Choice tradutor Turco
35,629 parallel translation
Your choice.
Sen bilirsin.
I had no choice.
Ama başka şansım yoktu.
That wasn't my choice.
Benim seçimim değildi.
He may be hurt in the beginning, but if he feels about you the way you feel about him... he'll make the right choice.
Başta biraz incinebilir ama o da senin ona hissettiklerini hissediyorsa doğru seçimi yapacaktır.
We had no choice but to defend ourselves.
Kendimizi savunmaktan başka seçenek yoktu.
But I think Lei Kung made the wrong choice.
Bence Lei Kung yanlış seçim yaptı.
It's my choice!
Seçim benim!
- Good choice, kid.
- İyi seçim, evlat.
It's an interesting choice of words.
İlginç kelime seçimleri.
Matter of fact, that was Beethoven's key of choice.
Bu daha ziyade Beethoven'ın tercihidir.
Good choice.
İyi seçim.
I don't have a choice.
Başka şansım yok.
- Mae, this is the right choice!
Ben - - Mae, doğru olan bu!
- I'm not giving you a choice.
- Size bir seçenek vermiyorum.
I have no choice?
Hiç bir seçeneğim yok mu?
You had no choice.
Seçim şansın yok.
But you also gave me a choice.
Fakat aynı zamanda bana bir seçim de verdin.
So I guess you have a choice.
Sanırım başka seçeneğin var.
You leave me no choice but to declare you excommunicado.
Bana, seni afaroz etmekten başka çare bırakmadın.
Now, let's go in this meeting and show this guy that he is making the right choice investing in the Mara brothers!
Şimdi, şu toplantıyı yapalım da bu adama, Mara kardeşlere yatırım yaparak doğru kararı verdiğini gösterelim!
We have no choice.
Başka seçeneği yok.
Your choice.
- Yapmazsın.
Your choice.
Sen seç.
Well, we only have one choice.
Elimizde sadece bir seçeneğimiz var.
This godforsaken mosquito ranch was a conscious choice?
Bu tanrı korusun sivrisinek çiftliğini bilerek mi seçtin?
You left me no choice, Hippolyta.
Bana başka çare bırakmadın, Hippolyta.
A choice each must make for themselves.
Her biri, bu kararı kendisi vermek zorunda.
Everything is a choice.
Her şey bir seçimdir.
Have you heard of choice theory Dom?
Seçim teorisini duymuş muydun Dom?
Is that really a choice you wanna make?
Bu seçimi gerçekten yapmak istiyor musun?
I got no choice!
Yani seçme şansım yok!
You made the choice to let her go.
Onu salıvermeyi tercih ettin.
But it was the wrong choice.
Ama yanlış bir tercihte bulundun.
Excellent choice.
Harika seçim.
I always wanted to be a private detective and with Steve being the only outfit in town, I really had no other choice but to work with him.
Ben hep özel bir dedektif olmak istedim ve Steve kasabadaki tek kıyafet olanağıyla, başka seçeneğim yoktu ama onunla çalışmak için.
he leaves me no choice.
Bana başka seçenek bırakmıyor.
- Your choice.
- Seçim sizin.
He's my choice.
Ben onu seçtim.
It's your choice. Looking at you, I'd say you better leave.
Tipine bakıyorum da gitsen iyi olur bence.
- It's a fine choice.
- Mükemmel bir seçim.
This fight, it's gotta be your choice.
Devam edip etmemeye sen karar vermelisin.
She is not the right choice for Baahubali.
Baahubali için doğru kişi değil.
Whether my selection is the perfect choice or not... let the people of Mahishmati decide.
Seçimimmin iyi olup olmadığına Mahishmati halkı karar versin.
Well, we don't have a choice.
Başka seçeneğimiz yok.
It's your choice.
Seçim sizin.
I would understand that you had no choice, And I would forgive you. I have forgiven you!
Başka şansın olmadığını anlar ve seni affederdim.
As if I had a choice.
- Sanki başka şansım vardı da.
So you're saying my only choice as a girl is nun or whore?
Bir kız olarak tek seçeneğim rahibelik ya da orospuluk?
I'm afraid you don't have a choice.
Korkarım seçme şansın yok.
I don't have a choice.
Seçme şansım yok.
Chef's choice.
Şef'in önerisi.