Could you do me a favour tradutor Turco
107 parallel translation
If you're going there, could you do me a favour?
Oraya gidiyorsan, benim için de bir şey yapabilir misin?
Could you do me a favour?
- Şimdi, bana bir iyilik yapar mısın?
Could you do me a favour?
Bana bir iyilik yapar mısın?
- Uh, Major... Could you do me a favour?
- Binbaşı... bir iyilik yapabilir misiniz?
Could you do me a favour again?
Sana bir şey soracağım,
Could you do me a favour, sir?
Bir ricam olabilir mi efendim?
Could you do me a favour and toss these in the blue Civic out in front?
Bana bir iyilik yapıp bunları dışarıdaki mavi Civic'in ön koltuğuna atar mısın?
Listen, could you do me a favour?
Sizinle tanışmak için sabırsızlanıyordum.
Shelley, could you do me a favour and turn the radio down before I go insane? OK.
Shelley, bana bir iyilik yapıp ben delirmeden önce radyoyu kısabilir misin?
It's one thing if I asked you, "Could you do me a favour?"
"Bana bir iyilik yapar mısın?" diye sormuş olsam neyse.
Big favours are : "Could you do me a favour?"
Büyük iyiliklerde : "Bana bir iyilik yapabilir misin?"
Could you do me a favour?
Bana bir iyilik yapar misiniz?
Hey, could you do me a favour?
Bir iyilik isteyebilir miyim?
Could you do me a favour, crawl in and hand me the head you'll find in there?
Bayım, benim için bir iyilik yapıp, şuraya sürünüp... kafayı bulabilir misiniz lütfen?
Could you do me a favour?
Bana yardımcı olur musun?
Well, could you do me a favour?
Bana bir iyilik yapar mısınız?
Could you do me a favour and hold the wheel for me for a second? Hold the wheel?
Bana bir iyilik yapıp direksiyona bir saniyeliğine geçer misin?
Could you do me a favour and take the little ones inside?
Bana bir iyilik yapıp ufaklıkları içeri götürür müsün?
Andrew, could you do me a favour?
Andrew, bana bir iyilik yapar mısın?
Hey, Kramer, I wonder, could you do me a favour?
Hey, Kramer, merak ediyorum da, bana bir iyilik yapar mısın?
Could you do me a favour?
Bana bir iyilik yapar mısınız?
By the way, could you do me a favour and tell Mitchell Tanenbaum that I'll be unable to attend this Saturday?
Bu arada bana bir iyilik yapıp Mitchell Tanenbaum'a cumartesi müsait olmadığımı söyler misin?
Warren, could you do me a favour?
Bana bir iyilik yapar mısın Warren?
Could you do me a favour and not put your underwear in my fridge? .
İç çamaşırını buzdolabıma koyma.
Could you do me a favour?
Bana bir iyilik yapabilir misin?
Could you do me a favour? Could you cover for me?
Bana bir iyilik yapıp yokluğumu idare eder misin?
Could you do me a favour?
Bir şey rica etsem?
- Could you do me a favour? - Yeah, anything.
- Bana bir iyilik yapar mısın?
Could you do me a favour and take them backto the rooms?
Bana bir iyilik yapıp odalarına götürür müsün?
I wonder, could you do me a favour?
Bana bir iyilik yapabilir misin acaba?
Carla, could you do me a favour and just give him a follow-up neuro exam?
Carla, bana bir iyilik yapıp, nörolojik testlerin sonuçlarını anlatır mısın?
Hey, before you go, could you do me a favour?
Gitmeden önce Hey, bana bir iyilik yapar mısın?
Could you do me a favour, please?
Bana bir iyilik yapar mısınız lütfen? Tommy'e kısa bir şey söylemem lazım.
I wanted to ask you if you could do me a favour.
Sizden bir şey rica edecektim.
I hope you could do me a favour
Lütfen bana bir iyilik yap
I wondered if you could do me a little favour.
Merak ediyorum da, bana bir iyilik yapabilir misin?
Could you just do me a little favour? Just go ask him if he knows a guy named Joe.
Bana bir iyilik yapıp ona Joe diye birini tanıyıp tanımadığını sorar mısın?
You could do me a big favour and just drop this off at Mr Fielding's office on your way out.
Bana bir iyilik yapabileceğini ve bunu Bay Fielding'in bürosuna bırakabileceğini fark ettim.
I was wondering if you could do me a favour.
Sizden bir iyilik isteyebilir miyim?
I wonder if you could do me a favour...
Bana bir iyilik yapabilir misin acaba...
Listen, could you do me a favour?
Dinle, Bana bir iyilik yapabilirmisin?
Hey, listen, I wonder if you could do me a favour?
Hey, bana bir iyilik yapabilirmisin?
Could you do me a favour and not put your underwear in my fridge?
Hey, bana bir iyilik yapar mısın?
You could do me a favour, though...
Yine de bana bir iyilik yapabilirsin.
Could you do me a huge favour?
Bana büyük bir iyilik yapar mısın?
Can you do me a favour? Could you go into another car? There's some stuff we have to talk about.
Bana bir iyilik yapıp diğer arabaya gidermisin, konuşacak şeylerimiz var.
You couldn't do me a favour, could you?
Bana bir iyilik yapar mısınız?
I'm sorry if that came out... You couldn't do me a favour, could you? Just a little one.
bunları anlattığım için üzgünüm... bana bir iyilik yapamazsın değil mi?
Please, if you could just do me a little, teensy-weensy little favour and erase that whole riot I caused at the office.
Bana biraz teensy-weensy küçük bir iyilik yapabileceğini, Lütfen Ve ofiste neden olduğu bütün isyan silmek.
Look, seeing as how you know my uncle and all, you think you could do me a little favour?
Bak, amcamı ne kadar tanıdığına ve herşeye bakarsak, bana bir iyilik yapmayı düşünür müsün?
Hey, Howard. Do you think you could do me a favour?
Howard, bana bu iyiliği yapar mısın?