But you know what i mean tradutor Turco
769 parallel translation
But you know what I mean, don't you?
Ama anlıyorsun, değil mi?
Oh, I have a heart to be stabbed at or shot at, but you know what I mean.
Bıçaklanası ya da vurulası bir kalbim var tabi ama... demek istediğimi sen de biliyorsun.
But you know what I mean.
Ama ne demek istediğimi anlıyorsun.
- No, but you know what I mean.
- Hayır, ama demek istediğimi anladın.
Honey, I don't know what you're saying this for but I know you don't mean it.
Canım, neden böyle yapıyorsun bilmiyorum ama söylediklerinde ciddi değilsin.
But, that's all, well, you know what i mean.
Ama hepsi bu. Beni anlarsınız.
But the minute he started doing better, you know what I mean... why, he made me give up my job and take a trip to London and Paris... and....
Ama ağabeyimin işleri açılınca, anlarsınız ya işi bırakmamı sağladı, beni Londra ve Paris'e gönderdi.
Why? - What do you mean? I said I quit, but I don't know why.
Radyonun sesini açtı diye bir adamı öldüremezsin Bobby.
Yeah, I was, but I'm sort of getting over the idea... if you know what I mean.
Tabi, ama şuan umurumda değil. Bilmem anlatabildim mi.
But Nelly... is somehow real, if you know what I mean.
Ama Nelly gerçek bir. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz ya?
Well, I know what you mean, but I wish you wouldn't say it in radio English.
Kast ettiğini anlıyorum, ama keşke bunu radyo diliyle söylemeseydin.
I'm sure you mean something, but I don't know what.
Birşeyler demek istediğinden eminim ama ne olduğunu bilmiyorum.
I don't know what you mean. But my mouth is here.
Ne demek istediğini anlayamadım ama dudaklarım burada.
I know not what you mean by that, but I am sure Caesar fell down.
Ne demek istediğini anlamadım, ama Sezar bal gibi düştü yere.
I don't know what you mean, but you can't break your pledge.
Ne demek istediğini bilmiyorum, ama gitmene izin vermeyeceğim.
I'm sorry, but there are five of you already, and I much prefer working as a single, if you know what I mean, and I think you do.
Üzgünüm, ama zaten beş kişisiniz. Ve yalnız çalışmayı tercih ederim, eğer anladıysanız. Ve sanırım anladınız.
I don't know what you mean, but you can't stay here in this house.
Ne demek istediğini anlamıyorum, fakat bu evde burada kalamazsın.
But the ambassador has arrived, if you know what I mean.
Ama büyükelçi geldi, anlıyorsunuz ya.
But sometimes it seems to me that I'm a lot older than Isak, if you know what I mean.
Ama bazen Isak'tan çok daha yaşlıymışım gibi geliyor. Ne demek istediğimi anlarsın.
I might be trying to scare somebody or fool them or somethin'... but I wouldn't go that far, you know what I mean?
Birilerini korkutmaya ya da kandırmaya çalışıyor olabilirim ama bu kadar da ileri gitmem, anlıyor musunuz?
I'm sorry about having to stand you in the corner like that, kid, but I gotta be careful about the guys Barberosa sends around here, you know what I mean?
Seni bu şekilde köşede durmağa zorladığım için kusura bakma, delikanlı, fakat Barberosa'nın buralara gönderdiği adamlara karşı dikkatli olmam gerekiyor, ne demek istediğimi anlarsın. Önemi yok.
You know, those Lovelace boys are all very handsome, but fast, if you know what I mean.
Lovelace erkekleri yakışıklı ve hızlı oluyor. Bilmem anlatabildim mi?
I know what you mean, but weren't the boys and girls charming?
Demek istediğinizi anlıyorum, ama oğlanlarla kızlar harikaydı, değil mi?
I know what you mean, but the events of July'60 are not enough for me.
Ne demek istediğini biliyorum ama 1960 Temmuz olayı bana yetmez.
I can't tell you what it is, but should it fall into the wrong hands, it may mean the end of civilisation as we know it.
Ne olduğunu söyleyemem, ama yanlış kimselerin eline geçerse uygarlığın sonu gelir, emin olun.
I wouldn't know how to say it myself, but I know what you mean.
Nasıl ifade edebilirdim, bilmiyorum, ama demek istediğinizi anlıyorum.
I know what you mean, but it's not my fault at all.
Ne demek istediğinizi biliyorum, ama hiç suçum yok.
You can do the watusi, but we are the Watusi if you know what I mean.
Siz watusi dansı yaparsınız, ama biz watusi dansıyız. Bilmem anlatabildim mi?
A 20-year sentence is a bit much for a soldier who simply obeyed orders, like the rest of us, but politically, he was inclined to be rather extreme. If you know what I mean.
