Clock's ticking tradutor Turco
341 parallel translation
There are 2,081,376,000 seconds in the average man's life, each tick of the clock the beat of a heart, and yet you sit here uselessly ticking your lives away... because certain members are not on schedule.
Ortalama insanın hayatında 2.081.376.000 saniye vardır. Saatin tik tak sesi kalbin bir vuruşudur ama siz oturmuş, hayatınızı boşa harcıyorsunuz. ... çünkü üyelerimizden bazısı geç kaldı.
Einstein's clock is exactly one minute behind mine and still ticking!
Einstein'ın saati benim saatimden tam bir dakika ileride ve hala çalışıyor!
And the clock's ticking, dude.
Ve saat işlemeye başladı, arkadaş.
The clock's ticking, Frank.
Süre başladı, Frank.
The clock is ticking.
Saat çalışıyor.
Your son's internal clock... seems to be ticking faster than usual.
Oğlunuzun saati... alışılandan daha hızlı ilerliyor.
clock's ticking.
Süreniz başladı.
The clock's ticking, and so is the bomb.
Saat çalışıyor ve tabiki bomba da.
Come on. I haven't got all day. The clock's ticking.
Hadi, saat işliyor, zamanım yok.
My biological clock's not the one that's ticking.
Biyolojik saati ilerleyen bir tek ben değilim.
Look, we could spend weeks trying to solve this, but we've got a ticking clock.
Bakın, bu sorunu çözmek için haftalar harcayabiliriz, ama zamanımız sınırlı.
Clock's ticking.
Zaman işliyor.
You heard what Leo said, clock's a-ticking.
Leo'nun dediklerini duydun, zaman işliyor.
The ticking of your biological clock.
Günlük sorunlarını unut. Biyolojik saatin çalışıyor.
Oh, so your biological time clock is ticking. That's it.
Demek biyolojik saatin çalışıyor.
- Clock's ticking.
- Fazla zamanımız kalmadı.
There's ten million people in this city... and the clock is ticking.
Bu şehirde on milyon insan var. ve saat çalışıyor.
Clock's ticking, Bob.
Saat işliyor, Bob.
That old clock's a-ticking.
Zaman tik tak gecip gidiyor.
Clock's ticking.
- Zaman ilerliyor.
- Dick, clock's ticking.
- Dick, zaman azalıyor.
- Clock's ticking.
- Zaman ilerliyor.
The clock's ticking.
Zaman geçiyor.
The clock's ticking, his heart isn't.
Zaman ilerliyor. Kalbi iyi değil.
But we have got a ticking clock, do you understand?
Ama zamanımız kısıtlı, anlıyor musunuz?
Clock's ticking. You have less than 32 hours.
Saat işliyor. 32 saatten az kaldı.
CAMERAMAN : Clock's ticking.
Vakit geçiyor.
- Clock's ticking, sir.
- Zaman geçiyor, efendim.
- The clock's ticking, Kostya!
Zaman işliyor!
The clock's ticking.
Fazla zamanınız yok.
All right, there's a ticking clock on our last victim, Larry Ketterly.
Pekala, Son kurbanımız, Larry Ketterly için, zaman akmaya devam ediyor.
My biological clock is ticking, Melfin, and it's a bomb.
Biyolojik saatim bir bomba, Melfin, ve işliyor.
Do you know there's a dozen moving parts inside a ticking clock?
- İşleyen bir saatin içinde hareket eden düzinelerce parça olduğunu biliyor muydun?
So tomorrow sunrise the clock starts ticking and he knows when the alarm's been set for.
Demektir ki, yarın gün doğumunda geri sayım başlayacaktır, ve patlamanın ne zamana ayarlandığını sadece o biliyor.
The clock's ticking.
Zaman akıyor.
That's called a ticking clock.
Buna "işleyen saat" derler.
German generals knew their own clock was ticking.
Alman generaller, geri sayımın kendileri için de başlamış olduğunu biliyorlardı.
Let's be clear about this, the clock is ticking...
Bu konuda açık olalım, zaman işliyor...
You got the ticking clock with Shaw's proposal.
Shaw'ın evlenme teklif etmesine çok az kaldı.
- The clock's ticking.
- Saat çalışıyor.
Clock's ticking.
Saat işliyor.
And of course, there's the Army. The clock is ticking, my Führer.
Elbette ordunun başı olarak.
Clock's ticking, Hector. Okay.
- Saat işliyor Hector.
The clock's ticking.
Saat işliyor.
And since every good suspense show Has to have a ticking clock, here's mine.
Bütün iyi, heyecanlı programlarda saat tutulduğu gibi benim de saatim var.
And since every good suspense show has to have a ticking clock, here's mine.
Bütün iyi, heyecanlı programlarda saat tutulduğu gibi benim de saatim var.
Abby, clock's ticking.
Abby, saat işliyor.
'Come on, clock's ticking, got to raise my game.
Haydi, zaman ilerliyor, oyunumu geliştirmeliyim.
The clock's started ticking.
Saat çalışmaya başladı.
Ticking clock's begotten.
Saat tik tak etmeye başladı.
We may have the guy, but we're no closer to recovering Joanne's baby than we were yesterday and the clock's ticking.
Adamı bulmuş olabiliriz, ama J oanne'in bebeğini yakalamaya dünden daha yakın değiliz ve saat işliyor.