English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ C ] / Crimson

Crimson tradutor Turco

614 parallel translation
The information that Kyoto is giving the Crimson Brocade to Zero is not definitive.
Kyoto'nun Guren Mk.II'yi Zero'ya verdiği bilgisi kesin değil.
They are crimson-faced!
Kıpkırmızı suratları var!
With your skin I prefer crimson.
Sizin teninize kızılı tercih ederdim.
- Too much blue in crimson.
- Kızılda mavi ton fazla.
Crimson.
Kızıl.
I remember I blushed crimson red.
Sonrasında kıpkırmızı kesildiğimi hatırlıyorum.
"The startling beauty of a crimson blossom... "... is seen even in a garden laden with flowers.
Çiçeklerle dolup taşan bir bahçede bile kızıl bir baharın titrek güzelliği görünüyordu.
"Saw roses red that comforted her heart... and saw their crimson petals plop apart."
"Kırmızı güllerin kalbini avuttuğunu gördüm... ve kıpkırmızı yapraklarının ayrılıp düştüğünü..."
You've been shanghaied aboard for the last cruise of the Crimson Pirate... a long, long time ago in the far, far Caribbean.
KızıI Korsanın son seferi için uzak, uzak karayiplerde uzun süre önce gemiye alındınız.
The Crimson Pirate's?
KızıI Korsanın mı?
The Crimson Pirate?
KızıI Korsan?
He's the Crimson Pirate!
O KızıI Korsan!
The Crimson Pirate?
KızıI Korsan mı?
The Crimson Pirate!
KızıI Korsan!
There's the Crimson Pirate!
İşte KızıI Korsan!
Before the crimson bloom
Dudaklarınızın allığı
Before the crimson bloom
Dudaklarınızın allığı...
Bring here your crimson lips,
Kırmızı dudaklarını buraya getir,
Crimson snow or traffic light? Oh, dig you.
Koyu kırmızı mı yoksa trafik lambası mı?
Yes, that delightful crimson mixture I take before meals and those strange little powders after meals and that chalky-looking substance before I go to bed - a nightcap I can hardly wait for.
Evet, yemekten önce bu şahane kırmızı karışımı alıyorum. Şu garip, küçük tozları yemekten sonra ve tebeşire benzeyenleri yatmadan önce... tek yudum için zor bekliyorum.
" it bears a simple crimson design on a lustrous natural background.
"doğal parlak zemin üzerine koyu kırmızı desenler işlenmiştir."
Crimson giant.
Crimson devi.
A deluge of blood shall stain these woods crimson.
Kan seli bu ormanı kıpkırmızı edecek.
That's Crimson Eagle.
Crimson Eagle.
In the south, where I come from the autumnal storms are announced by an immense crimson cloud which sits on the horizon for seven nights.
Güneyde, memleketimde, sonbahar fırtınaları, yedi gece ufku kaplayan, uçsuz bucaksız kıpkırmızı bulutlar ile ayan olurdu.
And by that crimson setting'sun Peace come to Forest Glade
Ve güneşin kırmızı renginden Forest Glade'e Barış gelir.
- Maybe. I mean, normally, we'd see a yellow band of serum on top of the crimson blood.
Yani, normalde, altta kırmızı kanın üzerinde sarı bir band görürüz.
The second parted her legs, her snow-white skin grew cherry-red, not crimson.
İkincisi bacaklarını ayırdığında, karbeyazı teni fesrenginden ( koyu kırmızı ) ziyade, vişne kırmızısına dönüşmüştü.
" of dark crimson
" koyu kırmızı...
When he has agreed to meet you, have him come to the Crimson Dragon in Chinatown.
Sizinle buluşmayı kabul edince Çin Mahallesi'ndeki Crimson Dragon'a gelmesini söyleyin.
I told you the Crimson Dragon.
Size Crimson Dragon demiştim.
Beauty's ensign yet is crimson in thy lips and in thy cheeks.
Güzellik sancağı, hala kıpkızıl dudaklarında, yanaklarında.
That's how the fig dies... showing her crimson through the purple slit.
İncir bu şekilde ölür. Mor kabuğunun içinden yumuşak özünü göstererek.
This appealing child... Stands before a crimson curtain edged with heavy gold braid... And arranged in mannered folds.
Bu dokunaklı çocuk ağır altın örgü kenarlı ve yapay kıvrımlar dizili kıpkırmızı bir perdenin önünde duruyor.
The boys at the Harvard Crimson have a beautiful bit about you.?
Harvard Crimson'daki çocukların senin hakkında güzel bir yazısı var.
Beauteous to behold, crimson in her lips, crescents in her brows!
Bir içim su! Al al dudakları, hilal kaşları!
A woman's crimson blood.
♪ Bir kadının dökülen, ♪ ♪ Kızıl kanı mı? ♪
Against the crimson streeds... stre...
Kızıla boyalı gökyüzüne düş... Düşü...
Crimson-streaked sky.
Gökyüzüne düşmüştü.
Our bodies have melted into one, bathing in a crimson pool.
Vücutlarımız birbiri içinde erimiş, kan kırmızı bir havuzda yıkanıyor gibiyiz.
- Yellow crimson, Green orange
- Sarı kızıl, yeşil turuncu
Has found out thy bed Of crimson joy : And his dark secret love Does thy life destroy.
o, ortaya çıkardı senin fes rengi neşeden yatağını ve onun karanlık, gizli aşkı mahvediyor senin yaşamını.
And so, the Crimson Permanent Assurance was launched upon the high seas of international finance.
Böylece, Kızıl Sigorta... iş dünyasının dalgalı sularına doğru yelken açtı.
The Crimson Permanent Assurance!
Kızıl Sigorta!
" touched with crimson stains of poppies.
" kızıl gelincik lekelerine bulanıyordu.
If I have a lot of Ktse, I have the right to wear crimson pants, and Patsaks must squat twice before me, and Chatlanian must say Koo.
Eğer çok ktse varsa, koyu kırmızı pantolonlarımı giyme hakkım var, ve bir patsak önümde iki kere çömelmeli, ve chatlanlı "koo" demeli.
Crimson pants?
Koyu kırmızı pantolonlar?
Handsome, rich, muscular, popular, hot, and capable of reducing your head to a crimson stain on the wall.
Yakışıklı, zengin, kaslı, popüler, seksi ve senin kafanı duvara yapıştıracak yetenekte biri.
These vials are solid crimson.
Bu kan örnekleri tamamen kırmızı.
Crimson!
Gökyüzü!
That's near the Crimson Sea.
Kızıl Deniz'in yakınlarında.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]