Bizim gibi sadece emirleri dinleyenler için 20 yıl hapis biraz fazla ama o siyasi açıdan aşırılığa meyilliydi.
Now, I know it's a stupid point, Doc, and it doesn't mean anything, but you were only, uh, four pounds overweight, and I was wondering what happened to the other nine pounds
Geri döndüğünüzde, biliyorum aptalca olacak, bir anlamı da yok, ama sadece iki kilo fazlanız vardı, merak ediyordum acaba kalan dört buçuk kiloya ne oldu?
But, I mean... You know what I mean.
Ne demek istediğimi biliyorsunuz.
The planet is being taken over by the Federation, but we don't wanna come in here and use our muscle. You know what I mean?
Gezegenin kontrolü Federasyon tarafından devralınıyor ama buraya gelmek ve kaslarımızı yormak istemiyoruz, anladın mı?
He don`t know the ropes... but he`s promising material, if you know what I mean.
Racon bilmiyor.. ama gelecek vaat ediyor.
But this place can slow you down, you know what I mean?
Ama burası seni yavaşlatabilir. Ne demek istediğimi anlıyor musun?
I'm not saying you're bored for the hollow horn, but sometimes you leave folks with the taste of gone-bad pooch you know what I mean?
Sıkıcı biri olduğunu söylemiyorum, ancak bazen insanın ağzında ölü köpek tadı bırakıyorsun ne demek istediğimi anlıyormusun?
I know we met just a couple of hours ago, but just what do I mean to you?
Birkaç saat önce tanıştığımızı biliyorum ama senin için ne ifade ediyorum?
This is all memorabilia but it's incidental, not integral, if you know what I mean.
Bunlar anı eşyaları ama hepsi önemsiz şeyler, bütün değil, anlıyor musun?
The best we can do then is send out a search party the long way around, but it's kind of like a needle in a hay stack, if you know what I mean.
Pekâlâ, elimizden gelenin en iyisini yapabiliriz,.. ... daha sonra uzun yolla bir araştırma grubu yollarız. Eğer ne kastettiğimi anlıyorsan, bu samanlıkta iğne aramaya benziyor,
But we might learn a few "specialty plays", if you know what I mean.
Ama belki birkaç "özel taktik" öğreniriz, anlarsınız ya.
- I know what you mean, but... Bunch of Krauts, that's what they are, all of them.
Demek istediğinizi anladım... bir avuç Nazi, işte onlar bu... hepsi de.
But, Doc she was 15 years old going on 35, Doc and she told me she was 18, and she was... very willing, you know what I mean?
Ama doktor kız 1 5'indeydi ama 35'lik gibi görünüyordu doktor... Hem bana da 1 8 yaşında olduğunu söyledi. Üstelik çok da hevesliydi, bilmem anlatabildim mi?
I don't mean to be indiscreet, but I'd give something to know why you did what you did.
Karışmak istemem ama bunu neden yaptığınızı bilmek isterim.
But I'm just sick of all the bullshit, you know what I mean?
Ama bütün bu saçmalıklardan sıkıldım, anlıyor musun?
Yeah, I know what you mean, but you'll get used to it.
Evet, seni anlıyorum. Ama alışacaksın.
He has a bad heart, but... it is still young, do you know what I mean?
Benim babam çok yaşlı biri. Kötü bir kalbi var ama hala çok genç.
You shouldn't have wised off to those guys. But I don't like to see big guys pick on little guys. Know what I mean?
Sen akıllandın kapalı olmamalısın bu adamlara ama büyük çocukları görmeyi sevmiyorum küçük çocuklar olmalı?
But they're not willing to do what's necessary. You know what I mean?
Yani ne dediğimi anlıyor musun?
I mean, you know, I'd occasionally have conversations with people... but then, uh, when they asked what I did... which would always happen after about five minutes... uh, you know, their faces...
Bilirsin, insanlarla ara sıra sohbet ederim ama ne iş yaptığımı sorduklarında ki bu da hep yaklaşık beş dakika sonra oluyor surat ifadeleri...
- I mean, I know what you're talking about... but I don't really know what you're talking about.
Yani neyden bahsettiğini biliyorum ama neyden bahsettiğini gerçekten anlamıyorum.
Oh, Grace is such a dear, sweet child, but is slightly bit, uh, unconventional, if you know what I mean.
Grace çok tatlı, şirin bir kızdır ama o biraz, nasıl desem sıradışıdır, ne demek istediğimi anlarsın ya.
I mean, it's all right if you're a teenager, you know, you've never had it before, you know, and you say, "What is this all about?" You keep drinking and getting sick and throw up. But grown people do that.
Ergenseniz ve başınıza daha önce hiç gelmediyse, kusana kadar içmeyi anlarım da, yetişkinlerin hafta sonlarını bu şekilde geçirmelerini anlamıyorum.