Decoy tradutor Turco
905 parallel translation
Kaguya-sama is around to act as a decoy as well.
Bölgede Kaguya-sama da yem olarak dolanıyor.
We will use this ship as decoy and fish it out to the surface!
Gemiyi yem olarak kullanıp onları uzağa çekeceğiz. Tanrı'yı öldürebilecek bir güç mü?
So he was just a decoy.
Yani, o sadece bir yemdi.
I could rent you out as a decoy for duck hunters.
Sizi ördek avcılarına yem olarak kiraya verebilirim.
Grayson's carrying the document while Sir Henry's being used as a decoy.
Belgeyi Grayson taşımakta, Sör Henry ise bir yem olarak kullanılmaktadır.
A decoy shall we say?
Kesinlikle.
I'm not trying to be disagreeable... but if you want me as a kind of a false front, a kind of decoy... I might just as well take you home right now and say goodbye to you.
Can sıkıcı biriymiş gibi olmaya çalışmıyorum ama benim bir takma cephe ya da bir yem olmamı istiyorsan en doğrusu seni hemen evine götürüp vedalaşmak olur.
He knew he'd tell you and decoy you over here.
Bu yüzden buraya geleceğini biliyordum.
Oh, you decoy.
Sen yemdin.
You woodenhead decoy.
Odun kafalı bir yem.
I'll be your... dumb decoy duck.
Ben... kaz kafalının biriyim.
Then I realised all he wanted to see me for was to use me as a sort of decoy to help get Mr Morrison to go there.
O zaman beni görmek istemesinin tek sebebinin Bay Morrison'u... oraya götürmek için kullanmak olduğunu anladım.
Shimpai shinai de. Old Willie here doesn't look like a decoy, now, does he?
Yaşlı Willie tuzağa benzemiyor değil mi?
A Jap decoy ship, flying a white flag, opened up on us.
Tuzak bir Japon gemisi, beyaz bayrak sallandırarak, bize ateş açtı.
- Why did they stick me with a decoy?
- Neden beni yemin yanına koydular.
For the first time, I like the odds, because now I got a decoy.
İlk defa, bahsi sevdim. Çünkü şimdi bir de yemim var.
- What's the decoy?
- Yemin ne?
That no 5 men will ride away leaving you here for a decoy.
Hele de beş adamın seni yem olarak bırakıp gidebileceklerini hiç düşünmemiştin.
- How you call it? A decoy?
- Nasıl dersiniz?
They used him as a decoy to murder the Sheriff.
Sonra bütün küçük toprak sahipleri teker teker kovuluyor.
Tonight's tale is provocatively captioned Decoy.
Bu geceki hikâye kışkırtıcı bir şekilde Sahte Hedef diye adlandırıldı.
I was a decoy.
Ben sahte hedeftim.
Sonar, Captain. He's using some kind of a decoy.
Sonar, sahte yem sinyal yolluyor.
The boy was a decoy!
Çocuk bir tuzaktı!
And I don't think Eve was clever enough all by herself to think of using poor Tom for a decoy that has all the earmarks of one of your ideas.
Eve'in kendi başına zavallı Tom'u yem olarak kullanmayı düşünecek kadar zeki olduğunu sanmıyorum, çünkü bu yem senin düşüncelerinden birinin tüm belirtilerini taşıyordu.
Okay, Three, I'll decoy.
Onu aldatacağım.
Passing up the decoy, sir.
Yemi attık, efendim.
That's a decoy.
O bir aldatmaca.
Decoy leading as before.
Yine soteye yatıyorlar.
Moving in behind the decoy. Using it as a screen.
Attığımız yemin gerisinde geziniyor.
That decoy, you say it has a shallow draught?
Diyorsun ki, yem onu yüzeye çekecek?
As you're a decoy, it's safer if Mrs. Banning came with me.
Siz yemsiniz. Bayan Banning'in benimle gelmesi daha emin.
Our non-existent decoy, George Kaplan, created to divert suspicion from our actual agent, has fortuitously become a live decoy.
Şüpheleri asıl casusumuzdan uzaklaştırmak için yarattığımız... var olmayan yemimiz George Kaplan, şans eseri kanlı canlı bir yeme dönüştü.
If we make the slightest move to suggest there's no such agent as George Kaplan give any hint to Vandamm he's pursuing a decoy instead of our own agent then our agent, working right under Vandamm's very nose will immediately face suspicion, exposure and assassination.
George Kaplan diye bir casusun olmadığını gösterecek en ufak bir hareket yaparsak... Vandamm bizim casusumuz yerine bir yemin peşinde olduğunu anlarsa... o zaman Vandamm'ın burnunun dibinde çalışan casusumuz... o anda şüphe çeker, kimliği ortaya çıkar... ve öldürülür.
You started the decoy business without me, you finish it without me!
Yem kullanma hikayesini bensiz başlatmışsınız, bensiz bitirin!
It's much safer now, thanks to you, my darling decoy.
Şimdi senin sayende çok daha güvendeyim.
Intelligence feels the "Tokyo Rose" broadcast is a decoy so they can slip one of their own subs through.
İstihbarat servisimiz, Tokyo'nun Gülü radyosunun kendi denizaltılarından birini bizimkilerin arasından geçirmek için yanıltma taktiği uyguladığını düşünüyor.
In Genoa you told me I was to be a decoy for the ducks.
Ceneviz'de bana ördek tuzağı olacağımı söylemiştin.
You followed these decoy palanquins right to your own downfall.
Yanlış çek çekleri takip etmişsiniz!
Shatterhand they want by the lake in the decoy.
Shatterhand albayı göle Çekmemizi istiyor.
They're using her as decoy to lure the Samurai to their side.
Samuray'ı kendi taraflarına çekmek için onu yem olarak kullanıyorlar.
That's our number six plane, the decoy plane.
Bu bizim 6 numaralı uçağımız, yani yem uçağımız.
- They're worried you might be a decoy.
- Senin bir yem olduğundan şüpheleniyorlar.
You used me as a decoy.
Beni yem olarak kullandın.
This afternoon he sent Lt. Graham and some troopers out as a decoy.
Bu akşam, Teğmen Graham'la birkaç askeri yem olarak gönderdi.
A decoy.
Bir aldatmaca.
Today I shall lead the squadron on a decoy mission to divert British patrollers.
Bugün İngiliz devriyelerinin yolunu saptıracak tuzak görevi için bir filo göndereceğim.
The Secret Service is on the roof. We have police at Gate 3 as a decoy.
Damda Gizli Servis var. 3 no'lu kapıda yem olarak bir polisimiz var.
Pass to you for translating into decoy information.
Bilgileri kodlama makinesine geçmek için yazın.
By the way, I'm sending a decoy group ahead of you.
Bu arada, senin önünde bir sahte birlik gönderiyorum.
Then we'll decoy them to the summerhouse.
O halde onları yazlık çardakta tuzağa düşüreceğiz.