Confessor tradutor Turco
542 parallel translation
You're my father confessor and in you I truly confide.
Günah çıkarıcı papazım olacaksınız size samimiyetimle sırrımı açacağım.
Dr. Lee and all of you gentlemen, a flight surgeon has been described as a combination of Dutch uncle and father confessor.
Dr. Lee ve baylar, uçus hekimligi bir Hollandalï amca ile günah çïkartan bir papazïn birlesimi olarak tanïmlanmïstïr.
Now, this is against the interests of Mr. Brentano... but since I am, so to speak, your literary confessor... I must be honest with you.
Şimdi, bu durum Bay Brentano'nun menfaatlerine ters ama şu an sizin tabiri caizse edebi itirafçınız olduğumdan size karşı dürüst olmalıyım.
A claims man is a doctor and a bloodhound and a cop and a judge and a jury... and a father confessor, all in one.
Talep yöneticisi hem doktor, hem iz sürücü,... hem polis, hem jüri, hem hakim hem de papazdır.
My confessor said,
Günah çıkarttığım papaz dedi ki...
He has stripped me, his confessor... of everything.
Beni arındırdı... herşeyden.
- Save the truth for your confessor.
- Bu senin kendi itirafın.
A complaint against my own confessor?
Günah çıkarttığım papaza karşı bir suçlama?
You shall find another, more worthy confessor.
Başka birini bulmalısınız, daha değerli bir günah çıkarıcı.
God loves us all, but its always good to get the advice of a confessor.
Tanrı hepimizi seviyor ama pederin tavsiyesini almak her zaman iyidir.
You must hear the advice of a confessor.
Pederin tavsiyesini alsan iyi olur.
I swear I'll forget everything and hold nothing against you... tell me as your confessor.
Yemin ederim herşeyi unutacağım ve sana karşı hiçbir kötü duygu beslemeyeceğim... Bana itiraf edebilirsin. Ben senin kocanım.
I speak as his confessor.
Onun sırdaşı olarak konuşuyorum.
I'd like to be me your confessor.
Bana günah çıkarmanı isterdim.
If someone truly loves you, send it to me, I am your confessor.
Birisini gerçekten, seversen bana söyle, itirafını dinlerim.
Friend, director, confessor, part-time amateur psychiatrist...
Dost, yönetmen, öğretmen, zaman-zaman amatör pisikolog.
To find that out, I've got to become his doctor, his confessor.
Onu bulmak için doktoru, günah çıkartanı olmalıyım.
His confessor is with him.
Günah çıkardığı papazın yanında.
- My confessor- -
- Günah çıkarırken...
I'm your Father confessor!
Ben senin pederinim, günah çıkartıcı!
Tancredi, one tells nasty tales like that to a confessor, not to young ladies at the table... or at least not when I'm there!
Tancredi, böyle ayıp hikayeler günah çıkartırken anlatılır masadaki genç kızlara değil en azından ben varken!
He's shy. A doctor is like a confessor.
Haydi, doktor peder gibidir, günahlarını affeder.
The King has his own confessor.
Kralın kendine özel günah çıkaran papazı vardır.
I'm not only your confessor but your friend.
Ben sadece sizin rahibiniz değil aynı zaman da arkadaşınızım.
Ask of Don Alfonso. He was her confessor!
Don Alfonso veya günah çıkartan papazı iste.
Trust them as you would your confessor.
Kendini günah çıkarır gibi onların ellerine bırakmalısın.
And in the end, he hung there, a bloody torso with a nodding head just groaning and staring at the crucifix which the father confessor held up to him.
Ve sonunda, sallanan başıyla kanlı bir gövde halinde asılı duruyordu orada sadece inleyen ve günah çıkaran papazın ona doğru kaldırdığı İsalı haça dik dik bakan bir gövde halinde.
and doctor... and confessor.
günah keçisi olmaktan başka.
Adam sends a confessor!
Adam bize bir itirafçı gönderdi!
Good even to my ghostly confessor.
- Akşamınız hayırlı olsun Kutsal Peder.
He's not my confessor.
Ayrıca bana günah çıkarttırmıyorsun.
That`s between me and my confessor.
O benimle papazı arasında.
Julian wasn't one of those victims who talk with their executioner, and he didn't ask for a confessor.
Julian katiliyle konuşan kurbanlardan değildi ve günah çıkartmak istemedi.
Confessor.
Profesör.
You'll choose one of them as your confessor.
Sonunda birini günah çıkartmak için seçeceksiniz.
I am your confessor, they all have spoken to me.
Ben senin itirafçınım, herkes bana konuşur.
For sins like his, there's no confessor.
Onunkiler gibi günahları, hiç bir papaz çıkaramaz.
I want to talk to you as a friend, not a confessor.
Seninle günah çıkarıcın olarak değil, arkadaşın gibi konuşmak istiyorum.
And my confessor ordered me to.
Ve günah çıkarttığım papaz emretti.
If you go to church tomorrow, father Anz... -... Viola's confessor priest, can illuminate you more.
Yarın kiliseye giderseniz, Peder Anz yani Viola'nın günah çıkarıcı papazı sizi daha iyi aydınlatabilir.
Treat this not as an investigation, but as a continuation of your spiritual exercises, and consider me as your confessor.
Bunu soruşturma olarak değil de ruhani uygulamalarınızın devamı olarak... farz edin, beni de konfesörünüzmüşüm gibi görün.
Like hell you're our confessor!
Hadi oradan, konfesörümüzmüş!
Urano was Lord Onoshi's confessor.
Urano, Efendi Onoshi'nin günah çıkarttığı rahipti.
I'm your confessor.
- Günah çıkartan papazım.
You're my confessor in here, but you wheel and deal out there, is that it?
Burada evet ama dışarıda dümen çeviriyorsun.
And here you have the King who mounts the scaffold with his confessor.
İşte burada da günah çıkartan papazla birlikte giyotine giden kral!
My Lord, unhappily the horse, Blessed Satin the Confessor, that was to have been a witness today... - Yes?
Lordum, bahtsız ve itirafçı at Kutsal Atlas'ın, bugün bize şahitlik yapması gerekiyordu ki...
Danny is his manager, his friend, his father-confessor.
Danny, onun menajeri, arkadaşı, babası gibi olmuştu.
They shared the same confessor, a weak and foolish priest.
Aynı kişiye günah çıkarıyorlardı, zayıf ve aptal bir rahibe.
Are you my Father confessor?
Bu nedenle mi benim papazımsın? - Aman Tanrım, sana sadece bir şey sordum!
To my surprise, my Confessor asked me to do his portrait.
Günah çikardigim rahibin, benden portresini yapmami istemesi beni sasirtmisti.