Dedication tradutor Turco
968 parallel translation
Well, that's because our firm has a policy of rewarding skill and dedication rather than seniority.
Bunun sebebi, şirketimizin bir politikasının olması beceri ve özveriyi, kıdemden daha fazla ödüllendiriyoruz.
Only then, if we in the Party with our most obedient dedication... become the highest embodiment of National Socialist thought and being... then the Party will materialize... into an eternal and indestructible pillar of the German people and Reich.
İşte o zaman, Partide en itaatkar olan bizler... Nasyonal Sosyalist düşüncenin en yüksek simgeleri olacağız... sonra Parti, Alman halkının ve Reich'ın... ebedi ve yenilmez sütununu yaratacaktır.
And when he discovered Napoleon was a false god... he tore up his dedication.
Ancak Napolyon'un sahte bir tanrı olduğunu anladığında ithafını yırtıp atmıştır.
Yes, David, I see our marriage purely as a dedication to your work.
Evet David. Evliliğimizi işine adayacağız.
That will lend beauty to the dedication.
İthafına daha da güzellik katacak bu.
I, I've inscribed a little dedication.
Küçük bir ithaf yazısı yazdım.
I noticed the dedication :
İthafın dikkatimi çekti :
Kindly turn to the dedication page.
İthafın yazılı olduğu sayfayı açabilir misiniz?
Would you please read the dedication?
İthafı okuyabilir misiniz?
Get back to the dedication.
İthafa geri dönelim.
After your life-long dedication to them, you'll be happy to hear that, in two days, there will be no more poor people!
onlara adadığın yaşamınızdan sonra, bu duymaktan memnun olacaksınız : iki gün içinde, daha fazla yoksul insan olmayacak.
My point is, there was something extraordinary about his dedication.
Demek istediğim kendini bu işe adamasında sıradışı bir şeyler vardı.
Not to change the subject, but there were times when his dogged dedication threatened to derail it all.
Konuyu değiştirmek gibi olmasın ama o kadar çabalıyordu ki neredeyse her şey raydan çıkacaktı.
It's too sentimental to attribute it all to Watanabe-san's dedication.
Her şeyi Watanabe-san'ın çabalarına bağlamak aşırı duygusallık olur.
The point is, the world is a dark place if his dedication was pointless.
Yani, eğer çabaları anlamsızsa dünya da karanlık bir yerdir.
Dedication doesn't mean risking the lives of others.
Adanmak, diğerlerinin yaşamlarını riske atmak demek değil.
Usugumo without knowing what true love was you worked to provide for your father and sister Chiyoko and always looked after your clients with such dedication
Usugumo gerçek aşkın ne olduğunu öğrenmeden kardeşin Chiyoko ve babana baktın. Üstelik bunu yaparken de, müşterilerinle çok iyi ilgilendin.
Your efficiency, your dedication, your single-mindedness.
Senin becerikliliğin, bağlılığın, ısrarcılığın.
You have no dedication!
Vatana bağlılık yok sizde!
I wish I was old, and that my life's dedication to you was over.
Keşke yaşlanmış olsaydım da, sana olan adanmışlığım bir son bulsaydı.
That is the only way for a man of dedication.
Bu, kendini bir şeye adamış bir adamın takip edebileceği tek yol.
His tools... curiosity, dedication, and the nerve of a riverboat gambler, as he ripped into studies which read like the curriculum of a medical university.
Araçları : Merak, kendini adama. "Tıp fakültesi müfredatına benzer şeyler okudu ve bunlarda hızla ilerledi..."
I'd hate to miss the dedication.
Trafiği engellediğiniz için tutuklanabilirsiniz.
To dedication!
Adanmışlığa!
You drove yourself with exceptional dedication to acquire your skill.
Kendini bu beceriyi kazanmak için olağanüstü bir derecede adamışsın.
Make it the reason for your existence, the thing that contains everything, that becomes everything, because your dedication to it makes it last forever?
Varlığının nedeni yapabilir miydin onu? O neden her şeyi kapsasın, her şeyin olsun... senin bir şeye kendini adaman, onu sonsuz kılar, değil mi?
