English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ C ] / Chardonnay

Chardonnay tradutor Turco

411 parallel translation
Perfect accompaniment to the chardonnay.
Şardoney üzümüyle mükemmel gider.
It tastes like grain alcohol and chardonnay.
Tadı arpa suyu ve şarap gibi.
Chardonnay, I believe.
Chardonnay şarabı, sanırım.
You could order a nice Napa Valley chardonnay.
Güzel bir Napa Vadisi Chardonnay ısmarlayabilirsin.
Not a bad Chardonnay.
Fena değil.
No Chardonnay, no frog water.
Ucuz şarap yok, kurbağa suyu yok.
Good California Chardonnay, a bottle of Dom.
İyi bir California Chardonnay, bir şişe Dom.
The bottle of Chardonnay? All's well that ends well.
Bir şişe Chardonnay. "All's Well That Ends Well."
Chardonnay?
- Chardonnay?
The gifts, the trips, the crisp chardonnay with lunch, they're not what compel you.
Hediyeler, yolculuklar, öğle yemeğinde kırmızı şarap, seni cezbeden bunlar değil.
- Is chardonnay all right?
- Chardonney mi?
Glass of Chardonnay?
Bir bardak Chardonnay?
- Oh, yes. A good stiff Chardonnay.
Güzel bir Chardonnay olabilir.
I said to get a nice Chardonnay.
Chardonnay almasını söyledim.
Do you think Helga is a voluptuous Saint-Emilion or a buttery Chardonnay?
Helga şehvetli bir Saint Emilion mu, yoksa yumuşak bir Chardonnay mi?
What are we, Europeans, with the Beaujolais and the chardonnay?
Ne o, Avrupalı mıyız, kırmızı şarap ve şamdanlarla?
It's worth a hell of a lot more than that cheap chardonnay.
Birkaç şaraptan çok daha değerliydi.
I spilled some chardonnay.
Birkaç şarap kırdım.
Chardonnay.
Chardonnay.
Your chardonnay.
Chardonnay'niz.
Chardonnay?
Chardonnay mi?
Yeah - along with some Veal Milanese and a rather disappointing Chardonnay.
Evet, Milano usulü dana eti ve insanı hayal kırıklığına uğratan bir şişe Chardonnay'yle birlikte.
And believe me, after a fewyears ofhanging on your arm... at political dinners with this fake smile plastered on her face... all she will be good for is crawling into a bottle of chardonnay... with a Neiman Marcus catalog and a bottle ofValium the size ofyour head.
Ve inan bana, yüzünde sahte gülümsemeyle seninle bir kaç yıl resmi davetlere katıldıktan sonra tüm yapacağı şey bir şişe beyaz şarap Neiman Marcus katalogu ve kafan büyüklüğünde Valium kutusuyla takılmak olacak.
Can I get another glass of Chardonnay, please?
bir Chardonnay bardağı daha alabilirmiyim lütfen
I sent you a glass of chardonnay, and you sent it back.
Ben size bir bardak şarap göndermiştim, Ve siz kabul etmemiştiniz.
- Whoa. I know you think otherwise because that's what that Armani-wearing, chardonnay-slugging trust-funder told you, but...
- Ooo senin başka düşündüğünü sanıyordum çünkü bu bir Armani chardonnay-slugging sana anlatmıştım güven birikimi fakat
We just opened a chardonnay that'll knock your bra off.
Sutyenini yerinden fırlatacak bir beyaz şarap açtık.
Chardonnay sounds wonderful, Mrs. Waterson.
Beyaz şarap kulağa harika geliyor, Bayan Waterson.
That's a very fine chardonnay you're drinking.
İçtiğin kaliteli bir şarap.
I don't want you to get drunk, but that's a very fine chardonnay you're not drinking.
Sarhoş olmanızı istemem ama içmediğiniz kaliteli bir şarap.
As long as it's not Chardonnay.
Chardonnay şarabı olmasın ama mümkünse.
I was having a chardonnay when you called, and I had to take a cab.
Sen aradığında beyaz şarap içiyordum... bu yüzden taksi çağırmam gerekti.
Another Chardonnay for the beautiful lady.
- Güzel hanım için bir şarap daha.
MERLOT? OR SOME...
Merlot ya da Chardonnay?
CHARDONNAY? UH, CHARDONNAY.
Chardonnay?
I'll pick up a nice chardonnay while I'm out.
Gelirken bir şişe beyaz şarap alırım.
I'll have another glass of the chardonnay.
Ben bir bardak beyaz şarap alayım.
He moved to San Francisco a couple years ago... met a guy at a Pottery Barn... had a glass of chardonnay and poof!
Birkaç yıl önce San Francisco'ya taşındı. Pottery Barn'da * bir çocukla tanıştı, bir kadeh şarap ve pof! Hazır çift!
Stan and I Will pick you up around 7 : 00 and we'll head on over to Le Chardonnay
Stan ve Ben seni 7 gibi alacağız ve Le Chardonnay'ye götüreceğiz
I'll bring the truffles and the chardonnay, and you bring that tight little butt of yours!
Ama hayalinin peşinden koş. Harika olursun.
I'll bring the truffles and the chardonnay, and you bring that tight little butt of yours!
Chardonnay ve çikolatalı tatlı getireceğim. Sende sıska kıçını getir.
WELL, I WONDER IF YOU'LL SEE CHRIS THE SAME WAY WHEN YOU TAKE OFF YOUR CHARDONNAY GOGGLES.
Merak ediyorum da acaba bu şampanyalı gözlüklerini çıkarınca onu hala aynı şekilde görebilecek misin?
There's chardonnay in the fridge.
Dolapta chardonnay var.
And to commemorate... It's a bottle of pre-pulse Chardonnay. I
Ve kutlamanın şerefine Puls'tan önce yapılmış bir şişe Chardonnay.
Our babysitter just pounded another chardonnay.
Bebek bakıcımız bir şarap daha içti.
And to polish off a bottle of chardonnay, I see. Get your coat.
Bir şişe şarabın dibini görmek için de gelmişsin galiba.
PAPAYA-SAUVIGNON, KIWI-CHARDONNAY...
Kiwi-Chardonnay,
Try the new chardonnay.
Yeni chardonnay'den denesene.
I know how to handle those Chardonnay-sipping socialites in Sydney.
Sydney'de yapılan toplantılarda çok iyi şeyler söylendiğini biliyorum
- Too much chardonnay.
- Çok chardonnay içmişim.
End a glass of chardonnay with an ice cube / Mmm!
Elinden geleni yap o zaman.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]