Convenience tradutor Turco
1,262 parallel translation
You can't go down... to the local convenience store and buy self-discipline.
Bakkala gidip kendine "kendi kendine hakim olma" alacaksın.
I'll never rob another convenience store again!
Bir daha asla market soymayacağım!
My father, a master of understatement calls it convenience... I love you!
Babam, anlayış usatası babam bunu uygunluk diye tanımlıyor...
I was at a convenience store applying for the night shift job.
Bir dükkanda iş başvurusu yapıyordum.
Why don't you just set up an appointment at his convenience... to come break my legs or kick me in the nuts or whatever?
Neden sadece gelip bacağımı kırmasını ya da bana vurmasını filan ayarlamıyorsun? Biliyor musun?
Yes. Last night I stopped by a convenience store.
Geçen gece bir markete gittim.
What phrase, making love? It just reminds me of that... incense you buy at convenience stores with this airbrushed couple.
Şu aşıkla maşukun olduğu marketten aldığın tütsüyü hatırlattı o kadar.
My mother worked nights making convenience-store lunches.
Annem gece işinde çalışıyordu.
Job in a convenience store... Or maybe becoming... a male prostitute.
Bir dükkanda iş sahibi olmak... ya da belki erkek fahişe olmak.
- ls she more than a convenience?
- Anya da elinin altında değil mi?
Leonardo Leonardo opened that convenience store across the street?
Hani Leonardo Leonardo tam karşımıza alışveriş merkezi açmıştı.
The convenience store of the future.
Geleceğin alışveriş merkezi.
That was the same time Leonardo opened the convenience store across the street.
Leonardo'nun alışveriş merkezini açmasıyla aynı zamandaydı.
She cheated on you all the time, broke your heart... and left you an obsessed wreck of a man who works... - in a convenience store.
Seni her daim aldattı, kalbini kırdı ve geride bir markette çalışan takıntılı bir adam bıraktı.
Yeah, we've sure seen our share of stars... for a little convenience store in New Jersey.
New Jersey'deki küçük bir dükkân için oldukça fazla ünlü görmüşlüğümüz var.
Working in an English convenience store.
İngiliz marketinde çalışmıştık.
How come all you convenience store guys are always American?
Neden marketlerinizde çalışanların hepsi Amerikalı?
- It's just for convenience.
- Rahat etmen için.
But you can still find convenience and value if you know where to look.
Ama nerede arayacağını bilirsen, pratik ve ucuz olanı bulursun.
A few years back. The convenience store?
Birkaç yıl önce?
The six is closer to the three, so you got convenience there.
Altı, üçe daha yakın, onun getirdiği bir rahatlık var.
I'm here to explain why the convenience of one area code in... Your town. Has been replaced by the convenience of two area codes.
Burada şehrinizdeki tek alan kodunun neden iki alan koduyla değiştirildiğini anlatmak için bulunuyorum.
And, plus, I'm over here all the time anyway... so there's, like, the convenience factor.
ve bununla birlikte ben her zaman buradayım, her zaman ; bu da en uygun etken.
It's a convenience store.
Bakkala gidiyorum.
I have to use the convenience.
Tuvalete gitmem lazım.
If you guys really wanted to hang out in front of a convenience store... you could buy your own with all that money you guys made.
Çocuklar, illaki bir marketin önünde takılmak istiyorsanız kazandığınız bütün o paralarla kendi marketinizi satın alabilirsiniz.
Then invite him, at his earliest convenience, to kiss my undercarriage.
ve de ona kıçımı öpmesini söyle.
Convenience?
Rahat olduğu için mi?
It was convenience originally but now with the woods crawling with Winnebagos it is an absolute necessity.
Cadı avında kullanılmış. Ben de Winnebago'lardan saklanmak için...
You have every convenience, every comfort, yet no time for integrity.
Her türlü olanağın, her türlü konforun var ama dürüstüğe zamanın yok.
Convenience store.
Mahalle bakkalı.
And she's been to CalNevAri. She's a prime suspect in our convenience store homicide.
Marketteki cinayet olayında bir numaralı şüpheli o.
Another match from the convenience store.
Marketteki parmak izlerinden biri daha teşhis edildi.
On the right, a 45 hollow point extracted from Dustin Bale the dead clerk at the convenience store
Sağdaki, marketteki tezgâhtar Dustin Bale'den çıkarılan oyuk uçlu 45'lik.
We found Darin and Tammy's prints at the convenience store.
Darin ve Tammy'nin parmak izlerini, markette bulduk.
And we still don't know why Darin and Tammy took out a convenience store clerk.
Darin ve Tammy'nin market tezgâhtarını niye öldürdüğünü hâlâ bilmiyoruz.
That's Dustin Bale. - The clerk from the convenience store?
Bu Dustin Bale.
That might explain why Joan bought coolant twice in the last week from a convenience store.
Joan'ın geçen hafta niye iki kez soğutucu aldığı anlaşıldı. Kredi kartlarını inceledik de.
It's a new convenience store!
Yeni alışveriş merkezi!
Welcome to Quicker Stop, the home of convenience and quality, only quicker.
Daha Hızlı Mola'ya hoş geldiniz, rahatlığın ve kalitenin adresi, sadece daha hızlı.
I'm only 27 and I work in a convenience store.
Daha 27 yaşındayım ve markette çalışıyorum.
You ship him back to his convenience-store alley.
Dün gece hastaneye yatırılması gerekiyordu. Diyelim masada veya ameliyat sonrasında ölmedi.
Our marriage has long since disintegrated from one of love into one of convenience.
Evliliğimiz uzun süredir sevgiden çok çıkar ilişkisi.
Why would there be a toxic chemical in the basement of a convenience store?
Neden bir dükkanın bodrum katında zehirli bir kimyasal olsun ki?
So maybe someone can tell me why the FBI is so interested in two teenagers robbing a convenience store.
Belki biri bana söyleyebilir neden FBI iki gencin dükkan soygunuyla neden ilgileniyor.
You know when Liz and I robbed that convenience store?
Liz ve benim şu marketi soyduğumuz zamanı hatırlıyorsun, değil mi?
I cannot believe we're meeting in a convenience store.
Markette buluştuğumuza inanamıyorum.
You're probably wondering what you saw in the convenience store the other day.
Muhtemelen geçen gün markette gördüğünü merak ediyorsundur.
- I got them at a convenience store.
Küçük mağazadan aldım.
You ship him back to his convenience-store alley.
Diyelim masada veya ameliyat sonrasında ölmedi. Onu içki dükkânının olduğu sokağa yolladın.
Is that for your convenience or someone else's?
Kendi rahatın için mi, başkasının rahatı için mi?