Crybaby tradutor Turco
302 parallel translation
Oh, you crybaby, too, huh?
Bir de sulu gözmüşsün, öyle mi?
Big talk for a crybaby.
Mızmız bebeğimiz neler öğrenmiş böyle.
Crybaby.
Mızmız.
it's completely improper for a kid like you, who owns everything, to be always nervous and unhappy, like a crybaby.
Senin gibi her şeye sahip bir çocuk için böyle sorular sormak ve sürekli... gergin ve mutsuz bir mızmız olmak son derece terbiyesiz bir davranış!
- You big crybaby! You erase it.
Onu sil ve- -
Crybaby!
Ağlak bebek!
Crybaby teacher!
Sulugözlü öğretmen!
It was Miss Pebble, now it's Miss Crybaby
Bir zamanlar Bayan Çakıltaşı'ydı, şimdi ise Bayan Sulugözlü oldu.
So, you take it like a man instead of a crybaby!
Öyleyse, bunu da ağlayan bir bebek gibi değil, bir erkek gibi kabul et.
You don't want Mr. Holmwood to think you're a crybaby, do you?
Bay Holmwood'un seni bebek gibi görmesini istemezsin, değil mi?
I'm gonna hear a crybaby story from you too?
Senden de mi bebek zırıltısı duyacağım?
Bolland, you're behaving like a sucking crybaby.
Bolland, çocuk gibi davranıyorsun.
- Gee, I never figured you for a crybaby.
- Alan seni bebek sanmamıştım
Hey, colonel, you crybaby!
Hey, albay, ağlak çocuk!
What a crybaby!
Ah benim sulu gözlüm.
Crybaby!
Süt çocuğu!
Crybaby son of a bitch!
Sulu gözlü orospu çocuğu!
Little crybaby.
Minik sulu göz.
You crybaby! You crybaby!
Bebek gibi ağlıyorsun!
- You crybaby!
- Bebek!
You crybaby!
Bebek!
Don't be crying, crybaby.
Ağlamasana, hassas bebek.
Lucky for Eva, the crybaby.
Sulugöz Eva için bir şans.
Are you a crybaby?
Gözü sulu birisi misiniz?
You are a bit of a crybaby.
Sen biraz sulugözsün.
Well, there isn't, you little crybaby.
Hayır, yok, seni küçük sulugöz.
Don't be such a crybaby.
Böyle bebek gibi davranma.
Goddamn crybaby.
Zırlak şey.
I told you to bring Malik, not a crybaby.
Sana Malik'i getir dedim, ağlayan bebek değil.
Now I'm the crybaby who had her mother call and beg to invite the nerd.
Şimdi ise annesinin arayıp yalvararak davet ettirdiği mızmız bir ineğim.
I have enough problems without having to put up with your prepubescent, crybaby fits!
Yeterince problemim var senin ağlamalarınla uğraşamam!
You little crybaby!
Sulu gözlü sende...
You're quite a crybaby, considering!
Onun oğlu bir sulu göz mü?
We don't tank plays for personal reasons, so cut the crybaby shit.
Böyle kendin bahane bulamazsın bebek gibi ağlama. Bu işi burda bitirmek istiyorsun değil mi?
You're gonna bring him up to be a real crybaby.
Onu mızmız bir çocuk gibi yetiştireceksin.
Wait. Oh, you're such a crybaby.
- Mızmız bir bebek gibisin.
Crybaby.
Sulugöz.
You're a fuckin'crybaby.
Sen emzik isteyen bir bebeksin.
You gotta cut out this crybaby stuff, you know?
Şu zırlama numarasını hemen bırakmanı öneririm, tamam mı?
Crybaby Davie.
Mızmız Davie.
Crybaby, cry!
Mızmız seni!
Now, our crybaby defence may like to turn this into an issue on homelessness but we can't forget the law, and the law states book three, paragraph 5350875, that what Goldilocks did was against the law.
Bu acıklı savunma davayı evsizlik konusuna döndürebilir fakat yasaları göz ardı edemeyiz ve mülki hukukun üçüncü maddesi, 5350875 fırkasına göre Goldilocks'un yaptığı yasalara aykırıdır.
You big crybaby.
Seni zırlayan koca bebek.
Nobody likes a crybaby.
Sadece bunu sık yapma. Kimse ağlak bebekleri sevmez.
Eggplant-Xerxes - Crybaby-Overbite-Narwhal.
Eggplant-Xerxes - Crybaby-Overbite-Narwhal.
Crybaby.
- Ağlaçko.
- Crybaby.
- Mızmız!
Hey, quit being a crybaby.
- Çocuk gibi ağlıyorsun. Yukarı gel.
Klutz, ditz, crybaby!
Salak, sulugözlü bebek, aptal!
You miserable little crybaby!
Seni zavallı küçük, ağlak bebek!
What is it about college and crybaby music?
Şu üniversitelilerin içli müzikle derdi ne?