Curé tradutor Turco
8,295 parallel translation
The cure to all this.
Bütün bunları iyileştirecek.
It's the best hangover cure in town.
Akşam kalmaya en iyi çare burada.
Inferno is the cure.
Cehennem ise tedavi.
No sooner had he heard you were in London than he had a cure.
Senin Londra'da olduğunu duyar duymaz kendine geldi.
Like that's gonna cure anything.
Bir şeyi iyileştireceği yok da.
Ladies and gentlemen, we will cure the world.
Bayanlar ve baylar, dünyayı tedavi edeceğiz.
"Cure the world."
"Dünyayı tedavi et."
Cure the world!
Dünyayı tedavi et!
That can cure almost any ailment.
Hatta neredeyse tüm hastalıklara şifadır.
No cure from the more modern doctors, no prayer, nothing.
Ne modern doktorlardan bir şifa geldi ne dualarından bir mucize.
Belief in the cure, belief in the future that awaits.
Ş ifaya inanmak, yarınların geleceğine inanmak.
Why is it not fixed 50 years ago if it was a simple cure?
Size yakışmıyor. - Ne demek istiyorsunuz? - Çekilmez biri oldunuz.
I don't have the arrogance to think I'm gonna change everything and cure this global epidemic of obesity that we have, but I want to be able to contribute to whatever extent I can and that's my, passion.
"Çocuğunu terbiyeden geri kalma, Onu değnekle dövsen de ölmez." Yine yalan söylüyor! Onun silahlarını kullanarak ona saldır.
"You are the disease, and I'm the cure."
"Siz hastalıksınız ve ben tedaviyim."
And good time Brady is here with the cure.
çünkü arkadaşımın iyi vakit geçirmesini istiyorum.
Chamomile's Beth's, uh, cure-all when she couldn't sleep.
Papatya'nın Beth'inde tedavi, uyuyamadığı zaman.
The first step I recommend is a spa cure.
Önereceğim ilk adım, spa tedavisidir.
You won't take a cure?
Tedavi olmaz mısın?
I'm taking a cure.
Tedavi görüyorum.
The cure is over.
Tedavi bitti.
It's the end of the cure.
Tedavinin sonu bu.
You're taking a cure?
Tedavi mi oluyorsunuz?
Huntington's is a hereditary neurodegenerative genetic disease with no known cure.
Huntington, kalıtsal genetik bir hastalık ve bilinen bir tedavisi de yok.
I have found the cure that will save Katie, you and me.
Katie'yi, seni ve beni kurtaracak tedaviyi buldum.
What if one thought could cure the people
Nasıl olurdu bir düşünce şifa verseydi insanlara
In hopes that someday, medicine might be able to cure whatever disease you have or just to live longer.
Bir gün tıp, sizin hastalığınız her neyse tedavi edebileceğini ya da sadece daha uzun yaşatabileceğini ümit ediyor.
And, uh, anyway, I looked it up, and it doesn't cure cancer.
Neyse, araştırdım da kansere iyi gelmiyormuş.
Cure him.
Onu tedavi et.
I am helping to ease his pain, but I can't cure him.
Acısını dindirmeye yardım ediyorum fakat tedavi edemem.
You invent the disease, then you sell the cure.
Önce hastalığı icat et sonra da ilacını sat.
So this is the cure?
İlaç bu mu?
I can cure your daddy, Erica.
- Babani iyilestirebilirim Erica.
We can cure any disease, keep even the weakest of us alive, and, you know, one fine day perhaps we shall even resurrect the dead.
Her hastalığı tedavi edebilir, en zayıflarımızı bile hayatta tutabiliriz. Ve belki günün birinde ölüyü bile yeniden hayata döndürür Lazarus'u mağarasından çıkarırız.
There's no cure, is there?
Bir tedavisi yok, değil mi?
And although there is currently no cure for Anna's condition, our treatments are focused on improving quality of life and controlling the pain.
Ve Anna'nın durumu için henüz bir tedavi olmasa da bizim tedavilerimiz yaşam kalitesini arttırmaya ve ağrıyı azaltmaya odaklanıyor. an
There's no cure for Anna's condition.
Anna'nın durumu için uygun bir tedavi yok.
He said there will be no cure for black blood.
O siyah kan tedavisi yok olacağını söyledi.
She has a cure for everything.
Her şey için bir tedavisi var.
Is there a cure?
- Çaresi var mı?
Well, I command you to find the cure wherever it is in this world.
Ben de sana çaresini bulmanı emrediyorum Dünyanın neresinde olursa olsun.
We haven't been able to cure that one yet.
Bugün avladığımızı daha tütsülemedik.
You don't cure a disease by spreading it to more people.
Onu başka insanlara yayarak iyileştiremezsin.
You don't cure it by dying, either.
Ölerek de iyileştiremezsin.
If we can cure a man like Oswald Cobblepot, we can cure anyone.
Oswald Cobblepot gibi bir adamı iyileştirebilirsek herkesi iyileştiririz.
So what's the cure?
Bunun tedavisi ne peki?
Pinewood Farms was started by Thomas Wayne in an attempt to cure humanity's greatest ailments on the genetic level... old age, disease, even death.
Pinewood Farms, insanlığın en büyük kırılganlıklarını genetik seviyede tedavi edebilmek için Thomas Wayne tarafından başlatılmıştı. Yaşlılık, hastalıklar, ve hatta ölüm gibi kırılganlıkları.
I have the cure for our prize patient.
- Hastamızın tedavisini buldum.
Take a year, go abroad, take a cure, find a tutor for Nikolushka, and if, after this year, your passion for this girl is still so irresistible, marry her then.
Bir yıl ara ver, yurt dışına çık, tedavi ol. Nikolushka'ya bir öğretmen bul. Olur da bir yıl sonra bu kıza olan tutkun hâlâ dayanılmazsa o zaman onunla evlenirsin.
I have cancer. There's no cure.
Tedavisi olmayan bir kanser hastasıyım.
Nothing therapy won't cure.
Terapinin iyileştiremeyeceği şey yoktur.
- You think you can make a cure out of me.
- Benim için tedaviyi yapabileceğini düşünüyorsun.