Can you tell me that tradutor Turco
2,003 parallel translation
Can you tell me that?
Bana söyleyebilir misin?
It's just that, you know, I want her to like me and I can already tell she thinks I'm a loser.
Sadece beni sevmesini istiyorum ve şimdiden benim bir ezik olduğumu düşünüyor.
Okay, you can't tell me that and then leave me alone in here.
Peki, tüm bunları bana anlatıp, sonra burda beni yanlız başıma bırakamazsın.
Well, Lorenzo, I can't tell ya how happy I am that you're gonna take over for me.
Lorenzo, yerime geçeceğin için ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.
- Can't you tell me that earlier? Drive!
- Daha önce söyleyemiyor musun?
Come on, you can tell me that much.
Haydi ama, en azından bu kadarını söyleyebilirsin.
Well, it can't be more complicated than you're life's gonna be if you don't tell me every single detail of that story
Senin hayatının nasıl olacağından daha karışık olamaz bu hikayenin bütün detaylarını bana anlatmazsan...
But I want you to know that you can tell me everything.
Ama bana her şeyi anlatabileceğini bilmeni istiyorum.
- That's why professor.. .. only you can tell me how I can go back.
Bu yüzden profesör sadece..... nasıl geri gideceğimi sen söyleyebilirsin..
Can you tell me how that happened?
Nasıl olduğunu söyleyebilir misin?
But you can't tell me that you don't know that everyone around here is afraid of you.
Ama bu civarda herkesin senden korktuğunu bilmediğini söyleyemezsin.
You can't tell me that you, of all people, approve of this?
Bana herkesin onu onayladığını söyleyebilir misin?
I really hope you can tell me that you don't work for the Japanese
Umarım, Japonlar için çalışmadığını söylersin
So you're sure that there's nothing else you can tell me? Anything that would help me find Kevin?
Yani bana, Kevin'i bulmada yardımcı olacak başka bilgiler veremeyeceğinize emin misiniz?
And, Adam, they also asked me to tell you that you can't be present at future games.
Adam, ayrıca bundan sonraki maçlarda bulunmanı da istemiyorlar.
You bust me out of jail and make me put on this dress so that we can go to some concert, and you won't even tell me why we're here?
Beni hapisten kaçırdın. Bir konsere gidebilmek için bana bu elbiseyi giydirdin. Neden burada olduğumuzu bile söylemeyecek misin?
You can tell me all about that later.
Olanları daha sonra anlatırsınız.
You tell me that for years and now I can say back.
Bana bunu yıllardır söylüyorsun. Ben de sana söylüyorum bu sefer.
Right now all I can tell you is that it makes me sick to my stomach.
Şu an tek söyleyebileceğim midemi bulandırdığıdır.
Can you tell me how to get to that address, please?
Bu adrese nasıl ulaşabileceğimi söyler misiniz lütfen?
I can tell you that I certainly did not steal it from her locked file cabinet yesterday when she sent me back to her office to get her hormone replacement injection during Cheerios!
Dün Cheerios antrenmanı sırasında hormon iğnelerini almam için beni odasına yolladığı zaman kilitli dolabından çalmadığıma emin olabilirsiniz.
Why don't you tell me what you're right about so I can tell you that you're wrong?
- Ne hakkında olduğunu söyle de ben de seni haksız çıkartayım.
I can't help you get through this, Skyler, you know, if you won't tell me what it is that Walt did.
Bunu aşmana yardımcı olamam Skyler. Yani bana anlatmazsan... - Walt ne yaptı.
What else can I tell you about me? That's good for starters.
hakkımda daha fazla ne söyleyebilirim başlangıç için yeterli
Now Casey, he told me that I can't tell you anything, and I won't.
Casey hiç kimseye bir şey söyleme dedi. Ben de söylemeyeceğim.
- Yeah. She wanted me to tell you that she's gonna pick up Junk and Fergie, and you can leave whenever.
Sana, kendisinin gidip Junk ve Fergie'yi alacağını, o yüzden de istediğin zaman gidebileceğini söylememi istedi.
Please tell me you didn't kill that nice lady and dump her body because there's no way I can spin that.
Lütfen bana o kibar bayanı öldürüp, cesedinden kurtulmadığını söyle. Çünkü bunu örtbas etmem mümkün değil.
You know that's not the reason that I can't have her live with me. And what would be the reason for me to tell her.
Benimle yaşamasını istemememin sebebi bu değildi.
Oh, I can't tell you how happy that makes me.
