Desk tradutor Turco
11,964 parallel translation
You've got your own cases, don't dump them back on my desk.
Kendi dosyaların var, bunları tekrar masama atma.
You didn't like the way they'd positioned me across from your desk.
Beni senin karşı masana yerleştirmelerinden hoşlanmamıştın.
- I want a copy of that report on my desk, please.
- O raporun bir kopyasını masamda istiyorum, lütfen. - Mm-hmm.
You know I got dibs on Beckett's desk.
Beckett'ın masası benim hakkım olduğunu biliyorsun.
You're the one who got the crappy desk.
Berbat masaya geçen sensin.
Wait, did they do the thing on the desk with the...?
Bekle, masada istediğim şeyi yapmışlar mı?
Uh, and later... you - - You picked the computer up, and then, uh, you found, Uh, when you were at your desk, you found the spyware, you shouted, "Can't undo, can't undo!"
Sonra, siz bilgisayarı aldınız ve masanızdayken casus yazılımı buldunuz.
'Passengers, please contact the information desk.'
Bütün yolcular, lütfen danışmayla iletişime geçsin.
You know, a reporter on my desk was attacked by a bird this morning on her way to work.
Biliyor musun, masamdaki bir muhabir bu sabah işe gelirken bir kuş tarafından saldırıya uğramış.
It's on your desk.
Masanda.
I was behind a desk.
Ben masa başındaydım.
I am putting one of those ducks on each corner of my desk.
O ördekleri masamın iki köşesine koyacağım.
Someone brought a package for you I put it on your desk
Birisi size bir paket getirdi, ben de tezgahın üstüne koydum.
Look, as long as he is at his desk, the second you take control, he will notice, report it, and find you.
Bak, kendisi masasındayken kontrolü aldığın an farkına varacak, durumu rapor edip seni bulacaktır.
Can you please get him away from his desk so I can see what he trashed?
Masadan kaldırabilir misin acaba? Böylece sildiği şey neymiş görebilirim.
I'll get Caleb off his desk.
Caleb'i masasından uzaklaştıracağım.
Then my man Tom at the front desk will warn me.
O zaman da girişteki arkadaşım Tom beni uyarıyor.
How's a raven like a writing desk?
- Bir kuzgun yazı masası gibi nasıl olabilir?
This is your desk.
Bu senin masan.
At the security desk, my cell phone is running an undetectable activated signal sniffer that will locate any kind of wireless signal in sight.
Güvenlik masasında cep telefonum takip edilemez bir şekilde çalışarak algılayabildiği kablosuz sinyallerini tespit ediyor.
I gave them... that person at the desk.
Masadaki görevliye onları verdim.
Only Thursday came and she was a no-show at the front desk.
Perşembe oldu ve o gözükmedi
- Rusty, your laptop's on my desk.
- Rusty, bilgisayarın masamda.
Put my name on a big desk.
Büyük bir masada isimlik.
Our company and other local police also declared that case. But the main desk didn't post it.
Bizim şirket de diğer şirketler de o gün olayı haber yaptı ama ana büro bunu yayınlamadı.
Come on, let's go hunt... for the registration desk.
Haydi, ava çıkalım. Kayıt masası için.
I'm at your desk They are still at the crime scene.
Şu anda ofisinizin önündeyim. Hâlâ suç mahallinde çalışıyoruz.
Thank you, Columbo, but we already have a dedicated desk monkey that can run that errand for us.
- Eksik olma, Komiser Columbo. Zaten boş işlere tahsis edilmiş bir masa maymunumuz var.
I explained that the preferred concierge desk is for penthouse guests only.
Bu tip hizmetlerin sadece terastaki konuklara verildiğini söyledim.
There was a brochure for Delta Bauer Financial on Robert Zane's desk.
- Ne olmuş onlara? Robert Zane'in masasında Delta Bauer Finans'ın bir broşürü vardı.
50 other funds that don't have a brochure on Robert Zane's desk.
Diğer 50 fonun Robert Zane'in masasında broşürü yok ama.
Then maybe you can explain to me why you have one of their brochures on your desk?
Simsar değil. O zaman neden masanda onların bir broşürü olduğunu açıklarsın.
He's in D.C. I'm on the desk.
Kendisi şu an Başkent'te yerine ben bakıyorum.
The Simon brief is on your desk and I moved your Wednesday noon meeting to five.
Simon davasının özeti masanda ve Çarşamba günkü görüşmeni de 12 : 00'den 17 : 00'ye aldım.
Because I did that a long time ago and when I left your desk I forgot to undo it.
Çünkü bunu uzun zaman önce yapmıştım ve işten ayrılırken de geri almayı unutmuşum.
Instead of celebrating the day you came to my desk, how about we celebrate... two weeks of being on decent terms?
Gelip masama oturduğun günü kutlamak yerine iki haftadır aramızın iyi oluşunu kutlasak olur mu?
Aww. Okay, and then after the monologue, we go to the desk for "What's in Piggy's Purse?"
Tamam monologdan sonra "Piggy'nin cüzdanında ne var" kısmına başlıyoruz.
Uh, so after the desk bit, we bring out Piggy's first guest, Elizabeth Banks.
Evet ve ondan sonra, Piggy'nin ilk konuğu olan Elizabeth Banks'i sahneye çağrıyoruz.
I'll show you a desk.
Size bir masa göstereceğim
- Behind the desk.
- Masanın arkasında.
Yeah? Hey, it's the from'desk and there's someone here who wants to see you.
Burası başlangıç noktası ve seni görmek isteyen biri var.
And what if I told you I used to work Ronnie Bonito's desk, and I happen to know that he had a client so hush-hush,
Ya sana Ronnie Bonito ile çalıştığımı ve müşterilerinden birinin ana listede olmayacak kadar
We should a put a social-media desk there.
Şuraya sosyal medya masası koymalıyız.
- I also see that one of the desk lamps in Mrs. Smulders'house is made of lead.
- Ayrıca, Bayan Smulders'in evindeki masa lambalarının birinin kurşundan yapıldığını görüyorum.
Police found the gun in his desk.
Polis masasının çekmecesinde silah bulmuş.
You took my gun and you put in Dmitry's desk, didn't you? - Hmm?
- Silahımı alıp Dmitry'nin masasına koydun, değil mi?
Which one of you put gun in my desk?
Hanginiz koydu silahı masama?
I found it in my desk.
Masamda buldum.
See if that line to the front desk was compromised in any way.
Satır varsa görün Ön büro hiçbir şekilde tatlıya bağlandı.
Were you just going to stay at your desk until there was no city left.
Ve ortada şehir kalmayana dek masanda oturacaktın.
It's on my desk.
O da benim masamda.