Coupon tradutor Turco
580 parallel translation
Well, sir, at the moment I have in my pocket exactly $ 34 and a coupon for a Bank Night at a Lake Placid movie.
Şu anda cebimde 34 dolar... ve Placid Gölü'ndeki açık hava sinemasına bir bilet var efendim.
Just send them the coupon and you're a radio expert.
Onlara bir kupon gönder ve radyo uzmanı ol.
He only looks in it once every six months when he cuts a coupon.
Altı ayda bir faiz kesimi için geldiğinde bakardı sadece.
It's a travel coupon.
Bir seyahat kuponu.
But I'll give you a discount coupon for next time.
Ama bir sonraki alışverişiniz için size indirim kuponu vereceğim.
Every time you mail in a coupon, you mail in at least six.
Evet. Göndereceğiniz her kuponda en azından 6 dolar göndermeniz gerek.
If it was a round-trip ticket, you'd have the return flight coupon.
Gidiş-dönüş bileti ise elinizde dönüş bileti olmalı.
Where's my football coupon?
İddia kuponum nerede?
I must hand in my lottery coupon by 6 : 30.
Saat 6 : 30'a kadar çekiliş kuponumu yatırmak zorundayım.
Here's your coupon and 5 marks.
İşte kuponun ve 5 markın.
And a ten-cent coupon for a little flea collar.
Dışarda biraz takılmak ister misin?
* BRIGHT COLORS AND A COUPON ON THE SIDE *
Zor satıcı. Kolay satıcı.
Where's my miniature golf coupon?
- Lütfen. - Minyatür golf kuponum nerede?
Half a meal coupon per serving.
Servis başına, yarım et kuponu.
You know it's coupon day.
Bugün indirim günü.
SAVE ME THAT DETERGENT COUPON.
Beni bu deterjan kuponundan kurtar.
So Heather gets the front page and I get crammed in by the Taco Bell coupon.
Baş sayfaya Heather çıkıyor, ben ise Taco Bell kuponunun yanına sıkıştırılmışım.
If viewers in the Matlock and Buxton areas of Derbyshire would like to check their cutlery drawers, they will find a bent spoon and an unused Weetabix special offer coupon.
Derbyshire'deki Matlock ve Buxton'dan izleyicilerimiz mutfak çekmecelerine bakarsa bükük bir kaşık bulacaklar. Ayrıca bir de sıradışı bir mısır gevreği kuponu.
It's double coupon day at Ralph's.
Ralph's'de çifte kupon günü bugün.
I'm warning you... where's the coupon?
- Seni uyarıyorum. - Bunun sosu nerede? Sosu yok.
Hold on, I got a coupon for that.
Bekleyin, kuponum var.
The coupon is valid for one food ration.
Kupon yiyecek payı olarak geçerlidir.
Homer, for your bravery and skill... we award you... this ham, this plaque... this discount coupon book... and my own personal thumbs-up.
Homer, eğitiminden ve cesaretinden dolayı... seni ödüllendiriyoruz... bu jambon, bu plak... bu indirim kuponları... ve benim kendi kişisel onayım.
That's sweet. And, finally, Moe's Tavern has contributed a coupon... as their way of saying " Welcome to Springfield.'"
Ve sonuncu olarak, Moe'nun Barı "Springfield'e Hoş Geldiniz" demek amaçlı bir kupon takdim ediyor. "
We'll have a coupon day or something.
Halk günü yaparız.
Remember, every day this week... is a double coupon day.
Unutmayın her hafta... çifte kupon günü.
- It's a car-wash coupon.
- Araba yıkama kuponu
These are on sale with a coupon, right?
Bunlar indirimli, değil mi?
They came with a free gift coupon. That's the man.
- Her pakette hediye kuponu olurdu.
This coupon can be... redeemed... for a dog at the "Bow Wow" Kennel, 57 Boulevard des Parloirs...
Bu... bu belgenin sahibi, 57. caddede bulunan iş yerimize istediği zaman gelip, hediyesini teslim alabilir.
Why don't you see if they got a coupon in there for shock treatments?
Neden çabuk muamele kuponu var mı diye bir bakmıyorsun?
A Poupon coupon.
Bir pupon kupon. ( kelime oyunu )
I got a coupon from there that expires tomorrow.
Son kullanma tarihi yarın olan bir kuponum var.
Speaking of a pig in a blanket I have an IHOP coupon here I'm not sharing with anybody.
Dürümden bahsetmişken elimde yemek kuponu vardı ama kimseyle paylaşmayacağım sanırım.
I got the coupons but... the grocer hasn't yet been instructed... to distribute sugar on coupon.
Kuponlarım var, ama bakkal kuponlarla nasıl şeker dağıtacağını hâlâ bilmiyor.
Give the coupon to me and...
Kuponları bana ver.
- That's a $ 10 coupon!
- Onlar 10 dolar'lık kupondu!
Coupon!
Kupon
Don't forget your coupon.
Kuponunu unutma.
Hey, that coupon expires, you know.
Hey, kuponun süresi doluyor, biliyorsun.
I'll bet I got a coupon for it.
Umarım kuponum vardır.
Your coupon.
Kuponunuz.
As usual there was a coupon in my pocket.
- Cebimde her zaman bir kupon var.
I should have submitted the coupon then gone to the wedding.
Sen yatırsana oynadığın kuponu.
Here's a coupon.
İşte bedava bir kupon.
Oh, yeah, and that nice chicken outside gave me this coupon.
Dışarıdaki güzel tavuk bana bu kuponu verdi.
Chicken... gave me a bad coupon.
Tavuk... bana eski kupon verdi.
A coupon book?
Kupon defteri mi?
A Val-U-Qual coupon book!
- Vay! Bir kupon defteri.
Unless there's a coupon for it.
Eğer bunun için bir kuponum yoksa.
Wait, I have a coupon.
- Durun.