Determination tradutor Turco
962 parallel translation
This oasis must meet the situation with determination.
Bu vahada, azimle görevimizi yerine getirmek zorundayız.
This oasis must face the situation with determination.
Bu vahada, azimle görevimizi yerine getirmek zorundayız.
We've got to face this situation with determination.
Biz bu durumla kararlılıkla yüzleşmeliyiz.
That's what I call determination.
Bunun için onu geri almak kararındayım.
After 13 years, Prohibition is dead leaving in its wake a criminal element used to wealth and power but unable, for the most part, to cope with the new determination by an aroused public that law and order should once more reign.
13 yıl sonra, içki yasağı ortadan kalktı ve arkasında zenginlik ve güce alışmış suçluları bıraktı ve bu suçlular, halkın yeniden doğmuş yasa ve adalet olgularına alışamadılar.
In the determination to do our duty, wherever it may lie.
Bize hangi görev düşüyorsa onu yapma kararlılığıyla.
Instead, they will inspire us with an unbreakable determination to free ourselves and those who come after us from the tyranny and terror that threaten to strike us down.
Onlar bize ve bizden sonrakilere her türlü despotluk ve terör tehdidine karşı çıkma gücü verecek.
She's a woman of iron determination. Once her mind is made up, you might as well yield.
Fazlasıyla kararlı bir kişiliktir, kararını verdiğinde abin hemen teslim olacaktır.
Determination to fight at any moment, anywhere, everywhere.
Her an, her yerde kararlılıkla mücadele etmek.
In her words, " What we fought for was not only the privilege of equal rights and a share in the determination of state policy but also the grave responsibility which accompanies that privilege.
Mücadelemiz yalnız eşit haklar ve ülke politikasının belirlenmesinde bir rol için değildi. Onun sözleriyle : Aynı zamanda bu haklarla birlikte gelen büyük sorumluluktu.
Dogged determination kept them going through month after month of such arduous dangerous work but even so it began at last to tear on both Pierre and Marie.
Hem Pierre hem de marie için sonunda çok yorucu olmaya başlasa da inat dolu azimleri aylar boyunca çalışmalarını sağladı.
I like your determination.
Azmini beğendim.
There's something in his soul o'er which his melancholy sits on brood, and I do fear the unheeded consequence will be some danger, for which to prevent I have in quick determination thus set it down -
Başka bir şey var içini kemiren, başka bir sır yatıyor derdinin arkasında. Korkarım bu sır ortaya çıktığında bir felaket gelecek başımıza. Bunu önlemek için verdiğim karar şu :
Under the principle of self determination, the constitution proposed by the government, has been ratified by unanimous vote.
Hükumetin sunduğu anayasa kararlılık ilkesiyle işleyen uluslararası hukuk tarafından kabul edildi.
After you've interfered a dozen times or so... with a man's rather enthusiastic determination to cut his own throat... there comes a moment when you're inclined to stand back... and view the whole matter with a certain detachment.
Bunu bir düzine kadar denedikten sonra, bir adamın kendi boğazını kesmesi için ne kadar heyecanlı olduğunu görünce öyle bir an gelir ki geriye yaslanıp.. kesin bir fikir ayrılığı ile olup biteni izlemeyi yeğlersin...
Determination, pluck and fortitude worthy of the highest praise.
Azim, cesaret ve metanet övgülerin en büyüğünü hakediyor.
But the thing is, ultimately, the parks'section chief caved in to his peculiar determination.
Ama doğruya doğru parklar bölümü müdürü sonunda onun bu garip kararlılığına boyun eğdi.
Watch her determination, her posture.
Onun kararlığını, duruşunu izleyin.
But I'm proud to recall that in no time at all with no other recourses but my own resources with firm application and determination...
Hiçbir zaman başka kaynaklarım yok ama kendi kaynaklarımı hatırlayıp, kararlılıkla uygulamaktan gurur duyuyorum...
Has there been any determination of the weapon's useful range?
Kullanım menzilini belirlediniz mi?
- She was not a captive here, Paris... ... but a woman of self-determination, a queen with more courage... ... than I would have had to sail against the tides of heaven.
- O burada bir tutsak degildi, Paris hür iradesi olan bir kadindi, bir kraliçeydi hem de cennetin kapilarina kucak acacak kadar cesur bir kralice.