Bunun beni ne kadar mutlu ettiğini size anlatamam.
He did tell me to be good to you, but I think I can handle that.
Bizim için iyi olanı istediğini söyledi. Sanırım kabullenecek.
Well, you can tell me why we found your fingerprints On a golf ball that we found near russell huntley's body.
Parmak izinizi neden Russel Huntley'in cesedinin yanındaki bir golf topunda bulduğumuzu anlatabilirsiniz.
And can you tell me the purpose of that meeting?
Ve buluşmanın amacını da söyleyebilir misin?
I know you're upset, but that doesn't give you the right to tell me who I can and can't see.
Kızgın olduğunu biliyorum, ama bu sana kimi görüp göremeyeceğimi söyleme hakkını vermez..
Ok, well, can you just tell me If it had anything to do with the cops that we saw?
Peki dışarıda gördüğümüz polislerin bu konuyla bir alakası olup olmadığını söyleyebilir misiniz en azından?
Listen, there's a lot about Isobel that Alaric can tell you but I need you to hold off a little while before you talk to him. - I know it's a lot to ask of you but will you do that for me? - Why?
- Elena, Alaric sana Isobele hakkında çok şey anlatabilir, ama onunla konuşmadan önce biraz beklemeni istiyorum.
Oh, please, you can't tell me that you weren't jealous that Vaughn had his hippie hands all over your debate / make-out partner.
Ah, lütfen, bana Vaughn'un hippi ellerini ve arkadaşınla görüşmesini kıskanmadığını söyleme.
Well, before he does, you can make my job a lot easier If you got him to tell me who killed him. Any chance of that?
Öbür tarafa geçmeden önce, onu kimin öldürdüğünü öğrenirsen bana çok yardımcı olursun.
Can I tell you the thing that always freaks me out?
Beni korkutan birşey anlatayım mı?
A-and if you can't handle that, If you can't handle being used for sex, Then please just tell me so that I can find a guy who can.
Eğer bunu kaldıramayacaksan yani, seks için kullanılmaya gönlün el vermeyecekse söyle ki ben de başka birini bulayım.
You can tell me what the two of you fought over here. Or I can hold you at the station. Of course that may take a few days, but I'm sure your associates can take care of your business in the interim.
Birkaç gün kalmanız gerekir ama eminim ortaklarınız o esnada işi yürütür.
Please tell me you found that z-branding bastard so we can slap him back across the universe.
Lütfen bana şu Z çizen serseriyi bulduğunu söyle. Bizde onu evrenin diğer ucuna gönderelim.
They have no idea what it takes to be a man, and trust me, love, when I tell you that they couldn't handle it.
Erkek olmanın ne demek olduğunu bilmiyorlar. İnan ki canım onlar erkek olmayı kaldıramaz.
But I can't tell you That that's the man that attacked me.
Ama bana saldıran adamı sana söyleyemem.
But you can't tell me that in the back of your heart, you aren't thinking that another upcoming duty might be to let me down as gently as you can.
Ama kalbinin derinliklerinde meydana gelmek üzere olan başka bir görevin beni kibarca bırakabileceğini düşündüğünü söyleyemiyorsun.
Actually we can do it like this I will tell my father and we will send you a few cases of wine regularly each year and you give me that aging bottle.
Aslında şöyle yapsak, ben babama söylesem her sene size bir kaç kasa şarap yollasak, siz de alt dolapta yıllanan şarabı bana verseniz.
Whatever your experiences are whatever you can't or won't tell me about I think you're looking for meaning in things that have no meaning.
Her ne yaşadıysan bana söyleyemediğin şey her neyse görünen o ki anlamı olmayan şeyleri anlamlandırmaya çalışıyorsun.
Look, it may be time for you to play the dutiful wife, but you can't tell me that fixing your marriage is worth putting people's lives at risk.
Şu an itaatkâr eşi oynuyor olabilirsin ama insanların hayatını riske atmak evliliğini düzeltmeyecek.
You know, my mom used to tell me that no one wants to buy a cow when you can get the milk for free.
Annem bana hep "bedava süt varken kimse inek satın almak istemez" derdi.
Just tell her that you can't give her the gift of me walking this year.
Beni yürütme hediyesini bu sene veremeyeceğinizi söyleyin ona.
I can't believe you didn't tell me that.
Bana anlatmadığına inanamıyorum.
I mean, you can't tell me I shouldn't have taken that shot.
O vuruşu yapmamam gerektiğini söyleyemezsin.