Change it tradutor Turco
10,478 parallel translation
You and me, we change it together.
Sen ve ben, birlikte değiştiririz.
All right. I'll tell you what... we'll change it now.
Pekâlâ, bakın ne diyeceğim hemen gidip değiştireceğiz.
An object that is in motion will not change its velocity unless an external force acts upon it.
Hareket halindeki bir nesnenin, bir dış etken tarafından etkilenmediği sürece hızında değişiklik olmaz.
What if I can't change it?
Ya onu değiştiremeseydim?
I only came back because I thought I could change it.
Sadece geri geldim çünkü değiştirebildiğimi sanıyordum.
You cannot change it.
- Sen bunu değiştiremezsin.
We have to change it...
Bunu değiştirmek zorundayız...
But even if you are right, It doesn't change anything.
Ama haklı olsan bile, bu hiç birşeyi değiştirmez.
If it's gonna be a problem for you, then I don't know what to say, because... it is what it is and it's not gonna change, even when you're being a total pain in the ass,
Senin için sorun olacaksa başka ne diyeceğimi bilmiyorum çünkü böyle hissediyorum ve değişmeyecek de.
It would change everything, I promise you.
Her şeyi değiştirirdi bu.
It's not gonna change my answer.
Cevabımı değiştirmeyecek.
How does it feel being the one kept in the dark for a change?
Bir değişiklik olarak cevapsız kalan olmak kendini nasıl hissettirdi?
Programs upgrade, change, yet you deny that it's time for life on Earth to update.
Programlar yükseltilir, değiştirilir fakat sen hâlâ Dünya yaşamının güncelleştirilmesini inkâr ediyorsun.
If I could change just one thing about myself, it'd be that I was born alive. But you know what I realized?
Hayatımdaki tek bir şeyi değiştirebilecek olsam canlı doğmak isterdim derdim ama neyi fark ettim, biliyor musun?
It won't change.
Bu değişmeyecek.
Walter was going to change his will, but it was Gavin he was cutting out of it, not his stepmother.
Walter vasiyetini değiştirmek için gidiyordu, ama Gavin üvey annesine bir şey bırakmasını engellemek için bunu yaptı.
I can get more, but it won't change.
Devam ederim ama değişmeyecek.
It should be tomorrow. A change of schedule.
Yarın olmalıydı.
Would it change things?
Bir şeyleri değiştirir miydi?
Maybe it's easier just to accept a bunch of dumb roses than to ask a man to fundamentally change who he is or do what makes him feel good, when what makes him feel good is telling you how good you make him feel.
Bir erkekten olduğu kişiyi ya da kendisini iyi hissetmesini sağlayan şeyleri değiştirmesini istemektense bir demet aptal gülü kabul etmek daha iyi olmaz mı? Aslında kendini iyi hissettiren şeyleri yaparken onu nasıl mutlu edebileceğini de söylemiş oluyor.
If you change anything in the past, it can make things worse now.
Geçmişteki bir şeyi değiştirirseniz şu anın daha kötü olmasına neden olabilir.
It doesn't change anything.
Bu hiçbir şeyi değiştirmez.
But I didn't think about how much it was going to hurt you, how killing all of those people, how... how it would change you.
Ama bunun sana ne kadar zarar vereceğini düşünmedim. Tüm o insanları öldürmenin seni ne kadar değiştireceğini düşünmedim.
It didn't change anything.
Hiçbir şeyi değiştirmedi.
Listen, you could find a doctor to perform 20 operations on that leg, and it wouldn't change a thing.
Bacağını ameliyat edecek 20 farklı doktor bulabilirsin ama sonuç değişmeyecektir.
It's time for a change, huh?
- Değiştirme zamanı gelmiş, değil mi?
- She says she won't change into it.
- Üzerini değiştirmeyeceğini söyledi.
I think it's the respectful thing to do when the head producer personally asks you to change your outfit.
Programın PD'si gelip senden kıyafetini değiştirmeni istiyorsa sözünü dinlemen en uygunu olacaktır.
It may not be as hard as you think for a bigot to have a change of heart.
Bir önyargının ortadan kalkması o kadar da zor olmasa gerek.
It starts with understanding and neutralizing its source and with you and me doing our best to change.
Kaynağını anlayıp, yok etmekle başlar ve sizin ve benim için en iyisini yapmamız gerekir.
Yeah, you have to wear it when you clean, and then you have to change your clothes before you see patients...
- Evet, temiz olduğunda bunu giymelisin ve hastalara bakmadan kıyafetlerini değiştirmelisin.
It will change your life.
Hayatını değiştirecek.
It's a Polish custom to throw change at the bride.
Bir Polonya geleneği geline bozuk para atılır.
It takes time to adapt to change.
Değişikliklere alışmam biraz zaman aldı.
And I have seen this place change from a practice where the doctors knew the patients and had time to look after them, to an institution where it's just about efficiency, management.
Doktorların hastaları tek tek tanıyıp yakından ilgilendiği bu yerin randıman ve yönetimden ibaret bir işletmeye dönüştüğünü gördüm.
Just because something's been done one way forever doesn't mean it shouldn't change.
İşlerin uzun süredir aynı şekilde yapılıyor olması değişmeyeceği anlamına gelmez.
But you cannot let it change who you are.
Ama seni değiştirmesine izin veremezsin
I might change my mind and not do it at all.
Fikrimi değiştirip hiç satmayabilirim de.
And it doesn't change the fact that your client killed 200 people.
Ayrıca bu, müvekkilinizin 200 insanı öldürdüğü gerçeğini değiştirmez.
They've been fighting it out through the ages, and every time they change something in the past, it messes with the present.
Eski çağlarda kavgaları devam etmekte ve geçmişte her değişiklik olduğunda bugünü de etkilemekte.
It will change nothing, Hulk. To humans, we are, and always shall be, monsters.
İnsanların gözünde biz canavarız ve hep öyle kalacağız.
Yes, it's a change from the Avengers, but you'll see Fury's approach has advantages, if you trust him.
Evet, bu İntikamcılar'da olduğundan farklı bir şey ama eğer Fury'ye güvenirsen yaklaşımının getirdiği avantajları görürsün.
I want to see it change as much as you do.
Senin istediğin kadar ben de değişmesini görmek istiyorum.
It can change you, Scott.
Bu seni değiştirebilir, Scott.
Evolution pushed it so close to a tipping point that a tiny change in the air around us causes a cascade of thoughts, senses, and images in your brain.
Evrim işitme duygusunu sona yaklaştırdı. Çevremizdeki ufacık bir ses arda arda gelen düşüncelere duygulara ve beyinde imajlara neden oluyor.
Can you change your voicemail message, please, it's getting very boring.
Sesli mesajını değiştirir misin, sıkmaya başladı.
It's not gonna change anything, anyway.
Bu bir şeyi değiştirmeyecek.
Hospitals are closing yet Michael Hoye, our MP, has enough loose change to buy this pub tear it down and build a gastroabomination for his toff chums.
Hastaneler kapatılıyor Michael Hoye, milletvekilimiz bu barı alıp yıkacak ve iğrenç ahbapları için bir yer açacak.
No, no, i-it will change, Dr. Joe.
Hayır, değiştirecek Dr. Joe.
It will change how people think of her.
İnsanların ona nasıl baktığını değiştirecek.
The change is hard enough physically. But emotionally, it's a whole other thing.
Değişim fiziksel olarak etkiledi ama duygusal olarak bambaşka bir şey.
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it's ok 4874
it's okay 22028
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's okay 22028
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
items 25
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287
it's only fair 72
itch 25
it's about damn time 34
items 25
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287
it's only fair 72