Diabolical tradutor Turco
366 parallel translation
They've been among us for quite some time, and they're plotting something diabolical against humanity.
Bir süredir aramızdalar. Ve insanlığa karşı şeytani bir şeyler planlıyorlar.
Mr. President I accuse Colonel Dort of having been the diabolical agent of the affair and of continuing to defend his deadly work through three years of revolting machination.
Sayın Cumhurbaşkanı Albay Dort'u, 3 yıl boyunca yaptığı pis işlerden ve sebep olduğu tiksinç entrikalardan dolayı itham ediyorum.
In his whole diabolical career the police have never been able to pin anything on him.
Şeytani mesleği sırasında polis ona yükleyebilecek hiçbir suç bulamadı.
That golden key could set off some diabolical device.
Altın anahtar şeytani bir cihazı harekete geçirebilir.
Every diabolical element on earth is at work in Zambesi.
Dünyadaki her şeytanca unsur, Zambesi'de işbaşında.
What a diabolical thought.
Ne şeytanca bir düşünce.
Hori is the perfect scoundrel, a diabolical con artist.
Hori mükemmel bir düzenbaz ve acımasız bir sahtekar.
Since I've been thrown out of the Catholic world from this moment on they shall be my diabolical resolve.
Madem beni Katolik dünyasından dışladınız bu andan itibaren zalim çözümlerim devreye girecektir.
And more recently, it has been used for some diabolical ceremony.
Kısa süre önce de bir tür şeytani ayinde kullanıldı.
Blind because I never thought you capable of such a diabolical plot!
Böyle şeytani bir planı yapabileceğine inanmamıştım!
That diabolical man is guilty without a doubt.
Bu kâfir adam şüphesiz suçludur.
Diabolical, perhaps...
Kâfir mi?
This is diabolical.
- Kâfir!
Truly diabolical!
Kâfirin dik alâsı!
In his deluded state he executed a diabolical revenge for imagined wrongs and at the last took his own life.
İçinde bulunduğu aldatıcı şartlar altında hayal ettiği yanlış imajlar nedeniyle vahşice bir intikam alıp sonra da kendini öldürmüş.
Father said that he was obviously the victim... of some diabolical mind control.
Babam şeytani bir zihin kontrolünün kurbanı olduğunu söyledi.
A diabolical beauty.
Şeytan'ın güzelliği.
What a diabolical waste.
Ne kadar berbat bir israf!
This suggests a different kind of mind from that of the common criminal. The kind of mind that could conceive something so diabolical as to poison a man with his own snuff.
Bu adam sıradan suçlulardan farklı biri, bir adamı enfiyesiyle zehirlemeyi düşünecek kadar şeytani bir zeka.
It's diabolical.
Amma şeytani.
It's diabolical.
Çok çirkin.
That's downright diabolical.
Bu tamamen insanlık dışı.
THE DIABOLICAL DR Z
ŞEYTANİ DOKTOR ZİMMER
That's the most diabolical-looking piece of equipment I've ever seen.
Bu, gördüklerim içinde en şeytanımsı gözüken alet.
A diabolical power draws near.
Etrafımızda şeytani bir güç var.
If something infernal and truly diabolical exists in the world, it's the aesthetic lingering on forms rather than being like martyrs at the stake making frantic gestures.
Şeytani, gerçekten şeytani bir şey dünyada var olursa, İnsanların işkence çekerek öldürülmesindense bu estetik formların dünyamızda yaşaması bize çılgınca bir jestleri olur.
Diabolical.
Şeytanca.
Your animosity has something diabolical about it, my child
Nefretinde şeytani bir şeyler var, çocuğum.
This young boy is a living witness to these diabolical proposals.
Bu delikanlı bu insanlık dışı tasarıların canlı şahidi.
Yeah, on deck it's diabolical weather.
Güverte mi? Evet, güverte. Hava berbat.
It was here, in London's fashionable Maldine Square, whence Phibes ventured out to work his diabolical revenge against those responsible for the death of his beloved wife Victoria and the destruction of his own face, making it necessary to talk through an ingenious mechanism in his neck.
Sevgili karısı Victoria'nın ölümünden ve konuşmak için boynuna cihaz takmak zorunda bırakacak şekilde yüzünü mahveden kazadan sorumlu olanlardan şeytani intikamını almayı Londra'nın zengin muhiti Maldene Square'da planlamıştı.
what will we do to stop to this diabolical nipple?
Bu sinsi memeyi zararsız hale getirmek için ne yapabiliriz?
I think you started this... exactly as you say you did - as a game in order to play a diabolical trick on Mr. Tindle - but that it went wrong.
Sanırım tam olarak sizin de ifade ettiğiniz gibi bunu siz başlattınız. Bay Tindle üzerinde şeytanca bir numara denemek için oynadığınız bir oyun ama işler umulduğu gibi gitmedi.
She was the diabolical mind behind the sect.
Kendisi o tarikatın ardındaki şeytani zekaydı.
What diabolical plan had seized Frank's crazed imagination?
Hangi şeytani plan Frank'ın çılgın hayalgücünden oluşmuştu?
- We believe it signifies the diabolical trinity.
- Bu şeytan üçgenini belirtir.
In 1555, in Rome itself, in an orphanage just like this one, three orphans were responsible for horrible things, which could only be the work of a diabolical mind.
1555'de Roma'da tıpkı böyle bir yetimhanede 3 yetim, sadece şeytani bir zihnin yaptırabileceği korkunç şeyler yapmışlar.
Her behaviour was evil, diabolical.
- Evet - Davranışları tamamen şeytaniydi.
It is God's will that your diabolical school has been destroyed.
Senin şeytani ekolünü yok etmek Tanrı'nın emriydi.
Why is the most brilliantly diabolical leader of our time surrounding himself with total nincompoops?
Neden zamanımızın en şeytani zekaya sahip kişisinin etrafı... aptallarla çevrilidir?
It's diabolical.
Bunlar şeytan işi.
What's diabolical is that it's often brilliant without being tough.
İnsanlık dışı olan şey, yeterince dirayetli olamayan parlak fikirlerdir.
It was just a diabolical way of uniting all the dissidents in Germany.
Almanya'daki tüm muhalifleri birleştirmenin insanlık dışı bir yoluydu sadece.
Virgin yet whore, angelic yet diabolical
Bakire ve fahişe, vücutsuz bir melek ve tahrik edici şeytan.
Monsters! You're all monsters! Diabolical!
Canavarlar, hepiniz insalıktan çıkmış canavarlarsınız!
This... diabolical liberty.
Bu bir şeytani barbarlık.
Something with an inhuman, diabolical strength.
İnsanlık dışı, şeytanî bir güç.
The facts, the sprinkler, the diabolical influence in that house...
Hayal falan görmüyorum, hepsi gerçek, onunla konuştum gözlerimle gördüm...
He's diabolical!
Şeytanın teki!
It appears that he's a man of good birth, an excellent education but he has hereditary tendencies of the most diabolical kind.
İyi biri olarak doğduğu açık. Mükemmel bir eğitim almış. Ama içinde, en şeytani suçları işlemeye karşı genetik bir eğilim var.
My friends, we are about to embark on the most odious, the most evil, the most diabolical scheme of my illustrious career.
Arkadaşlarım şanlı kariyerimin en iğrenç, en kötü en acımasız planına başlamak üzereyiz.