it.
Harley, o garip görünümlü izleri kabul ediyorum dostum ve senin de bu konuda ısrarını anlıyorum ama bu konuda bu kadar çabuk karar vermemelisin.
I have to admit I'm crazy... but the reason I'm crazy is because... because I'm not convinced you are as you seem.
Deli olduğumu kabul ediyorum. Ama delirmemin sebebi.. .. sizin göründüğünüz gibi olduğunuza inanmıyorum.
But Caesar you do have to admit these Gaulish villages can keep... your army at bay. In my opinion it is time we come to adopt a... realistic approach to the situation.
Ama Sezar kabul etmelisin ki bu Galya köyü... ordularınızı bir körfez uzaklıkta tutabiliyor.
But you admit that you do have access to highly classified information at SRT?
Ama SRT'nin en gizli bilgilerine erişimin olduğunu kabul ediyor musun?
But, you know, this time we have to admit, Daddy did it.
Ama kabul etmeliyiz ki, bu sefer babanız haklı çıktı!
I have to admit it, you're good, but so am I.
Şey, çok iyisin, Ama bende öyleyim.
I have to admit, I haven't been a very good father. But you're a wonderful son.
İyi bir baba olmadığımı kabul etmem gerek, fakat sen... mükemmel bir oğulsun.
I love out-scooping you, I have to admit, but... I've got my whole life in front of me, and... to tell you the truth, this whole thing just got too much.
İtiraf etmeliyim, seni atlatmayı seviyorum ama önümde uzun bir hayat var ve doğruyu söylemek gerekirse tüm bunlar artık fazla geldi.
Everything. I admit how I was overpoweringly attracted to him... or whatever, but, you know, I point out that he could have... handled things differently, and he really did not know me at all.
Her şey.Ona nasıl bağlı olduğumu itiraf ettim ya da herneyse işte ama bilirsin, Bir şeylerle nasıl başa çıktığına ve beni gerçekten hiç tanımadığına dikkat çektim.
You try and try, but at some point you finally have to admit as much as you care about each other your relationship isn't working and hasn't been for some time.
Sürekli deniyorsun ama belli bir noktadan sonra artık kabul etmek zorundasın. Birbirinizi ne kadar önemseniz de ilişkiniz yürümüyor. Ara sıra da olmuyor bu.
Yes, and I feel that I must apologize for his refusal to speak with you, Mr. Chung, but, uh, I must admit, I probably wouldn't have myself if I wasn't such an admirer of your work.
Evet, sizinle konuşmayı reddettiği için de sizden özür dilerim, Bay Chung. Ama hayranlarınızdan biri olmasam ben de bu görüşmeye gerek duymazdım herhalde.
But really, you have to admit you were never an ideal stepfather.
Ama gerçek, itiraf etmelisin ki ideal bir üvey baba değildin.
You know, I have to admit that I'm really not a very big fan of yours, but, in fact, I...
Yani kabul etmem gerek, çünkü senin bir hayranın değilim ama aslında ben... Benim iğrenç, cinsiyet, ırk ayrımı yapan 3 yaşındaki bir çocuğun zekasına sahip biri olduğumu düşünüyordun. Biliyorum.
But you saw him with Joxer, and you have to admit, he's smart, and he's funny.
Ama onu Joxer ile gördün ve onun zeki olduğunu kabul etmek zorundasın.
"lt" was an artificial intelligence, like you, but I have to admit, his personality made you seem like Mr. Congeniality.
Aynen senin gibi, bir yapay zekâydı, ama itiraf etmeliyim ki, onun kişiliği seni Bay Uyumlu yapmış gibi görünüyor.
I'll admit you have this whole dark-haired exotic thing going but when it comes to a man's true fantasy? I am it.
Şu koyu renk saçlarınla egzotik bir caziben olduğunu kabul ediyorum fakat konu bir erkeğin gerçek fantezisine gelince, o benim.
But I have to admit, Pace you are the love of my life.
Ama itiraf ediyorum Pace sen hayatımın aşkısın.
Peter, I think this'll be good for you. You know I love you, but I have to admit there are times when I wish you were a little more sensitive.
Peter, sanırım bu senin için iyi olacak biliyorsun seni seviyorum ama benim de bazı zamanlar bu duyarsızlığından şikayetçi olduğum zamanlar oldu
Look, I definitely do not like the fact that you lied to us about vanquishing him, but I have to admit, after taking a trip down the dark side, I sort of understand it a little bit better.
Bak, ben onu öldürdüğün hakkında bize yalan söylemiş olmandan kesinlikle hoşlanmıyorum, ama itiraf etmeliyim ki karanlık tarafa yoluculuğumla seni biraz daha iyi anlamaya başladım.
Well, I have, but I would never admit to it... after seeing what you people can do. Mm-hmm. It's a different animal.
- Sizin kadar iyi değil ama...
Archie and i have gone, you don'with a search warrant... you'll have to admit him, but tell him nothing.
Şu tarafa doğru 3 kilometre. Yolda erzak için duracağız.
I'm a little stunned by this, but I--I guess I--I have to admit seeing you again did bring up some feelings.
Biraz şaşırdım. Ama itiraf etmeliyim seni yeniden görmek içimde bazı duygular uyandırdı.
Well, yeah, but, Wendy, you have to admit, Bebe is a lot smarter and more organised than you.
Şey evet, ama Wendy kabul etmelisin ki Bebe senden daha akıllı ve daha düzenli.