English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ C ] / Capacity

Capacity tradutor Turco

2,440 parallel translation
And let you know that apparently my capacity for self-sabotage wasn't boundless after all.
Ayrıca kendimi sabote etme kapasitemin o kadar da sınırsız olmadığını bilmeni istedim.
It's the reason I struggle to call you my brother, cos I don't remember you around enough in that capacity...
İşte bu yüzden sana kardeşim diyebilmek için kendimi zorluyorum. Bunun için yeterli kapasitede olup olmadığını bilmiyorum.
Operations are running at full capacity.
Fabrika tam kapasiteyle üretim yapmakta.
And in this capacity, how many women have you treated?
Bu sıfatla kaç kadın tedavi ettiniz?
I think I was born without that capacity.
Galiba ben o kapasiteyle doğmamışım.
"It is sacred to me because it represents my capacity to forgive."
Benim için çok özel çünkü bağışlama yeteneğimi temsil ediyor.
You have to have an amazing aerobic capacity and strength in order to do that. Real...
Bunu yapmak için inanılmaz bir zindelik ve kuvvete sahip olmanız gerekir.
But I am here in my capacity as a member of the Hollywood Foreign Press.
Ama şu an burada Hollywood Yabancı Basın üyesi olarak bulunuyorum.
It actually had the capacity to fly in all directions.
Aslında tüm yönlere uçabilme kapasitesi var.
As for the shower capacity issue, I cite addendum J.
Duş kapasitesi konusunda da J ekini belirtmek isterim.
2,500 bucks a head, and it's filled to capacity. This place is a gold mine.
2,500 dolara, bütün kapasite dolmuş.
I got the TMK-2500 specifically for the extra capacity.
Ekstra kapasite için özellikle TMK-2500 almıştım.
We are over capacity right now.
Şu anda kapasitemizi aşmış durumdayız.
So once there in an official capacity, you can work on the things that you think are deficient in the unit.
Olay yerlerinde resmi yetkiyle bulunabildiğin zaman ekibin eksik olduğu konular üzerinde çalışabilirsin.
I'm not here on official capacity, not gonna make a scene and haul you in.
Resmi olarak buraya gelmedim, olay çıkartıp, seni hapse tıkmayacağım.
I think Hobart had, uh, sampled your mama's punch beyond his capacity.
Sanırım Hobart, annenin kokteylini kaldırabileceğinden fazla tatmış.
Now... Superintendent Colvin, would you please describe for the grand jury in what capacity is Mr. Underwood employed by the city?
Bayan Colvin, lütfen Bay Underwood'un belediyede hangi işi yaptığını büyük jüriye söyler misiniz?
You can love someone whose mental capacity is not large.
Zeka düzeyi yüksek olmayan birini sevebilirsin.
So if I'm out here in a guard-type capacity to watch over the money, that means I need, like, a gun, right?
Yani burada böyle paraya göz kulak olmak için koruma gibi dikileceksem silaha falan ihtiyacım var demektir, değil mi?
She greatly admires my capacity and yours.
İktidarımı takdir ediyor. Seninkini de.
Can you at least acknowledge that you have a rather large capacity for anger?
En azından oldukça büyük bir öfke kapasiteniz olduğunu kabul edebilir misiniz?
Now, we're converting this old factory into a new ops center, doubling our training capacity.
Şu anda, bu eski fabrikayı yeni operasyon merkezine dönüştürüyoruz, böylece eğitim kapasitemizi de iki katına çıkarmış oluyoruz.
Well, I'm pretty close to capacity,
Şey, ev tam kapasite dolu,
In what capacity?
Ne kapasitede?
Not asking in an official capacity, are you?
Resmi olarak sormuyorsun, değil mi?
She'll never advance beyond the intellectual capacity of an 8 year old.
Hiçbir zaman sekiz yaşındaki bir çocuğun zeka seviyesinin ötesine geçemeyecek.
So you're saying... you fucked up beyond the capacity of the modern human mind to process?
Yani şimdi sana göre... Sınırları en üst seviyede aşarak sıçıp batırdığını mı soruyorsun?
no capacity for abstraction, no interest in anything.
Hiçbir soyut kavram kapasitesi yok. Hiçbir şeye ilgisi yok.
The doctor said his heart only had 30 % capacity.
Doktor kalbinin sadece yüzde 30 kapasiteyle çalıştığını söyledi.
Reserves are at maximum capacity.
Rezervler altındadır maksimum kapasitede.
Hell, maybe they could even help us restore the ship to its full working capacity.
Belki gemiyi tam kapasitede çalıştırmamızda yardımcı bile olabilirler.
Legally authorized capacity.
Yasal olarak izin verilen doluluktayız.
Do you think my memory so short, my capacity to forgive so large?
Çok gerginim. Sen de gergin misin? Hayır.
We are born filled with the capacity to trust in something else. Something...
Kardeşlerim, öğleden sonra oylamasının vakti geldi.
The local hospital's at full capacity.
Yerel hastanenin kapasitesi doldu...
You are showing a capacity for deceit that both your parents can take credit for.
Hileye başvurma kapasitenle iki ebeveyninin de sahiplenebileceği bir başarı gösteriyorsun.
There's a hope that when you sit down in a theater to watch the movie, you will see and understand the flip-side of everything we did to get you there because you would have been involved with it in some capacity.
Bir filmi izlemek için sinemada koltuğa oturduğunuzda, sizi oraya getirmek için yaptığımız şeylerin diğer yüzünü görüp anlayacağınızı umut ediyoruz, çünkü bir ölçüde size de katkıda bulunmuş olacaksınız.
Now the average cranial capacity of modern man- - hit it, would you?
Çağdaş insanın kafatası hacmi... Çalıştırır mısın?
And the average cranial capacity of Neanderthal man is 1800cc.
Ve taş çağındaki ortalama ilkel insanın kafatası hacmi 1800cc.
But you also factor in risk, future earning capacity, asset value deterioration Deterioration?
Ama aynı zamanda risk, gelecek kazanç kapasiten ve... -... değerinin kaybı etmenleri de var. - Değer kaybı mı?
Cargo unit B-17's at capacity.
Kargo ünitesi B-17 doldu.
Your future-husband has some capacity.
Senin gelecekteki kocanın, kapasitesi var.
The capacity for variety that we have is extraordinary.
Sahip olduğumuz çeşitlilik kapasitesi olağanüstüdür.
We're out of O.R.s, we're out of space, and all the other hospitals are at capacity.
- Ne? Boşta olan ameliyathanemiz de, yerimiz de yok. Bütün hastaneler ağzına kadar dolu.
Did it help the movement in any capacity on old-growth logging?
Yaşlı ağaçların kesiminde herhangi bir etkisi oldu mu?
Look, it's a- - it's a limited capacity.
Dinle bak- - Mermi sayısı kısıtlı.
In what capacity, other than your enthusiasm for grains and paint?
Tahıl ve resim merakından başka ne tür hünerlerin var?
.The capacity to control your emotions
Duygularını kontrol altında tutmak.
They can track you and monitor everything from your heart rate to your lung capacity.
Seni takip edebilir ve kalp atışından akciğer kapasitene kadar seni gözlemleyebilir.
He should live comfortably, but his mental capacity will be affected.
Rahat yaşaması lazım. Zihinsel kapasitesi bundan etkilenecek.
In our capacity as the Chosen of God, the Bishop of Rome, the Vicar of Jesus Christ, successor to the prince of the Apostles,
Tanrı'nın seçtiği mevkiimizde :

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]