Democracy is a system of self-determination.
Demokrasi, bir öz-kararlılık sistemidir.
That showed determination, strength.
Kararlılık ve güçlülük göstergesi.
Here to encourage you beginners is an illustration of what hard work and determination can do.
Yeni başlayanları teşvik etmek için işte çok çalışma ve azmin ne yapabileceğinin bir örneği.
That I shall obey with resignation my boss's determination.
Üstlerimin kararlılığına istifa ederek boyun eğmeliyim.
Obviously a man of great determination.
Açıkca büyük kararlılığın bir adamı.
We believe in your determination.
Kararlılığınıza inanıyoruz.
" The reds are fighting with determination.
" Kızıllar, azimle savaşıyor.
I know you will join me in dedicating this great new building to Sheriff Glick, a man of principle a man of determination, a man who would not bend.
Bu güzel yapıyı prensip sahibi, azimli ve.. ... kimsenin önünde eğilmeyen dostumuz... Sheriff Glick'e ithaf etmek istiyorum.
What happened to your determination?
Azminize ne oldu?
Prophecy is not required, only determination.
Bunun için kahin olmak gerekmez. Kararlı olmak yeter.
I've never seen a man with such determination.
Hiç böyle kararlı bir adam görmedim.
Faced with this situation, it is possible that the American president would have no choice but to threaten to release tactical nuclear warheads to the forces of NATO to show collective determination in the event of a possible Russian attack.
Bu durumda, Amerikan başkanının... olası bir Rus saldırısı karşısında ortak kararlılığı göstermek amacıyla... NATO güçlerine taktik nükleer silahlar... kullanma izni verme tehdidinde bulunmaktan başka... bir seçeneği kalmayabilir.
What determination!
Ne tahmin!
To avoid bloodshed, we propose that the French authorities negotiate with us our right to self-determination.
Kan dökülmesini önlemek için, Fransız yetkililerine... bizim kendimizi yönetme hakkımızı tanıyacak adil görüşmeler öneriyoruz..
Lucy, if you grit your teeth and show real determination you always have a chance.
Lucy, dişini sıkarsan ve gerçek bir kararlılık gösterirsen her zaman şansın vardır.
It just shows what teeth-gritting determination can do.
Bu diş sıkmanın ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.
If a person grits his teeth and shows real determination, he can't fail.
Biri dişini sıkarsa ve gerçek kararlılığını gösterirse, başarısız olamaz.
What good for is fidelity, honor and determination in a battle if your inamorata isn't looking at you favorably?
Savaşta kararlılık ve onur ne kadar iyidir eğer sevgilinin sadakatinden şüpheleniyorsan?
Thus far your determination has been very impressive.
Bu yüzden azminiz bizi çok etklledi.
One needs courage and determination.
Değişmek cesaret ve kararlılık gerektirir.
And knowing Mr. Spock's determination on some things, I thought I'd better hold him here until I got your orders.
Mr. Spock'ın bazı konulardaki kararlılığını bildiğim için emirleriniz gelene kadar onu burada tutmanın iyi olacağını düşündüm.
I do, however, reserve the right to make the final determination.
Ancak, son kararı verme hakkını ben saklı tutuyorum.
My determination to die was so strong that I barely felt the whip.
- Ölmeye öylesine kararlıydımki. orada sadece kırbacı hissettim.
How was it you got around my determination not to become involved with you?
Seninle ilişki kurabileceğim ihtimaline nasıl vardın?
You'll have to make a determination.
Kararı sen vereceksin.
Data insufficient for determination of end purpose.
Nihai amacın nedenleri için veri yetersiz.
Now, see the look of determination on your face.
Şimdi de yüzündeki kararlılık ifadesini görüyoruz.
Faced with the enemy, they have the winning qualities of patience, courage, vigilance, determination, and confidence.
Düşmanla karşılaştıklarında sabır, cesaret uyanıklık, azim ve güven gibi baskın özelliklere sahipler.
Well, if we can get on with this, Scotty, we might make that determination.
Bunun üzerine eğilirsek, bir sonuca ulaşabiliriz.
Failing a resolution to it, I was forced to use other means to make my determination.
Bunda karar veremeyince, Hükmümü vermek için başka yollara başvurmam gerekti.