That really is dedication.
Bağlılık diye buna denir.
Tonight not only are we celebrating the culmination of 20 years of effort and real dedication which has allowed the Favraux Bank to prosper and extend its activities to most branches of industry
Bu gece, sadece Favraux Bankası'nın 20 yıllık çabalarının doruk noktasına çıkmasını büyümesini ve faaliyetlerini sektörün en çok şubesi olan kurumuna dönüştüren o gerçek adanmışlığı kutlamıyoruz.
You and I of the occult dedication... know only too well the deceptiveness... of what appears to be.
İkimiz de büyüyle uğraşıyoruz görünenin ne kadar yanıltıcı olduğunu çok iyi biliriz.
Just read the dedication.
- Hayır, hayır. İthaf yazısı. - Tabi.
However, thanks to dedication of Loose Cannon, we are able to offer you next most thing.
Ancak Lose Cannon yapım sayesinde size birçok yeni şey sunuyoruz.
Read the dedication.
Altındaki ithafı oku.
By the way, in this speech, Hitler announced that he had achieved everything in his life, imagine, by pure dedication and hard work.
Sizin aranızdan biriydim. Çalışarak, öğrenerek, aç kalarak buraya geldim!
Dedication tomorrow
Açılış yarın yapılacak.
Your mother has been insisting all day on attending the dedication tomorrow
Annen yarınki törene katılmak için bütün gün ısrar edip durdu.
A sharp eye, a fierce dedication, and very sharp claws.
Keskin bir göz, vahşice kendini adama ve çok keskin pençeler.
One of dedication and humble supplication.
Kararlılık ve dua gerektiren bir an.
I want to have the same look of dedication as Senator Townsend.
Senatör Townsend'e ithaf edilmiş görünmesini istiyorum.
There are many of us who know what sacrifices true dedication to something bigger than oneself can mean.
Birkaçımız fedakarlığın anlamının kendini daha büyük birşeye gerçek anlamda adamak olduğunun farkında.
Were it more, and you had the dedication I was led to believe...
Gerçekten benim sandığım kadar bu işe inanmış olsaydın...
It requires courage and dedication.
Cesaret ve kendini adama gerektirir.
It was a desperate hardship, of back-breaking toil, and then a divine providence graced our genius and our dedication with the power of powers, and through it our every need instantly materialised.
Umutsuz bir zorluk, bir tükenmişlik vardı, sonra güçlerin gücüyle bizim adanışımız ve dehamız sonucu yüce bir sağgörü kazandık, her ihtiyacımız anında gerçekleşti.
But with honesty, resolution and dedication, regardless of personal danger, James Flagg has tamed this town and made it the prospering community we all enjoy today!
James Flagg dürüstlük, azim ve kararlılıkla kendi canını hiçe sayarak kasabamızı yaşanır bir hale getirdi ve bugün hepimizin gıpta ettiği gelişmiş bir toplum yarattı.
This campfire draws a three-day meeting to an end, during which the discipline and dedication of these young men were proved once again.
Bu kamp ateşi, üç günlük bir toplantı ile sona erer. Bu sırada bu genç adamların sadakati ve disiplini bir kez daha kanıtlanır.
I gave her everything... with absolute dedication and my best state of mind :
Hem de tam özveri ve tüm aklımla.
John, I want to tell you how much I respect your dedication.
John, kendini buna adamana ne kadar saygı duyduğumu söylemek istiyorum.
In these days of defeatism and disillusionment... he was one who believed in duty to his country... devotion to his family, and dedication to his work.
Yenilgi ve karmaşanın yaşandığı günlerde ülkesine hizmet etmeye ailesine bakmaya ve işine karşı sorumluluğa inanırdı.
You wanted to talk about the dedication later, Mr Markham?
Açılış merasimini sonra mı konuşacağız, Bay Markham?
She'll be back in time for the dedication ceremonies.
Açılış törenine yetişecekmiş.
We did that the day of the dedication.
Açılış gün atmıştık.
I have always admired your dedication to your husband.
Kocanıza olan sadakatinizi hep takdir ettim.