Caretaker tradutor Turco
805 parallel translation
[German] Get the caretaker of the building!
Binanın bakıcısını çağırın!
Then while he's greeting the caretaker... I'll slide it out, hide it in a hollow old apple tree.
Ve o, bekçiyle laflarken ben de şişeyi çıkarıp yaşlı bir elma ağcının kovuğuna saklayacağım.
Her mother was the caretaker at Tiburtina Street, where my dad had a scrap metal business.
Babamın demir doğrama atölyesinin olduğu Tiburtina caddesinde... onun annesi kapıcılık yapardı.
The caretaker.
Ne arıyorlardı?
Nobody has lived there for a long time, except Angu Ayah... who's always been there and stays on as caretaker.
Hep burada yaşamış ve hademelik yapmış Angu Ayah'ın haricinde, burada kimse uzun bir ömür yaşamamıştır.
As a caretaker, she's a bit of a failure, but she's a faithful, dirty old bird and goes with the place.
Bir hademe olarak, pek başarılı sayılmaz, ama o sadık, çevreyle birbirine uyan, yaşlı ve huysuz bir kadındır.
I'm going to write you a note to the caretaker up there...
Bekçiye vermen için bir not yazacağım.
Do you have a caretaker by the name of Bill Ches?
Bill Chess adında bir bekçiniz var mı?
Muriel Ches married your boss's caretaker... after meeting him in a bar in San Bernadino.
Muriel Chess, patronunun bekçisiyle San Bernardino'da bir barda tanışıp evlenmiş.
Only the caretaker, Mrs. Carr.
Sadece ev bakıcısı, Bayan Carr.
- Where is the caretaker with the keys?
- Anahtarlar kimdeydi, gelsin açsın?
Didn't the caretaker tell you?
Kapıcı söylemedi mi sana?
- How long have you been caretaker here?
- Ne zamandır burada çalışıyorsunuz?
Where I work as a caretaker.
Bekçi olarak çalıştığım yere.
Beat it, or I'll tell the caretaker who swiped his bike.
Kapa çeneni, yoksa hademeye motosikletini kimin çaldığını söylerim.
- Has the caretaker got a key?
- Kapıcıda anahtar var mıydı?
"so there was no one to greet them but an elderly caretaker... " who finished her work and left before dark.
" İşini erken bitirip karanlık olmadan gidecek yaşlı bir bakıcıdan başka onları karşılayacak kimse yoktu.
He is in love with the daughter of the caretaker, the little Margit.
Kâhyanın kızı küçük Margit'e âşık da ondan.
I'm caretaker of the tourist park in Thunder Bay.
Thunder Bay'deki kampingde bekçiyim.
Maybe because he always seemed to be just the old caretaker of the park.
Belki onu hep kampingin yaşlı bekçisi olarak gördüğümdendir.
If that old caretaker sees us, we'll be in lots of trouble.
O yaşlı bekçi bizi görürse. başımız iyice derde girer.
Ah, phooey on the caretaker!
Bekçinin canı cehenneme!
But that old caretaker can still cause trouble if he wants to.
Fakat yine de o yaşlı bekçi isterse sorun çıkarabilir.
The caretaker making a check-up?
Bekçi kontrole çıkmış.
ME? YES, YOU, HOW DO YOU F IG U RE IN ALL THIS? WHY, I'M THE CARETAKER.
Benim vazifem misafirlerimizin rahatsız edilmemesini temin etmek.
Gino, tell them what we said to the caretaker.
Gino, eğer soran olursa kapıcıya söylediğimizin aynısını söyle.
- A great little caretaker called Tess.
- Karın mı? - Tess adında harika bir bakıcı.
You'll need a caretaker.
Bekçiye ihtiyacın olacak.
I'm the caretaker.
Ben kahyayım.
- The caretaker.
- Kahya.
- Are you Dudley, the caretaker?
- Siz kahya Dudley misiniz?
- I'm Dudley, the caretaker.
- Ben kahya Dudley'im.
And the caretaker?
Hiç ilgilenen var mı?
Take your child to the caretaker.
Çocuğunu bakıcıya götür.
Oh, you're a caretaker?
Ah anladım, uşaksın yani.
The caretaker
Kapıcı.
M. GUNDERSEN CARETAKER
M. GUNDERSEN KAPICI
The caretaker.
Kapıcı olmalı.
- The caretaker, Captain Kirk.
- Buranın sorumlusuyum, Kaptan Kirk.
The caretaker here probably went to meet him in a horse and buggy.
Buranın hizmetlisi bir at arabasıyla onu karşılamaya gitmiştir herhalde.
I ´ ll speak with the caretaker about it after school.
Okuldan sonra bunu hademeye söylerim.
Well, the flowers die, And the caretaker or somebody takes them away.
Belki de çiçekler kuruduğunda, bakıcı ya da bir başkası onları atıyordur.
Mother, why didn't you ask the caretaker for my key?
Anne, neden bekçiden anahtarımı istemedin?
I may be given a caretaker too just as I've got a new secretary for my new job
Sanki yeni işim için bir sekreter tutmuşum gibi başıma bakıcı verilebilir.
After he left the caretaker and the family came, all three of them and sang Verdi's "Requiem" for me
Bakıcıyı bırakıp ailesi geldikten sonra üçü birden benim için Verdi'nin Ağıt'ını söylemişlerdi.
The caretaker at the villa recognise you?
Hademe seni görmüştü değil mi?
She went out to the beach house on a weekday, which is unusual, and she said to the caretaker she had some thinking to do and then she went for a walk.
O sıradışı bir şekilde, hafta içi bir günde, sayfiye evine gidiyor, ve kapıcıya düşünecek şeyleri olduğunu söylüyor ve sonra yürüyüşe gidiyor.
The caretaker hasn't heard anything and the sheriffs mountain office can't find him.
Dağdaki Şerifi aradım ama onlar da nerede olduğuna dair hiçbir şey bilmiyor.
If he'd only taken the aerial tram and had the caretaker meet him at the top.
Keşke benim gibi teleferikle gitseydi.
I'm not the caretaker.
Dur!
- collect my suitcase from the caretaker...
İşçi bulma kurumuna giderim. Takımımı almayı- -