Cabbie tradutor Turco
381 parallel translation
Goddamn cabbie.
Lanet olası taksiler.
I'll get a cabbie who's a pal of mine.
Taksici bir dostumu getireyim.
- Cabbie.
- Faytoncu.
Alright cabbie, take'em away. Twenty-three skidoo!
Pekâlâ faytoncu, 23. caddeye sür!
You'll have to pay the cabbie.
Faytoncunun parasını vermelisin.
A cabbie told her his horse would say hello to her the next time he saw her.
Bir arabacı, atı bizi tekrar gördüğünde selam vereceğini söylemişti.
Cabbie.
Taksi.
You've been a cabbie for 40 years now.
40 yıldır şoförlük yapıyorsun.
- I'd like to meet him. Cabbie!
- Onunla tanışmak isterim, taksi!
I told the cabbie to go as fast as he could.
Taksiciye gidebildiği kadar hızlı gitmesini söyledim.
- Cabbie, get her bags.
- Cabbie, çantalarını al.
Cabbie!
Cabbie!
I've been a cabbie these fifteen years. - Never seen anything like it.
20 yıldır taksi şoförlüğü yapıyorum, böyle şey görmedim.
- No, you're a cabbie.
- Öyleyse görüyorsun.
Of the cabbie and my niece, 1000 feet up, of my sweet missus, Albertine, back at our pad,
Çünkü havada üç yüz metre yukarıda asılı duran yeğenim ya da evde kalmış olan tatlı eşim Albertine konusunda şu anda ve burada yalnız şunu biliyorum :
I heard cabbie's see all types of sexuality
İnsan sizin meslekte en olmayacak şeyler görürmüş anlaşılan. Anlaşıldı!
Hey, cabbie, this is my lawyer, Mr. Arthur Houghton.
Hey, taksici! Bu benim avukatım, Bay Arthur Houghton.
You knew right from the beginning, when that cabbie brought me to Baker Street.
Başından beri biliyordun. Taksi şoförü beni Baker Street'e getirdiğinden beri.
The cabbie.
Taksici.
- You remember that lady cabbie?
- Şu taksici bayanı hatırlıyor musun?
Well, he... he had a cabbie waiting for him outside the service entrance.
Şey, dı... dışarda servis girişinde onu bir taksi bekliyormuş.
A cabbie was waiting for Mr. Dudek? That's right.
Bay Dudek'i bir taksi mi bekliyormuş?
How would you like me to take that.45 and shove it where it belongs, cabbie?
O 45'liği alıp, ait olduğu yere sokmama ne dersin, sürücü?
And the cabbie turns around and he says...
Ve taksici bana dönüp dedi ki...
* MY HUSBAND IS A CABBIE * * IS A CABBIE, IS A CABBIE *
Kocam bir taksici, bir taksici, bir taksici.
* MY HUSBAND IS A CABBIE, IS HE *
Kocam bir taksici, öyle mi?
Cabbie, just forget about this.
Abi, kafana takma bunları.
Yo, cabbie!
Taksi!
Cabbie, you see that light up there?
Şöför bey, tepedeki ışığı gördün mü?
I've been a cabbie for 17 years.
17 yıldır şöförüm.
I'm a cabbie.
Ben bir şöförüm.
Hey, cabbie, you can't park here.
Hey, taksici, buraya park edemezsin.
- Cabbie.
Taksici.
- Go away, Cabbie!
Çok önemli.
Cabbie, you slime!
Taksici, seni pislik.
- Got it from Cabbie.
Takas yaptık.
"the cabbie did not let me sit, carriage man showed his whip!"
"Taksici beni almadı, Faytoncu kırbacını gösterdi!" " Seni sırtımda taşırım, seni ben götürürüm.
You were a cabbie and you a photographer.
Sen şöfördün ve sen de fotoğrafçı.
The cabbie's tired of waiting.
Taksici beklemekten sıkıldı sanırım.
Yo, yo, cabbie! Yo, cabbie!
Hop, hop, taksi!
Hey, cabbie.
Hey, şoför.
How do you get along with your neighbors the cabbie's family?
Komşularınla birlikte nasıl gidiyor taksi şoförü'nün ailesi?
Was the cabbie one of your... admirers?
Cabbie sizin şey... hayranlarınızdan birimiydi?
- Cabbie, 20 bucks, you get us outta here.
- Şoför, al sana 20'lik. Çıkar bizi buradan.
Shall I sit in front oryou playing cabbie?
Ön koltuğa oturabilir miyim? Yoksa taksicilik mi oynuyoruz?
We found a cabbie who picked up a couple outside Covent Garden at the last interval right before 11 : 00, like you said.
Sözünü ettiğin taksiyi son ara sırasında saat tam 11 : 00'den önce Covent Garden'ın dışında bulduk, tam söylediğin gibi.
Thank you Cabbie, keep the change.
Teşekkür ederim arabacı, üstü sende kalsın.
Upper Swandam Lane please cabbie.
Yukarı Swanda Yolu lütfen taksici.
Give the cabbie $ 50 and maybe she'll get a New Year's pop.
Şoföre 50 dolar ver belki bir yılbaşı zevki tadar.
I was a cabbie, which didn't give me any 2-month vacations.
Taksi şoförüydüm, iki ay tatil yapma lüksüm yoktu.
The cabbie's engaged?
Hey, taksici, anlaşılan evleniyormuşun ha?