Chokes tradutor Turco
213 parallel translation
Your comrades'coming chokes you with emotions.
Arkadaşlarınızın gelmesi sizi çok duygulandırıyor.
It chokes me.
Beni boğuyor.
All right, Nellie, I hope it chokes you.
Tamam Nellie, umarım bu sesini keser.
Her father chokes her mother to death It could make ya cry
Bir baba karısını öldürüveriyor ve hayatın kayıyor.
I think I'll just be a cad and hope he chokes on a Vitajex pill.
Ama ben, aşağılık herifin teki olup, onun Vitajex hapıyla boğulmasını umacağım.
Don't you know she who eats alone chokes on her food?
Tek başına yiyenin, lokmasının boğazında kalacağını bilmiyor musunuz?
He still has to swallow, now he just chokes.
Yine yutması lazım, şu anda tıkanıyor.
This chokes me up.
Bu durum beni sıkıyor.
Listen, stranger... you are both from... that wilderness above ground, where the light blinds and the air chokes, where only destroyer races live.
Dinle, yabancı... ikinizde... ışığın kör ettiği, ve havanın boğduğu şu yukarıdaki sahradan geliyorsunuz, sadece yok edici güçlerin yaşadığı yerden.
A fallen flower. Chokes me up to think about it.
Solan çiçekmis, Düsünmesi bile güldürüyor,
- I hope it chokes.
- Umarım sesi kısılır.
Us, girls of Tariq, We walk on the cushions, Whereas the house chokes, and the musk are everywhere,
Biz, Tarık'ın kızları,... biz de yara bantlarıyla koşalım,... nefesi kesilene,... misk kokularıyla yardıma.
The victim eventually chokes to death on his own saliva.
Sonunda da kurban kendi tükürüğünde boğularak ölür.
The mist chokes my heart, Covers the mourners,
"Kalbimi boğan sis yaslı çocukları kaplıyor."
( Percy chokes back tears )
( Percy gözyaşlarına boğulur )
But with its single runway and the barbed wire that chokes it, it looks more besieged than victorious.
Tek pist ve içine tikildigi dikenli tellerle, sanli olmaktan çok kusatilmisa benziyor.
Maybe this isn't the best time to mention it, but when the chips are down, Blanche chokes.
Belki bundan bahsetmenin zamanı değil ama kritik zamanlarda Blanche şoka girer.
The gas chokes him, and he dies.
Gazdan boğulup ölmüş.
You... You tell her to take those cards, and I hope she chokes on them!
Kartları da alsın ve gebersin.
This book simply chokes the reader's brain... Before he has even finished chapter one.
Bu kitap okuyucuların beynini daha ilk bölümü dahi bitiremeden köreltiyor.
Shit like this chokes me up.
Böyle şeyler beni ağlatıyor.
I hope he chokes on it.
Umarım içerken boğulur.
THEN HE CHOKES ON SOME GRAPES.
Sonra üzüm yerken boğuldu.
* * Chokes a smile * * * * On every face * *
\ \ Kapalı bir gülümseme / / \ \ Bütün yüzlerde / /
You know how it chokes me up.
Beni ne kadar etkilediğini biliyorsunuz.
Repressed anger... chokes us, closes us down.
- Yatakta mı? - Neden olmasın? Bastırılmış öfke bizi boğar.
The two of you all of us, acquittal after acquittal after acquittal until the stench of it reaches so high and far into Heaven it chokes the whole fucking lot of them!
Siz ikiniz hepimiz, beraat üstüne beraat ve beraat kötü kokuları cenetin en dip köşesine ulaşana kadar ordakilerin hepsini boğacak!
You better bring the bastard down before he chokes himself to death.
Piçi gebermeden önce götürsen iyi olur.
One of the things they do is she chokes him- - she gets on top of him and she chokes him with this cord.
Yaptıkları şeylerden biri de, kadının adamı boğmasıydı.. Herifin üstüne çıkıyor ve onu iple boğuyordu.
Until that Nazi Party chokes
Şu Naziler boğulana kadar
... as he chokes for breath, the pox will move through his inner ear into his brain making him think he's David Duchove... Ooh god no!
Nefes almak için kıvranırken suçiçeği kulağından beynine girer... —... kendini David Duchovny gibi hisseder.
[FRY CHOKES]
[FRY TIKANIR]
- But what if he chokes?
- Ama ya tıkanırsa?
Leader : We aim to pull evil up by the root... before it chokes out... the flower of our culture and heritage.
Kötülük, kültürümüzün ve mirasımızın çiçeğini koparmadan onu kökünden söküp atmak niyetindeyiz.
"Chokes with the game on the line." ls that what O'Neil said?
"Maç tehlikedeyken dağılıyor." O'Neil öyle mi dedi?
He chokes on the words "agricultural school".
Takıldı kaldı "ziraat fakültesine".
Sometimes I envy you so much, it chokes me.
Bazen seni öyle kıskanıyorum ki, nefes alamıyorum.
* When you go. Feeling that chokes *
* Gittiğinde, beni boğan duygular *
* When you go,'cause it chokes *
* Gittiğinde, kesti nefesimi *
You know, it's embarrassing when everyone knows you... as the guy that always chokes.
Herkes beni dili tutulan çocuk olarak tanıyor.
[Chokes]
Onu dün gece gördüm. Ne?
Should we do something? [CHOKES] There's no hurry.
Birşeyler yapmalı mıyız? Acelemiz yok.
She chokes herself, man.
Kendi nefesini kesiyor lan!
It tries to chokes us!
Bizi boğulmaya çalışıyor!
Chokes on broccoli but has no problem leacking himself!
Brokoli boğazına kaçar ama kendini yalarken bir sorun yok.
I don't care if it chokes you to death.
Kabloyla boğulsan bile umurumda değil.
Yes, let's go talk to the other Russian, the cousin, before he chokes on a twizzler.
Hadi boğazına şeker kaçırıp ölmeden önce öteki Rus'la konusalım.
I hope your erotic meal chokes you, sir, yes, you and the one for whom it's intended.
Dilerim erotik yemeğinizde boğulursunuz, siz ve birlikte yediğiniz kişi.
And I hope it chokes you!
Umarım boğulursun!
This has two different chokes - one for long-range, one for close-up shots.
Bunun iki boğumu vardır biri uzun menzil, diğeri yakından vuruşlar için.
The lie chokes you, eh, Mongol?
Sana inanmıyorum, Moğol.