Celeste tradutor Turco
856 parallel translation
- Hello, Celeste.
- Merhaba Celeste.
Thank you, Celeste, and vice versa.
Sağol Celeste, sen de öyle.
Thank you, Celeste, I'll take it up from here.
Sağol Celeste, ben devam ederim.
Thank you, Celeste.
Teşekkürler, Celeste.
Celeste.
Celeste.
When he discovered that his beloved wife, Celeste, was secretly a Huguenot, she was nothing to him any more.
Sevgili eşi Celeste'nin gizliden bir Huguenot olduğunu öğrenince artık onun için hiçbir şey ifade etmez olmuş.
Ever hear of a ship called the "Marie Celeste"?
Marie Celeste diye bir gemiyi duydunuz mu hiç?
Maritime history is full of Marie Celestes.
Denizcilik tarihi Marie Celeste'lerle doludur.
- Celeste!
- Celeste!
Celeste!
Celeste!
Celeste is still there, too.
Celeste de hala orada.
Celeste. "
Celeste. "
The Mary Celeste..
- Mary Celeste.
Mary Celeste?
Mary Celeste mi?
Hey Celeste, we're here.
Hey Celeste, geldik.
what difference does it make if Raymond is my friend and Celeste is a better man than him?
Raymond'ın arkadaşım olup olmaması ya da Celeste'nin ondan daha iyi bir adam olması neyi değiştirir?
Yeah, a grandmother is all we're missing here, what with Celeste bossing us around.
Evet, tek eksiğimiz bir büyükanneydi, Celeste zaten patronluk taslıyorken.
Oh, Celeste...
Celeste...
Celeste, you sound like the brakes on my scooter.
Celeste, mobiletimin frenleri gibi bağırıyorsun.
Celeste, one sip is all I need to help me swallow.
Celeste, yutmam için bir yudum şarap lazım.
Pour the coffee, Celeste.
Kahveleri koy, Celeste.
But I told you, it's for some evidence she needs to have notarized at her place of birth.
Söyledim ya, Celeste'nin doğum yerini tasdik ettirmesi için kanıta ihtiyacı var.
But Celeste, the General, Giorgio...
Peki Celeste, baban, Giorgio...
- Goodbye, Celeste.
- Hoşça kal Celeste.
I'm Captain Mike Turner, this here's Wilbur and Celeste, my crew.
Ben Kaptan Mike Turner, bunlarda mürettebatım Wilbur ve Celeste.
Not Celeste, anyway.
En azından Celeste.
I'm Celeste Whitman.
Ben Celeste Whitman.
- Celeste.
- Celeste.
Cross the grill carefully and wait in the room with Celeste.
Mazgalda dikkatlice yürü ve Celeste'le odada bekle.
Celeste, get her legs if you can.
Celeste, bacaklarını tut.
- Open the case, Celeste.
- Çantayı aç Celeste.
- Celeste?
- Celeste?
Wilbur, Celeste, speed it up, will you?
Wilbur, Celeste, acele edin.
Celeste?
Celeste?
Okay, Celeste.
Tamam Celeste.
The other one you probably know as Mama Celeste.
Diğeri de muhtemelen pizzaların üstünde Mama Celeste olarak resmini gördüğün kişi.
Celeste, the Mondschein 40 is never wrong.
Mondschein 40 hiç yanılmaz Celeste.
So, Celeste where are you from?
Peki Celeste... nereden geliyorsun?
- Celeste?
- Celeste.
Celeste, why me?
Niye ben?
Jessie, Celeste.
Jessie, bu Celeste.
Celeste, my daughter, Jessie.
Celeste, kızım Jessie.
Celeste, I know this is sudden but you're the most incredible thing that's ever happened to me.
Celeste, biliyorum, bu çok ani oldu... ama sen şimdiye kadar başıma gelen en inanılmaz olaysın.
She saw Celeste put magazines into me and a dress come out.
Celeste'in bana dergiyi verdiğini ve çantadan elbise çıktığını gördü.
Go and tell Celeste it's time.
Celeste'e başlayacağımızı söylesene.
I've only known Celeste for eight minutes, but I can tell she has love for Steve who I've also known for eight minutes.
Celeste'i de Steve'i de sadece sekiz dakikadır tanıyorum. Ama birbirlerini sevdikleri çok belli.
And do you Celeste van Martin take Steven Mills to be your lawfully wedded husband?
Ve sen Celeste van Martin... Steven Mills'i... kocan olarak kabul ediyor musun?
Celeste doesn't care.
Celeste'in umurunda değil.
Right, Celeste?
Değil mi Celeste?
What is it, Celeste?
Ne var, Celeste?
- Why, it's Celeste.
- Celeste imiş.