English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ C ] / Coon

Coon tradutor Turco

352 parallel translation
Since you all elected me the he-coon of this outfit, let me do the talking.
Madem beni bu topluluğun lideri seçtiniz, müsaade edin ben konuşayım.
I ain't seen you in a coon's age.
Görüşmeyeli çok oldu.
I ain't seen you in a coon's age.
Uzun zamandır seni görmemiştim.
Hey, coon.
Hey, bir rakun bu.
I seen a sight today down at the glen. A mammy coon with two babies.
Bugün derenin aşağısında iki yavrusu ile birlikte bir anne rakun gördüm.
Your ma ain't gonna love no coon.
Annen hiçbir rakunu sevemeyecek.
If you was to speak to Ma about that little coon...
Eğer bu minik rakunlar hakkında anneme birşey söylersen...
Does a coon always wash everything before he eats it?
Rakunlar yediklerini herzaman öncesinde yıkarlar mı?
A coon knows how to take care of himself, don't he?
Rakunlar kendileri için nelere dikkat edeceklerini bilirler, değil mi?
Did I tell you I seen a coon today, Pa?
Bugün rakun gördüğümü anlatmadım mı, Baba?
- Got me a new baby coon.
- Bende bir rakun yavrusu var. - Bir rakun ha?
- A coon? Let's go see him.
Hadi onu görmeye gidelim.
Here's the coon.
İşte rakun burada.
And Lord, give him a few redbirds and maybe a squirrel or a coon to keep him company, like he had here.
Ve Yüce İsa, ona kırmızı kardinal kuşları ver ve belki bir sincap veya bir rakun onu aramızda muhafaza eder tıpkı kendisi gibi.
You have a right to know right now that words like yid and kike and kikey and nigger and coon make me kind of sick no matter who says them.
Şunu bilin ki çıfıtık, Siyonist, semitik, marsık veya gündüz feneri gibi kelimeler midemi bulandırır.
It was a man named Lockhardt and he tried to get laughs with words like "kike" and "coon", and I despised him and everybody else there.
Lockhardt adında biriydi, "Yahudicik", "çıfıtık" gibi laflarla bizi güldürmeye çalışıyordu. Ondan ve oradaki herkesten nefret ettim. Ne yaptın, Kathy?
I came over to see when we might go hunting for coon.
Yakın bir zamanda rakun avlarız umuduyla seni ziyarete geldim.
It's all right for a dog to chase a coon, but not a man.
Bir köpeğin bir rakunu kovalaması normal. Fakat bir adamı kovalaması doğru değil.
You'll soon be going home and tomorrow I have to hunt coon with Mose and...
Birazdan evine gideceksin. - Ben de yarın Mose ile ava çıkacağım. - Şuna bak!
There ain't no coon in Brothers Pond.
Brothers Pond'da rakun falan yoktur.
Who says there's no coon at Brothers Pond?
Brothers Pond'da rakun olmadığını kim söyledi?
Don't make noise like that for coon.
- Berbat kokuyor. Rakun sesine benzemiyor.
Since coon hunt night.
Rakun avı gecesinden beri.
Ain't nobody gonna shake me out of a tree like a coon.
Beni ağaçta rakun gibi kimse sallandıramaz.
Coon, Fred.
Coon, Fred.
Nice night for a coon hunt.
Rakun avı için hoş bir gece..
My hands would blister and I'd get ornery as a boar coon.
Ellerim su toplayacak ve kısa sürede huysuz bir domuza dönecektim.
Ain't seen ya in a coon's age, boy.
Seni epeydir göremiyordum, evlat.
Well now, Miss Maragon, if this son of mine is so offensive to your delicate sensibilities, there's more than one way to tree a coon.
Pekâlâ, Bayan Maragon, her ne kadar oğlum sizin hassas duygularınıza karşı kırıcı olsa da bu sorunu halletmenin başka yolları da var.
But what gets me is, I'm drivin'an old Chevvy and when I see a coon riding'around in a white Cadillac...
Ama gücüme giden, eski bir Chevrolet kullanıyor olmam. Ama zencinin tekini bembeyaz bir Cadillac'ta görünce.
He ain't put that stopper back in that bottle in a coon's age.
Uzun süre şişeye tıpayı takmadı.
Sometimes we'd be in the mountains all night hunting coon.
Bazen bütün geceyi dağda rakun avlayarak geçirirdik.
This ain't no coon-hunt.
Bu, rakun avına benzemez.
- They said that about coon-hunting.
- Rakun avı için de öyle demişlerdi.
How do you like this coon-hunt?
Bu rakun avını nasıl buldun?
Bastard 88 called me a coon.
88 serserisi bana aptal zenci dedi.
Coon.
Aptal zenci.
- What, call him a coon?
- Ona aptal zenci mi diyeyim?
Constable, you went and killed the wrong coon.
Polis, sen gittin ve yanlış zenciyi öldürdün.
You killed the wrong coon and was going to take it out on me.
Sen, yanlış zenci öldürdün ve ben işimden oldum.
Think we'll get a coon tonight, Daddy?
- Bu akşam sence bir rakun yakalar mıyız baba?
It's all over now for you, old coon!
Senin için her şey bitti rakun!
I remember a time when a bull couldn't stop that dog from catching that coon.
Bir zamanlar bu köpeğin o rakunu yakalamasına bir boğa bile engel olamazdı.
You ought to be tired, too, Sounder cause that coon sure whipped the hell out of you tonight.
Sen de yorulmuşsundur Sounder. O rakun bu akşam seni peşinde fena koşturdu çünkü.
He's gonna be coon hunting back in my woods.
Benim koruda karaköpek avına çıkacak.
Coon hunter
Karaköpek avcısı.
Coon hunters, huh?
Karaköpek avcısı, ha?
I haven't seen you in a coon's age.
Seni çok uzun zamandır görmemiştim.
Next time I come back to this coon-ass place, I'll bring a gun!
Bir daha bu çöplüğe gelirken, silah getireceğim!
Chen Lee's corn bread, fried in a big ladle of coon meat grease.
Chen Lis'in ayı yağında kızartılmış mısır ekmeği.
You must be part coon dog,'cause I been chased by the best of'em, and son, you make'em look like they're all runnin'in slow motion.
Çok hızlı olduğunu kabul etmeliyim. Çünkü zamanında beni en iyileri kovalamıştı. Ve onlar senin yanında yavaş çekimdeymiş gibi kaldılar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]